14

3.2K 398 225
                                    

İyi okumalar⭐️

Hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorucu bir gün geçirmişti. Sırt çantası iki omzunda merdivenleri çıktı. Bir gündür evde yoktu. Araştırmalar çok uzun sürmüştü ve henüz bitmemişti bile. Her yanı o kadar ağrıyordu ki merdivenleri çıkarken zorlanmıştı. Dinlenmeye ihtiyacı vardı.

Anahtarı çevirip sessizce eve girdi. Önünü görebilmek için salondaki ışığı yaktı. Oturma odasına girdiğinde gördüğü kişi kaşlarını çatmasına neden oldu.

"Ne işin var burada?" Sesi engelleyemediği derecede sert çıktı.

"Danbi ağlıyordu, onun için geldim." Jungkook Hoseok'un bacağına kafası yaslı küçük bedeni gördü. Uyuyordu, Hoseok da saçlarını okşuyordu.

"Neden ağladı?" Jungkook sırt çantasını yere bırakıp iki adımda Danbi'nin yattığı koltuğun önüne çöktü.

"Senin yüzünden. Sorumsuz." Hoseok kısık sesine rağmen tükürür gibi konuştuğunda Jungkook'un bakışları ateş atıyordu.

"Tamam, git şimdi." Hoseok ikinci evi sayılan yerden kovulduğunu anladığında içinde bir şeyler koptu. Jungkook'a öyle bakıyordu ki sanki umutsuz bir vaka gibi.

Hoseok Danbi'nin kafasını kucağından yavaşça kaldırıp koltuğa bıraktı. Çantasını toparlayıp Jungkook'a bakmadan gidecekti. Kapıya doğru gittiğinde Jungkook tarafından durduruldu. Omzunda hissettiği eli vebalıymış gibi itti Hoseok.

"Ne var?"

"Jimin'in gittiğini biliyor musun?" Hoseok alaylı bir sırıtış koydu suratına. Jungkook'un Jimin'i sormasını bile istemiyordu. Merak etmesi bile tüylerini kaldırmıştı.

"Tabii ki biliyorum."

"Nereden öğrendin?"

"Kendi söyledi de sanane." Jungkook duyduğu şeyle kaşlarını kaldırdı. Demek Hoseok'a haber verip kendisini es geçmişti. Nedense vücudunu berbat bir his ele geçirdi.

"Sordum sadece gerizekalı." Dişlerini sıkarak konuştu.

"Jimin'in evine gittin değil mi?" Hoseok Jungkook'un Jimin'i arıyor olabileceğinden endişendi, panik olmuştu.

"Karışma işime. Bir de... seni arıyor mu?"

"Tabii ki arıyor."

"Nereden?"

"Jungkook neden soruyors-"

"Cevap ver işte." Jungkook sesini yükselttiğinde Hoseok sıkıntılı bir nefes verdi.

"Insung'un telefonundan arıyor." Jungkook nefes verir gibi güldü. Artık iyice şok olmuştu.

"Tamam şimdi siktir olabilirsin." Hoseok'a olan olağanüstü öfkesi konuşmasını da ele geçirmişti. Hoseok başını anlamazmış gibi iki yana sallayıp evden çıktı.

Jungkook dolup taşan öfkesini nasıl dindirebileceğinden emin değildi. Jimin Hoseok'a bile haber vermişti, aynı zaman da Insung Hoseok ile konuşmasına izin veriyordu Jimin'in.

Jungkook hızlı adımlarla mutfağa girip kendine su doldurdu. Birkaç yudumda bütün suyu içti. Derin nefesler almaya çalışıyordu. Her şey o kadar yormuştu ki onu patlama noktasına gelmişti. Artık bünyesi kaldırmıyordu olanları. Örgütle işi kesmeliydi belki de hayatına devam etmeliydi de içi rahat etmezdi. Hiçbir şey yapmadan, intikamın içine serptiği rahatlık olmadan yaşayamazdı.

Elindeki su bardağını tezgaha öyle sert bırakmıştı ki çatlama sesi duymuştu. Bir şeyden sinir çıkarma isteği ağır bastığında eliyle sıkmaya başlamıştı bardağı. Bardak elinde kırıldığında bütün eline aniden bir acı dalgası vurmuştu. Acıdan inlediğinde umursamayıp daha sıkı tuttu cam kırıklarını. Dişlerini öyle sıkıyordu ki başı ağrımıştı.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin