17

2.8K 400 304
                                    

İyi okumalar⭐️

Insung elinde telefon ile mutfak masanında bekliyordu. Jinae'yi defalarca kez aramasına rağmen cevap alamamıştı. Mesaisinin yoğunluğuna verip geri aramasını beklemeye karar vermişti.

İçinde büyük bir sıkıntı vardı. Biri onu Ivan'ın telefonundan aradığında bir şey olduğundan şüphelenmiş, daha doğrusu bir şey olduğunu sezmişti ve hislerinde yanılmazdı Insung. Evde bir oraya bir buraya gidiyor, sıkıntılı içler çekiyordu.

Aklına Junwoo'yu aramak da gelmişti lakin onu bu işe karıştıramazdı, karıştırmayacağına söz vermişti. Telefonu çaldığında saniyesinde açtı.

"Insung?"

"Jinae, her şey yolunda mı?"

"Evet, bir sorun mu var? Yoksa Jimin-"

"Hayır, hayır. Biz iyiyiz. Bugün Ivan'ın telefonundan biri aradı beni. Telefonu yerde bulduğuyla ilgili bir şeyler söyledi. Nae... aşırı şüphelendim. Bir şey oldu kesin."

"Insung... Ben... sizin eve bir baksam iyi olur." Insung rahatsızlık hissiyle doldu yine.

"Eve gitme. Bilmiyorum ama gitme işte. Eğer bir şey olduysa... Hatta Jinae sakın karışma." Insung elini ensesine attı. Eğer Ivan'a bir şey olursa kendini affetmezdi. "Ben geliyorum."

"Kafayı mı yedin? Sen gelirsen ve bir şey olursa... Insung gelme ben-"

"Jinae! Ben yaptım, ben düzelteceğim anladın mı? Bu akşam eve gitme ve telefonunu kapat, kimseye açma."

"Insung b-ben korkmaya başladım. Kaç gibi burada olursun? Han nehrinde olurum."

"11'i bulur. Hemen çıkıyorum."

Jimin kapının yanında dikiliyordu. Insung'un konuştuklarını yarı yarıya duymuştu. Hemen çıkıyorum derken ne kastetmişti? Jimin oturma odasına girdiğinde Insung'un bir sağa bir sola koşuşturduğunu gördü. Jimin'i gördüğünde ise olduğu yerde durmuştu. Bir süre yapacağı açıklamayı düşünmüştü.

"N-nereye?" Jimin beyaz pijamalarıyla salonun ortasında dikiliyor, cevap bekliyordu.

"Jimin... Ivan, Ivan rahatsızlanmış." Jimin'in gözleri korkuyla açılmıştı bir anda.

"N-nasıl yani? Ağır mı durumu?" Insung gitmesinin başka türlü mantıklı olamayacağını düşünüp başını salladı. Yalan söyler bir yanı da yoktu zaten, Ivan'ın durumu sahiden ağırdı.

"Ben hemen üstümü değişti-"

"Sen gelmiyorsun." Bir anda ifadesi değişti genç adamın. Anlamaz gözlerle bakıyordu, biraz da kızgın. Sonuçta Ivan'dı bu, yıllarını beraber geçirdiği adam hastaydı ve durumu ağırdı lakin onu görmeye götürülmüyordu.

"Saçmalama, tabii ki de geliyorum." Jimin koşuşturarak odasına girdi ve giyeceği kıyafetleri çıkarmaya başladı. Insung Jimin'i Seoul'e götürürse bu göz göre göre ölüme götürmek olurdu onu. Insung odaya girip Jimin'i durdurdu ve kendisine döndürdü.

"Ivan iyi olacak ve onu da alıp buraya geleceğim anladın mı?" Jimin kendini tutan kolları itmeye çalışsa da gücü yetmedi.

"Tek mi kalacağım burada?" Jimin Insung'a beni tek bırakma der gibi bakıyordu.

"Sadece bir günlüğüne. Kapıyı kilitle, otur ve beni bekle." Jimin gözlerini kapatıp zorla aldığı nefesi verdi. Korkuyordu işte tek başına burada. Insung olmadan bir günü hayal bile edemiyordu. Çok merak ederdi zaten.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin