27.08.21-14.02.22
"Orospu çocuğu!" Nefes nefeseydim. Vücudum inanılmaz bir adranelin içerisindeydi.
Elimi ağzıma kapatıp yaslandığım duvara kendimi iyice bastırıp yere çömeldim. Çünkü bacaklarım kendini taşıyamıyordu. Dudaklarımın üzerine elimi daha sıkı bastırıp başımı bacaklarımın üzerine kapattım.
"Nerdesin lan ibne?"
Sesi gittikçe yaklaşıyordu. Okulun kapısında beni fark etmişti. Kafamı kaldırdığımda bana doğru koştuğunu görmüştüm. Nereye geldiğimi bile bilmiyordum. Öylece koşmuştum. Şimdi bir sokakta sessiz sakin ölümü bekliyordum.
Bir iki adım sesinden sonra üzerime bir gölge düşmüştü. Başımı yavaşça dizlerimden kaldırıp elimi ağzımın üzerinden çektim. Hemen önümde bir çift siyah spor ayakkabı ve siyah bir pantolon...
Yavaş yavaş başımı kaldırdığımda Ufuk'un otuz iki diş sırıtışı gözümün önüne sermişti. "Kalk lan ayağa."
Başımı sağa sola sallayıp kollarımı dizimin üzerine koydum. Bacaklarımı daha çok kendime çektim.
İnsan sevdiği adamdan korkar mıydı?
"Kalksana lan! İnsanlara zaten sabrım yok, ibnelere ise hiç yok. Nefret ediyorum sizden!" Okul formamın yakalarını tutunca kalkmamak için direndim. Sarı saçları yüzüne düşünce başını hafif geriye atmaya çalıştı ama başaramadı.
Ellerinin üzerine buz kesen ellerimi yerleştirip iteklemeye çalıştım. "Hayır, bırak beni."
Ellerini daha fazla sıkılaştırıp dişlerini sıktı. Gözlerimin içerisine bakıp hızla çekti tişörtümü. Maviden yeşile kayan gözlerine korkuyla bakıp nefes almaya çalıştım. Kollarımın ağrısına daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım.
Şu an karşımda duran kişi Ufuk değildi. Yani kafamda hayallerimde yaşattığım Ufuk... Çok farklı bakıyordu. Ne resimlerdeki gibi ne de arkadaşlarıylayken ki gibi. Tişörtümün yakalarını hala bırakmamıştı bu beni daha fazla korkutuyordu. Bacaklarımın yandığını hissediyordum. Damarlarımdan akan kan tenimi yakıp geçiyordu.
"Sesin soluğun çıkmıyor?" Dudağının kenarı alaylı bir ifadeyle kıvrılmıştı. Gülümsemesi biraz da olsun beni rahatlatmıştı ama biliyorum bu gülümseme hiç hayra alemet değildi.
Bende gülümsemeye çalışıp ellerimle açılan göbeğimi tişörtümü çekiştirerek kapatmaya çalıştım. Ufuk'un bakışları aşağıya indirdi ve sonra gülümsemeye çalıştığım dudaklarıma. Yutkunup dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Beni bırakır mısın? Şey yani yakalarımı."
Ufuk aramızdaki çok küçük olan mesafeyi de kapatıp tişörtümün yakalarını bıraktı. Eliyle yavaş yavaş düzeltip gözlerimin içerisine baktı. Aynı boydaydık veya üzerime doğru eğildiği için öyle duruyordu.
"Niye, hoşuna gider diye düşünmüştüm?" Ellerini boynumda gezindirince tekrar yutkundum. Hassiktir!
Roller değişti sanırım. Gözlerimi gözlerinden ayırmayıp iteklemeye çalıştım fakat üzerime kendini tamamıyla yaslayınca korkuyla gözlerine baktım. Tüm nefesini yüzümde hissediyordum.
"Ama senin sesin soluğun kesildi bu beni üzüyor(!)" Çok ağır bir alay vardı cümlelerinde. Nasıl hissettiğimi bile anlayamıyordum şu an. Bacaklarım çok kasılıyordu. Vücudumun açık olan yerlerinden rüzgar hafif hafif vuruyordu. Ellerimi kaldırıp kollarından onu ittirmeye çalıştım. Kollarım bile yanıyordu. Derim soyuluyormuşçasına acı çekiyordum şu an. Bacağıma kendini sürtünce kollarınu sıktım. "Bırak beni lütfen."
Korkuyordum çünkü onun sinirli olduğunda neler yapabileceğini biliyordum. Tam şu an gülümsüyordu ama gözlerindeki siniri çok açık seçebiliyordum.
Histerik bir gülüş atıp ciddileşti. "Sikmeden bırakmam." Yüzünü ekşitti fakat hemen kendini toparladı.
Başımı sağa sola sallayıp sıktığım kollarını tekrar ittirdim. "İstemiyorum."
Gözlerini kısıp dudaklarını büzüp elini saçlarıma daldırdı. "Ama böyle anlaşmamıştık?"
"Ufuk..." Dudaklarını ıslatıp dudaklarıma bakınca duvara daha çok bastırdım kendimi. "Ne istersen yaparım. Bırak beni." Gözlerini dudaklarımdan çekip gözlerime bakındı. Yutkundu ve başını salladı.
Seni nasıl seviyordu bu gerizekalı kalbim?
Kollarını kollarımdan ayırıp üzerimden kalktı. Göğsümün ferahlaması üzerine derin bir nefes aldım. Tüm sıcaklığı gitmişti. Şimdi de bunu arıyordu bedenim ama akıllıca davranmalıydım. O benim bildiğim Ufuk değildi. Benden nefret ediyordu. Gözlerinde ki nefretten ve iğrenmeden bunu çok daha iyi anlıyordum.
"İstediklerimi yapmana gerek yok ibne. Ben sana istediklerimi yapacağım."
Başımı önüme eğip az önceki hakaretine üzülmüştüm. Yerinde hareketlenince gözlerimi kırpıştırdım. Deli gibi sarılmasını istiyordum şu an.
Biliyorum ahmaklıktı bu istediğim ama sevgiye ve ilgiye ihtiyacım vardı. Yıllardır bunu hayallerimde ondan karşılamıştım ve şu an tam karşımdaydı. Nefesini hissetmiştim hemde tam dudaklarımın üzerinde... hayallerim de bu kadar gerçekçi olsaydı şu an karşısında bu kadar aciz durmazdım.
"Kaldır başını."
Tam karşımda telefonuyla dikiliyordu. Sanırım fotoğrafımı çekiyordu. Yarın okulun duvarlarında fotoğraflarımı tahmin edebiliyordum. Altında kocaman kırmızı harflerle 'İBNE' yazılacaktı.
"Gözlerin güzelmiş ibne." Dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı. "Keşke bana hiç bulaşmasaydın." Telefonu cebine yerleştirip okul tişörtünü düzeltti. Sanırım yüzümü unutmamak için daha dikkatli inceleyip yüzünü ekşitti. "Hap kullanmayı da bırak. Bir sike iyi gelmeyecek."
Arkasını dönmüş giderken kendi kendime mırıldandım. "Hepinizden daha iyi geliyor."
Ufuk'un gittiğinden emin olunca duvardan destek alarak tekrar yere oturdum. Bacaklarımı kendime çekip sırtımdaki çantayı yanıma koydum. Telefonumu çıkartıp kamerayı açtım.
Yüzüme bakınıp gözlerimde durdum. Kalbim hızlandı bir anda, güzel demişti.
Göz altlarıma sonra rengi gitmiş yüzüme baktım. Çok iğrenç gözüküyordum. Gözlerim dışında güzel olan hiçbir şeyim yoktu.Telefonu kapatıp ayağa kalktım. Gözlerim sürekli bulanıp duruyordu. Tişörtümün kolunu çekiştirip yine sildim. Sanırım mikrop kapmıştı.
Çantamı omzuma asıp sarsak sarsak evime doğru yürümeye başladım. Sokaklar çok yabancıydı ama elbet bir şekilde okul yoluna çıkardım.
Kendime hiç iyi bakmıyordum. Bedenimi çöp gibi kullanmıştım ve daha fazla dayanamacaktı. Hissediyorum. Çökecektim artık. Ne yürüyebilecektim ne de konuşabilecek.
Paramın çoğunu zehirlerim için harcadığımdan yemeğe param kalmıyordu. Babamdan zam istemeliydim(!) Boş sokakta kendi kendime güldüm.
Yavaş yavaş vücudumdaki korku, heyecan ve sevinç yok oldu. Tekrar içimi büyük bir boşluk doldurdu. Koca bir boşluk. Yine boşluğun içerisinde kaybolmuştum. Göğsümün yukarısından boğazıma doğru bir boğuntu sarıyordu yine...
Yarın yapabileceklerini kestirebiliyordum. Fakat korkmuyordum. İnsanların hakkımda ne düşüneceği umrumda değildi. Ufuk gözlerimi beğenmişti. Gün boyu bununla yetinebilirdim.
barbar: Teşekkür ederim.
Evet, ben arsız bir salağım. Ama içimdeki küçük umuda sarılmak dışında yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BARBAR | GAY -tamamlandı
Ficção Adolescente[TAMAMLANDI] ANGST bir insan, iki yok olan hayat tex-metin karışık !ANGST BİTİYOR SONRA BANA SÖVMEYİN!