27

3K 316 147
                                    

Ben geldiim özlediniz mii
Vizeler gelmeden bitireyim, atayım dedim çünkü önümüzdeki üç hafta nefes alamicam büyük ihtimalle bana şans dileyin. Yani bir sonraki bölümü biraz bekleyebilirsiniz : (

İyi okumalar⭐️

Gün henüz aymamışken adım atmıştı dışarıya. Sessizce, kimseye görünmeden çıkmıştı evden. Hava fazlasıyla soğuktu, ceketinin önünü kapattı ve motoruna doğru yürüdü. Cebinden anahtarını çıkarıp üstüne yavaşça oturdu. Bacağına ve koluna, günlerdir yaptığı gibi dikkat ediyordu. Motoru çalıştırmadan derin bir nefes aldı ve hızlıca garajdan çıktı. Ezbere bildiği yola doğru koyuldu. Evde kaldığı süre boyunca çok gerilmiş ve üzülmüştü. Kendi içine büzüşmüş, nefes alamaz olmuştu. Dışarısı iyi gelmişti. Yüzüne çarpan, saçlarını uçuran rüzgarı özlemişti.

Yola dikkatle bakarken aklına istemsizce o geliyordu. Yüzü, ifadeleri aklında beliriyordu. Gözünü kapatmak ve yüzünü daha net canlandırma isteğiyle savaşıyordu. Sanki belinde iki el eksikti. Sıkı sıkı tututan kollarını tekrar belinde hissetmek istiyordu.

Rüzgara karşı nefes alamadığını hissettiğinde motoru hızla durdurdu ve yana doğru kaydırdı. Yolun ortasında öylece soluklandı. Aklı sürekli aynı oyunu oynuyordu ona, anıları ve duyguları rahat vermiyordu. Odaklanamadığını fark ettiğinde ne olur ne olmaz diyerekten arka taraftaki kaskı alıp başına taktı.

Yola devam ettiğinde gördüğü harabelerden gideceği yere yaklaştığını anladı ve devam etti. Yaklaştıkça kalp atışları hızlanıyordu. Tanıdık gelen evin önünde durduğunda henüz yeni doğuyordu güneş. Her yer kızıla kaplanmıştı. Kaskını çıkardı, birinin görmesi umuduyla eve doğru el salladı. Hareketlenme olmayınca motordan indi ve eve doğru yürüdü. Yolun ortasındayken kulaklarına gelen ses yüzünden durdu. Arkasına dönmenin aptallık olduğunu düşündüğünden öylece durdu. Olduğu yerde ellerini tutuklu gibi yukarı kaldırdı. Onlara tehdit olarak görünmek istemiyordu lakin onlar aksi gibi en ufak hareketini tehdit olarak algılamaya müsait bir kafadalardı.

Arkasındaki bedeni hissettiğinde ise başını yana çevirdi. Kişisel alanına giren bedenin amacını anladığında hızlıca davranıp ona uzanan ele döndü ve tuttu. Adamın elini döndürdüğünde ve adamı yere çöktürdüğünde etrafı birden kalabalıklaşmıştı. Evin kapısı açılmıştı ve ona doğru döndürülen silahlar vardı. Jungkook elini tuttuğu adamı rahat bıraktı ve birkaç adım geri yürüdü. Ellerini tekrar kaldırdıktan sonra konuştu.

"Şu kadınla görüşmek istiyorum, önceki geldiğimde konuştuğum." Sesini uğultulu rüzgarın arasından duyurmak için biraz bağırdı.

"Senin kim bilmiyoruz ve burayı bulduğuna göre ölsen daha iyi olacak." Genç kadın tereddütsüz bir vaziyette silahı Jungkook'a kaldırdığında genç adamın gözleri büyüdü.

"Dur!" Kapıdan duyulan sesle herkes oraya döndü. Jungkook'un aşina olduğu yüz merdivenlerden iki adımda indi ve yakınına geldi. "Herkes içeri, sorun yok."

"Yewon, bu insa-"

"İçeri derim Byul." Genç kadın ve arkadaşları Jungkook'a attıkları sert bakışlarla içeri doğru yürüdü. Jungkook önündeki kadına geri döndüğünde kadının sorgulayıcı bakışlarla onu süzdüğünü gördü.

"Gelme sebebini öğrenebilir-"

"Insung nerede?" Sabırsızlığı her halinden belli oluyordu genç adamın, beklemekten sıkılmıştı. Ayarlayamadığı sesiyle konuştuğunda kadının tek kaşı rekabet ile kalkmıştı.

"Bu ne cüret-"

"Kes. Saçma egolu nutuklarınızı dinlemek istemiyorum. Soruma cevap ver." Kadın kafasını sağ tarafa doğru çevirip güneşe doğru baktı ve Jungkook'a sinirli bakışlarını yöneltti.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin