《¤》
Riley, ilginç geçen tren yolculuğundan sonra hiçbir şeyin çekmediği arabalara binmişti. - tabii ki de onları testarallerin çektiğini biliyordu- Arabalara binerken oluşan kargaşa yüzünden Lily ve Alex'i kaybetmişti ve şuan nerede olduklarinı bilmiyordu. Şimdi ise tanımadığı insanlarla aynı arabadaydı. Sesli bir şekilde ofladı.
McGonagall'ın odasını bilmediği için oraya nasıl gideceği hakkında da hiçbir fikri yoktu. Ve herkesin bina cüppeleri üzerindeydi. Ama Riley daha bir binaya sahip olmadığı için bunlardan birini giyememeşti. Bu da insanların ona tuhaf bakışlarına sebep oluyordu.
Arabadan indiklerininde ögrencilerin kocaman Hogwarts kalesine doğru ilerlemelerini umursamadı. O önündeki koskocaman kalenin büyüsüne kapılmış ağzı açık bir şekilde muazzam kaleye bakıyordu. Kale kapısının önünde iki tane meşale vardı. Ve bazi pencerlerden ışıklar yansıyordu. Riley bir kez daha bu dünyada olabildiğine şükretti.
Biri onu itekleyince kim olduğuna bakmak oçin arkasını döndü. Sirius Black ona "Artık yürümeyecek misin? Seni bekliyorum burada iki saattir Quinn." dedi.
Riley yanakları hafif kızarırken genç adamın geçmesi için ona yol verdi. Gerçekten öleceğini bildiği bu insanların yüzünde bakmak bazen zor oluyordu. Aklına gelen bu düşünceyle silkindi. Onlarının hepsini kurtarabileceğine inanıyordu. Ve bunun için de elinden gelen her şeyi yapacaktı.
Önünde emin adımlarla kaleye doğru yürüyen gence baktı. Aklına gelen fikir ile sırıttı. "Hey Black."diye bağırdı gencin arkasından giderken.
Sirius onu duyduğu halde hiç adımlarını yavaşlatmadan "Ne var Quinn?" dedi.
Riley, Sirius'a yetişmek için birkaç kişiyi itmek zorunda kaldı. Sonunda yetişebildiğinde "Bak Lily ile Alex'i kaybettim ve Mcgonagall'ın odasına gitmem gerek. Ama sorun şu ki yolu bilmiyorum."dedi.
"Yanii?"
Riley iç çekti."Yanisi Black kibarlık edip beni McGonagall'ın odasına götürmez misin? Burada senden başka kimseyi tanımıyorum da." Sirius'un yakışıklı çehresine baktı. Yüzünde sıkılmış bir ifade vardı.
"Bak Quinn. Ben de bu kalabalıkta James'leri kaybettim. Onları bulmam lazım. Yani gidip yardım etmesi için başkasını bul. Eminim bir sürü hevesli insan vardır."
Sirius Black, Riley'nin düşündüğünden çok daha büyük bir odundu. Kız, Sirius ile ilk konuşmalarının böyle olacağını hiç tahmin etmezdi. "Tamam be. " dedi Sirius'a çıkışarak." Ben kendim bulurum."
Tam birkaç adım atmışken Sirius'un arkasından seslendiğini duydu. "Hey Quinn bekle. "
Riley'nin istemeden sırıttı. Ama Sirius ona yetişmeden hemen yüzündeki gülümsemeyi sildi. "Ne var Black?"dedi Riley. Az önce Sirius'un ona yaptığı gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders And Riley Quinn
FanficRiley sihirli dünyaya geldiğinde gizemli olaylar silsilesinin yakasını bırakmayan bir lanet gibi peşinde dolaşacağını düşünmemişti. 1975 yılının Hogwarts zamanında onu muhteşem arkadaşlıklar, eğlenceli anlar ve çözülmesi gereken sırlar bekliyordu. ¤...