30

3.3K 275 191
                                    

Sonunda dediğinizi duyar gibiyim bence de SONUNDA
İyi okumalar⭐️

Üzerindeki uğursuzluğun verdiği yük ile oturuyordu yatakta. Kıyafetlerini giymiş, Jungkook'un zoruyla birkaç bir şey atıştırmıştı. Gözleri korkuyla açıktı uyandığından beri, dudaklarına dişleriyle eziyet ediyordu dakikalardır. Derin nefesler alıp sakinliğini korumaya, kendini kötü ya da iyi ne olursa olsun buna hazırlamaya çalışıyordu. Karnı kasılıyordu sürekli, eliyle ovuşturuyordu rahatlamak için. Ne ile karşılaşacağı hakkında hiçbir fikri olmaması daha da korkutuyordu onu. Aynı zamanda köşe bucak kaçtığı, içindeki o varlığın yansımalarını görecekti karşısında. Onlarcasını görecekti. Korkuyordu, kendine ve Jungkook'a bir şey yapılmasından. Eğer Jungkook'a bir şey olursa bunun yüküyle devam edemezdi.

Nefes alma çabasına devam etti. Yanan gözlerini kapatıp açıyordu sürekli, ağlamak istemiyordu. Güçlü olmak, bir kere güçlü olmak ve kendini hem Jungkook'a hem kendine kanıtlamak istiyordu. Jungkook her an onunla olacaktı, bırakmayacaktı. Onun varlığı asla yalnız olmadığını hatırlatacaktı ona.

Jungkook içeri girdiğinde Jimin'in bakışlarından düşünceler içinde boğulduğunu anladı. Uyandığından beri derin nefesler alıp kendinde kalmaya çalışıyordu. Jungkook sıkıntılı bir nefes verdi onun narin bedenine yaklaşmadan önce. Jimin, gerçekten dokunsa kırılacak, parçalara ayrılacak gibi görünüyordu. Jimin ne kadar korkuyorsa Jungkook da o kadar korkuyordu. Jimin'in ellerinden kayıp gitmesi ölümüne korkutuyordu onu.

"Jimin." Jungkook yatağa doğru adımlarken Jimin kafasını kaldırdı. Jungkook'u görür görmez ayaklandı. Zayıf bedenini sıkıyordu farkında olmadan. Jungkook iki omzunu ovuşturdu, ardından da avucunun içiyle yanağını okşadı. Jimin gözlerini sımsıkı kapattı. Kendini Jungkook'a tümüyle dayayıp kollarında canı çıkana kadar ağlamak istemiyordu, her ne kadar dürtüleri onu buna itse de. Jungkook için güçlü olmalıydı, bütün ağırlığı onun omuzlarına bırakmaktansa paylaşmalıydı onunla, ayakları yere sağlam basmalıydı.

Gözlerini açıp ona baktığında Jungkook ufak bir gülümseme verdi ona. Bir gülümseme ancak bu kadar konuşabilirdi diye düşündü Jimin. Yüzünün her ifadesinde, her bakışında bu kadar derin bir güveni ona nasıl veriyordu böyle?

"Hazırım ben Jimin, seninle her şeye hazırım. Biliyorsun değil mi?" Jungkook konuştuğunda Jimin'in kaşları çatıldı, yüzü buruştu. Ellerini Jungkook'un göğsüne koydu, ardından da başını yasladı. Ağlamanın eşiğine geliyordu sürekli. Jungkook'un sözleri öyle bir dokunuyordu ki ona. Jimin göğsüne sokulduğunda hemen kollarını sardı ona Jungkook.

"Hoseok'a da olan biteni söyledim. Busan'a geleceğini söyledi. Bizden haber bekleyecek. Eğer olur da bir şeyler ters giderse yanımızda olacaklar." Jimin biraz paniklemişti Hoseok'un ismini duyunca. Herkesi tehlikeye atıyordu göz göre göre. Jimin'in gerildiğini gören Jungkook konuştu. "Sakin ol. Kimseye bir şey olmayacak, haber bekleyecekler sadece." Jimin başını hızla salladı.

"Tamam."

"Kartopu'nun yemeğini ve suyunu bıraktım. Akşama kadar idare eder onu."

"Akşam eve geleceğiz, değil mi Jungkook? Geleceğiz." Jimin dudaklarını dişleyip derin bir nefes almıştı. Jungkook da elinden tutup onu kapıya yönlendirdi. Jimin sanki bir şey unutmuş gibi içeri koşup Kartopu'nu yattığı yerde sevmeye başlayınca sırıtmıştı Jungkook. Beyaz kediye öpücükler konduruyor, yüzünü tüylerine gömüyordu. Son kez öpüp ayaklandığında hızla Jungkook'un yanına geldi. Jungkook Jimin'in botlarını alıp önünde eğildiğinde derin bir nefes verdi Jimin. Jungkook Jimin'in uyluğundan tutunca sırıttı Jimin.

"Külkedisi gibi hissediyorum." Jungkook Jimin'in botunun fermuarını çekerken sırıttı. Yüzünü yukarı kaldırıp bakınca Jimin onun güzel yüzüne karşın nefesini tuttu.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin