NORÂ GÜNCELERİ SERİSİ 1: KAVİM SAVAŞLARI

🎲🎲 V. KELF KRALLIĞI

Nora 'nın en eşsiz ve en verimli topraklarında, okyanusların ötesinde sıradışı bir krallık hüküm sürmekteydi. Halkına kuvvetli zihin güçleriyle doğayı yapılandırıp onardıkları için "onarıcılar" denirdi. Dokundukları herşeyi iyileştirler, hayatlarını doğaya ve Nora'ya adarlardı. Irkı çok zeki bir ırktı ve zihin güçleriyle her şeyi yapabilirlerdi.

Kötü niyetli olanları en nadir görülen tek ırktı fakat yok değildi. Genelde bu krallıkta inanılan bir kehanete göre ise ölümsüz bir onarıcı gelecek, ırk savaşlarının iyice kızıştığı bir zamanda giderek tahrip edilen Nora'yı baştan aşağı yenileyerek eskisinden daha güzel bir gezegen kılacak bir nevi Nora'yı kurtaracaktı. Nora' daki bu kehanetlerin belki hepsi gerçekleşecek, belki biri veya birkaçı. Belki de halk öyle olmasını istediği için çıkarmış ve hiçbiri doğru değildi.
Ve bu o zamana kadar asla bilinemeyecekti.

Kelfler yani onarıcılar narin yapılı, incecik sanki dokunsan yırtılacak gibi gelen beyaz tenleri, ince uzun zarif yapıları, genelde düzgün yüz hatları olan rüya gibi bir ırktı. Muhteşem bir doğa ve eşsiz saraylarda yaşarlardı. Sarayları zihin güçleriyle çeşit çeşit kristallerden inşa edilmiş ve içi değerli taşlarla süslenmiş
abartıya kaçılmadan inşa edilmiş göz alıcı şıklıkta yapılardı. Bu saraya Kristal Saray da denilirdi.

Yaşadıkları bölgede yüksek şelaleler şırıldar ,balta girmemiş ormanlar tüm ihtişamıyla boy gösterirdi. Bin bir türlü canlı çeşidi bulunurdu ve Nora'nın en güzel yeri onların bulundukları, dokundukları yerdi.

Kehanetteki kişiye "seçilmiş kişi" derlerdi ve o kişi hiçbir Kelf' in sahip olamadığı güçlere doğuştan sahip olacaktı.
Kelflerin farklı farklı güçleri de olabiliyordu yani hepsi bir kalıp değildi. Orman ve su perileri dahil çoğu canlılar, tüm doğa olayları, gece ve gündüz komple onların hizmetinde ve kontrolündeydi. Canlıların daha çok onlara minnet göstergesiydi bu. Onarıcıların Nora'daki bitkiler ve hayvanlarla bir çeşit bağı olup onlarla iletişim kurabiliyorlardı.

Bu ırkta kötü niyetli biri tüm gezegenin sahibi olabilirdi fakat geneli kendini gezegeni korumaya adadığı için onlara rağmen bunu başarmak cesaret isterdi. Özellikle kraliyet ailesi çok güçlü ve Nora için yapmayacakları şey yoktu. Meleklerin yok oluşundan sonra türedikleri ve onlar gibi gezegeni korudukları için onlara melek, perileri andırdıkları ve onları kontrol ettikleri için peri yakıştırmalarını birleştirip nadiren de olsa "melekperi" diye de anılırlardı.

Güneş ışığını andıran rengi ve hafif parlaklığıyla dikey ve keskin görünen girinti ve çıkıntılara sahip kristallerle yapılmış,enine daha geniş olup yüksekliği ise eninin yarısı kadar olan beş katlı saray içine girildiğinde pürüzsüz gözleri rahatsız etmeyen parlaklıkta, açık güneş sarısı bir zemine sahipti.Kırmızı bir halı sizi karşılıyordu büyük bir salonun ucundan kral ve kraliçe görkemli tahtlarında tüm ihtişamıyla sizi karşılıyordu.

Kraliçe kıvırcık, parlak ve altın sarı bakımlı saçlarında elini gezdirirken dokunduğu yerler ipek gibi düz oluyordu. Tamamen düz olan gibi bir hal aldıktan sonra
"Söyle bakalım Angal ne haber getirdin?" dedi elini saçlarından çekip tahtına koyarken.
Şaşkınlığını gizleyemeyen asker, kraliçe karşısında saygıyla eğilerek
"Kralımız barış antlaşması yapmak ve eğer kabul ederseniz iblislere karşı birlik olup onları alt edebileceğimizi düşünüyor efendim. Ve size barış teklifini sunuyor." dedi.
"Hmm."
dedi kocasına bakıp zihninden konuşarak. Dudakları kıpırdamadan konuşuyordu.
"Ne diyorsun?" diye sorunca
Kral, haberciye dönerek
"Biz biraz düşünelim. Siz dinlenin yoldan geldiniz isterseniz ilgilensinler sizinle." dedi yanındaki hizmetliye göz işareti yaparak.
Askerler hizmetliyle beraber giderken kral ve kraliçe aralarında konuşmaya başlamışlardı.
Kral,
"Bu iyi bir fırsat olabilir leydim." dedi.