"Bekle, ayakkabımın bağcığı çözüldü."
Evden çıktığımızdan beri bu kaçıncı durduruşumdu saymamıştım ama Shawn'u sinirlendirecek kadar fazla olduğu kesindi. Bir önceki durdurmamda aldığımız muzlu sütü tutması için Shawn'a uzatırken ağzımdaki Oreo'yu da bitirmeye çalışıyordum.
"Ah, ciddi misin?! Daha evden çıkalı 15 dakika olmadı ve bu neredeyse 20.durmamız. Mesela, az önce yolda kendi halinde takılan kediyi durdurup tüylerini okşamak zorunda değildin ya da tozlanmış arabanın camına Hamileyim yazıp yanına ters gülücük yapmasan da olurdu."
Bağcıklarımı bağladıktan sonra ayağa kalktım ve muzlu sütümü tekrar elime aldım.
"Öncelikle, kediyi görmedin mi bana bakarak yürüyordu ve kuyruğunu sallıyordu. Sevmemi istediğini açıkça belirtiyordu. İkinci olarak, hadi ama! Tozlu bir araba camı gören herkes üzerine bir şeyler yazmak ister. Sadece artık klasikleşen "Yıka beni" yi yazmak istemedim."
Caddenin köşesinden sola dönerken Shawn'un adımlarına yetişemiyordum. Bacakları benimkine oranla o kadar uzundu ki onun bir adımı benim üç adımıma bile denk geliyor olabilirdi. Etrafa bakındım.
"Yaklaştık mı?"
Adımlarının hızını azaltmadan yürümeye devam ediyordu.
"Oraya daha önce hiç gitmediğin konusunda ciddi misin?"
Karşımdan gelen kirli sakallı genç dikkatsizce omuzuma çarpıp bir şey olmamış gibi yoluna devam ettiğinde içimden söylendim. Ona olan sinirim sesime yansımıştı.
"Hayır dedim ya, Shawn! Bunun nesi bu kadar tuhaf?"
Aramızdaki mesafeyi kapatmak için koşar adımlar ile yürüyordum ve nefes nefese kalmıştım. Yetişemeyeceğimi anlayınca solumdaki elektronik eşyalar satan mağazanın vitrinindeki televizyonlara bakmak için durdum. Aramızdaki mesafeden dolayı duyamayacağını tahmin ettiğim için sesimi yükselterek ona seslendim.
"Hey, bence bunu kesinlikle görmelisin!"
Shawn durdu ve bıkkınlıkla arkasını döndü. Az önce yürüdüğü -bana göre uzun -yolu tekrar dönerken hayıflanıyordu.
"Yine mi?!"
Yanıma geldiğinde görmesini istediğim şeyin ne olduğunu bulmaya çalışıyordu. Tüm televizyonlarda aynı yayın vardı ama yine de anlam veremeyerek hepsine tek tek baktı.
"Ciddi misin? Kesinlikle görmelisin dediğin şey bir kedi maması reklamı mıydı? Sana inanamıyorum. Sürekli durmasak şimdiye çoktan ulaşmıştık ve ben de biri ile tanışıp konuşmaya başlamıştım."
Elleri ile saçlarını karıştırıp yürümeye devam etti. Böyle yapmama sinirleniyordu ama en azından şimdi birlikte yürüyorduk. Bunu yapmasam asla ona yetişemezdim. Kendimi haklı çıkarmaya çalışan ses tonum ile mantıklı bir şeyler söylemeye çalıştım:
"İleride kedin olursa onu ne ile beslemeyi düşünüyordun? En azından şimdi bir fikrin var!"
"Sayende kedi falan istemiyorum, hatta şuradan geçen kediyi bile görmek istemiyorum."
Söylediğinde ciddi gibiydi çünkü başını kedinin olmadığı bir yöne çevirmişti. Önünü görmeden yürüdüğünü ise önümüzdeki kırmızı yangın musluğuna çarpmasından ve ayağının kaldırımdaki çıkıntıya takılıp sendelemesinden anladım. Oldukça komik görünüyordu.
"Neyse ki geldik!"
Sesindeki sabırsızlık ile konuştuktan sonra önünde bulunduğumuz Uzakdoğu yemekleri yapan bir restoranı geçip, yanındaki pembe neon ışıklar ile adı yazılı olan Yummy'nin ahşap kapısından içeriye girdik. Müziğin yüksek sesinden anlayamayacağımı bildiğinden olsa gerek bağırarak konuşuyordu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Guess What? ~Shawn Mendes
FanfictionBilin bakalım ne oldu? Hamileyim ve bebeğimin babası okulun çapkın ve yakışıklı öğrencisi Shawn Peter Raul Mendes. Bunu sır olarak saklamayı düşünüyordum. Ama bilirsiniz bu hayatta işler her zaman planladığımız gibi gitmez.