Toprak'ı bulmaya çalışırken aklımda hala Atalay'ın o son cümlesi vardı. Ne yaparsam biri beni sever? Sevginin ne demek olduğunu bilmeyen birini görünce çok üzülüyordum. Atalay bu kadar sevgisizliğinin tüm yükünü artık taşıyamayınca bunu öfkeye dönüştürmüştü. O öfkenin hedefi de Toprak'tı. Her şeyin bedelini Toprak ödemeliydi onun için. Buna son vermeliydim. Toprak'ın zarar görmemesi için Atalay'ın sevilmesi gerekliydi ama... bu davranışlarıyla Atalay'ı kim severdi ki?
Kafam'ı düşüncelerden uzaklaştırdım ve resim sınıfının kapısını açtım. Toprak'ın içeride olduğundan emin olduğum için gülümseyerek içeri girdim. Toprak boyalarla uğraşıyordu. Beni görünce o da gülümsedi.
"Seni bekliyordum," dediğinde yanında durdum.
"Nerden biliyordun geleceğimi?"
"Biliyordum çünkü beni bulacağından emindim." dediğinde bakışlarımı boyalardan alıp ona çevirdim. "Hep bulursun."
Bir şey diyemeden ona baktım öylece. Böyle romantik anlarda mal gibi kalmam benim suçum muydu yani? Konuyu değiştirmek için "Ne çiziyorsun?" dedim.
"Bu fotoğrafı çizmeye çalışacağım." diyip bana bir fotoğraf gösterdi. Bir erkek bisiklet sürerken kız onun arkasında ellerini açmış bir şekilde ayakta duruyordu. O günkü bize benziyordu. Kalbime sanki alev topları düşmüştü Toprak fotoğrafı gösterince. Resmen bizi çizecekti.
"Bize benziyor." dediğimde Toprak başıyla onayladı. Sonra eline bir kalem aldı ve tuvalinin başına geçti. Fotoğrafı çizmeye başlayınca ben de onu seyretmeye başladım.
"Ne zamandır çiziyorsun?"
"Kendimi bildim bileli çiziyorum."
"Kendini ne zaman bildin?" Sorumun saçmalığı karşısında güldüğünde onu güldürebildiğim için mutlu mu olmalıydım yoksa kendimi rezil ettiğim için üzülmeli miydim bilememiştim.
Konu dağılsın diye ince bir fırçayı rastgele bir boyaya daldırdım ve yüzüne yaklaştırdım. "Napıyorsun Yaren?" dediğinde güldüm.
"Çok güzel bir şey yapacağım." diyince kafasını uzaklaştırmadı ve bana izin verdi. Biraz daha yaklaştım ona. Bu mesafeden çizeceğim şeye odaklanmak oldukça zordu. Çünkü gözleri direkt bana bakıyordu. Gözünün altına küçük beyaz bir bulut çizdim. Fırçayı suya batırıp kırmızıya daldırdım ve bulutun üstündeki gökkuşağının ilk çizgisini çizdim. Sırayla tüm gökkuşağı renklerini çizdim yüzüne. Son çizgimi çekerken Toprak yavaş yavaş bana yaklaşıp dudağıma ufak bir öpücük kondurmuştu. Kalbimin durduğunu hissetmiş, bir daha asla nefes alamayacağımı düşünmüştüm dudakları dudaklarımdayken. Geri çekildiğinde şaşkınlıkla gülümseyen suratına bakıyordum. Sanırım hareket kontrolümü kaybetmiştim çünkü öylece donakalmıştım.
"Hadi, maviyi de çiz." Hiçbir şey olmamış gibi devam ettiğinde kendime geldim zor da olsa ve zaten ucu mavi olan fırçamla yüzündeki gökkuşağını tamamladım.
Bu sefer fırçayı o aldı ve yüzüme yaklaştı. Nefesimi tuttum heyecandan. Yüzüme fırçayla bir şeyler çizdi ve uzaklaşmadan bana bakıp gülümsedi. Ben de ona içten bir şekilde gülümsediğimde telefonunu çıkardı ve ön kamerayı açtı. Gözümün hemen altına yağmurlu bir bulut çizmişti. Çok güzel olmuştuk böyle. Yağmur ve gökkuşağı. O bir gökkuşağıydı zihnimde. Ve açmak için güneşe ihtiyacı yoktu. Benim gökkuşağım yağmurları severdi.
###
ROMANTİK BÖLÜMLERİN HASTASIYIIIIZZZ
Toprak'ın gösterdiği fotoğraf bu. Çok güzel değil mi :')
NEYSEE
yarınlar ve yanışlara bakmayı unutmayınn sizi seviyom görüşürüz
sınır: 20v 20y
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen yağmurları sevdiğinde | texting
Short Storysen yağmurları sevdiğinde. hatta sevmediğinde de.