1.1

10.1K 432 159
                                    

"YA NE DEMEK İSTEDİN BERKAN, NOLUR SÖYLEEE NOLUUUR" Yalvarmalarıma devam ediyordum ki Berkan avucunu dudaklarıma bastırdı. "KUDUR ULAN, SÖYLEMEYECEĞİM."

Ondan ümidi kesip söylemesi için Erkan'a dönecektim ki onun okul başkanı olduğu için okulla alakalı bir şeye çağrıldığını hatırlamıştım. Bu yüzden Berkan'dan başka çarem yoktu.

Keşke o gece o yarışı kazanmasaydınız... Ne anlama geldiğini söylemiyordu bir türlü. Ve ben gerizekalı bir insandım. Anlayamıyordum. Belki biraz düşünsem anlardım ama... beynim boşuna yorulsun istemezdim. Bu yüzden tüm kalbimle Berkan'a yalvarmaya devam ettim.

"YA BERKAN YA!"

Sırıttı. "Ne bu 'söyle yoksa belanı sikeceğim artık' modu mu?" Küfürü duyunca yüzümü buruşturdum. "Hayır daha çok 'söyle yoksa sünnet fotoğraflarını Burcu'ya atacağım' modu."

Zaferle gülümserken gözlerini şaşkınlıkla açmış bana bakıyordu. "Sen var ya hainsin kızım hain." İstediğimde çok zeki olduğumu söylemiş miydim?

"Yapıyoruz bir şeyler. Hadi söyle artık!"

Dudaklarını birbirine bastırdı ve parmaklarıyla alnına ovuşturdu. Bunu bana nasıl açıklayacağını düşünüyor olmalıydı.  Sonunda bulmuş olacak ki gözlerindeki birkaç parıltıyla bana baktı.

"Kanka hani bundan birkaç sene önce sen ben bir de Erkan bisikletle yarış yaptık, siz ikiniz aynı anda birinci oldunuz ben sonuncu oldum ya..."

"Ee?"

"Heh işte o benim içimde ne kadar ukte kaldıysa artık öyle bir beddua ettim işte."

"Sen salak mısın oğlum? Söylesen ne kadar üzüldüğünü ben seni birinci sayardım."

Yüzüne şefkatlı bir gülümseme yerleştiğinde eliyle salık saçlarımı birbirine kattı ve ardından yetmezmiş gibi yanaklarımı mıncırdı. "Ya sen beni de mi düşünürmüşsün sen? Seni yerim yer, çirkin prensesim."

"Övüyor musun, sövüyor musun şerefsiz? Bırak artık yanaklarımı!" Kahkahalarla benden ayrıldığında kaşlarımı çattım. "Hadi yürü git sınıfına hadi. Zil çalacak birazdan." diyip onu açık olan sınıf kapısından içeri iteledim ve öpücük atıp kendi sınıfıma yol almaya başladım. Aynı zamanda Berkan'ın yün yumağına çevirdiği saçlarımı düzeltiyordum.

O sırada aklıma Toprak'ın beni engellemesi gelmişti. Ellerimi artık düzeldiğinden emin olduğum saçlarımdan çekerken ofladım. Bugün sözde B-E ikilisiyle bu işi çözecektik ama o konu hariç her şeyi konuşmuştuk. Buna Erkan'ın ilk sevgilisiyle sevgili olurken el sıkıştıkları ve ilişkilerinin en az bir ay sürecek olmasına dair kontrat imzalamış olmaları da dahildi. O zaman yedinci sınıfta olduğumuzu varsayarsak tabii ki de bu olay sevdaya dahil değildi.

Of, ben yine ne saçmalıyorum acaba? Konu Toprak'ın seni engellemesi Yaren. Dağıtma artık şu kafanı. Hayır illa 'yok ben kafamı dağıtmayı seviyorum' diyorsan şurdan pompalıyı ver de toptan kurtulalım beraber.

Sınıfa girdiğimde gözüm ilk olarak Toprak'ın sırasına kaymıştı. Oradaydı. Masanın üzerindeki  kitap, kulağındaki kulaklıklar. Aynı manzara. Aynı hisler. Bende değişen bir durum yok. Sizin oralar nasıl Toprak Bey?

Kendi sırama oturdum ve yanağımı elime yaslayarak onu izlemeye başladım. Birinin görecek olması umrumda değildi. Toprak'a olan sevgimden utanıyor değildim. Ama konu Toprak'ın öğrenecek olmasına gelecekse utancım ve korkaklığım fosforlu ceketleriyle şahin arabada son ses şarkı dinleyen insanlar gibiydi. Yani oldukça dikkat çekiyorlardı. Ama olumsuz anlamda.

sen yağmurları sevdiğinde | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin