04

4.6K 495 187
                                    

Öyle zamanlar olur ki dürtülerimize engel olamayız ve yapmak istemediğimiz şeyler yaparız. Bazen sonu hüsran olur, bazen de iyi ki yapmışım dersiniz lakin bunları demek için de bolca bir zaman geçmesi gerekir. O süreç içinde doğru mu yapıyorum, yanlış mı sorusuyla da çokça boğuşuruz.

Bazen bu duruma merakımız neden olur ki merak, insanoğlunu uçurum kenarına sürükleyen sert bir rüzgar gibidir. Birden uçurur, düşmek üzere olduğunuzu bile anlayamazsınız.

Bunun sonu nere varırdı bilmiyordu ama genç adamın merakı tüm vücudunu ele geçirmiş bir parazit gibiydi. Karşısındaki genç adamın göz bebeklerinde büyüyen siyaha bile merakla odaklanmıştı. Baktığı hastane camından insanları izliyor, arada bir hastane yatağındaki bedene dönüyordu.

Bu sefer gözlerimi cama döndürmeden odaklandı, son yarım saattir yaptığı gibi. Ateşi olduğundan üzerindeki gömleğin önünü açmıştı.

Teni ne kadar da yumuşak görünüyordu...

Kendisi de çok narin görünüyordu. Öyle değildi ki buna kendisi şahit olmuştu. Dişli biriydi lakin bunun arkasındaki ruh halini görmek zor değildi. Çok savunmasızdı. Bu okula geldiğinden beri gözünü bu bedenden, içinde barınan ruhtan alamıyordu. Onda garip bir şeyler olduğuna o kadar emindi ki öğrenip kendini onaylama ihtiyacı duyuyordu.

İçten içe merak ettiği birçok şey daha vardı belki de kendine kabul ettiremediği. Aylardır gözü önünde eriyen bedenin neden böyle çöktüğü, ya da güldüğünde nasıl göründüğü.

Onun yüzünde gördüğü tek ifade kızgınlıktı. Kendisi sebep oluyordu buna, biliyordu ama kendini alamıyordu. Onun içindeki öfkenin boyutunu bile merak ediyordu bazen.

Yatağın yanına yaklaşıp elini Jimin'in alnına koydu. Ateşi bir gram azalmamıştı. Serumun durumuna baktığında çoktan bitmesi gereken serumun yarıda bile olmadığını gördü. Kaşları çatılmıştı.

Bilinci kapalı olmasına rağmen hızlı soluklar alan çocuğun çıplak göğsüne odaklandı. Serumun takıldığı kolundaki damarların fazla mor olduğunu görünce daha da dikkatle baktı. Alerjisi olabilir miydi?

Jimin savunmasız bir şekilde karşısında uzanıyorken belki biraz inceleyebilirdi onu. Üzerine biraz eğilip boynuna odaklandı. Tırnak izlerine benzer çizikler gördü, özellikle omzuna doğru olan kısımlarda yoğunlaşan çizikler.

Daha da yukarı, dudaklarına odaklandı. Dolgunluğu her zaman dikkat dağıtıcıydı, hipnoz ediciydi. Biraz kuru görünüyorlardı ve bu manzara iştah açıcı geliyordu. Gözleri, daha yukarı çıktığında merakı daha da arttı.

Jimin'in siyahı büyüyen gözlerine olan merakı...

Sağ elini kaldırıp Jimin'in yüzüne yaklaştırdı. Anlamsız bir şekilde korku doluydu. Ne bekliyordu bilmiyordu, ne görmek istediğini ya da istemediğini. Eli, Jimin'in kirpiklerine kadar yaklaştığında bileğine aniden yapışan el yüzünden aşırı bir şekilde irkildi. Jimin, elini öyle güçlü sıkıyordu ki bileği acımıştı. Gözlerini hala açmamıştı, nefesleri sıklaşmış ve terlemişti.

Jungkook tüm gücünü kullanıp elini Jimin'den kurtardığında yataktan odanın kapısına doğru uzaklaştı. Kalbi göğüs kafesini zorluyordu. Nefesi kontrol edilemez bir hale gelmişti.

Doktor çağırmanın daha doğru olacağını düşündü ve hızlı adımlarla doktorun odasına gitti. Doktorun beş dakika içerisinde geleceğini kendisine bildirildiğinde odaya doğru geri yürümeye başladı. Koridorun sonundaki odaya çok da kalmamışken kendini odadan dışarı fırlatırcasına atan Jimin'i gördü.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin