"Y-yaren?"
Toprak'ı gördüğümde ne yapacağımı bilemedim. Birkaç saniye öylece ona bakakaldığımda o da gözlerini benden ayırmamıştı. O da beni gördüğüne şaşırmış olmalıydı.
"Şey..." diyebildim sonunda sesimi bulduğunda. "Yanlış numara herhalde. Kusura bakma." Saçmaladığımın farkına vardığımda arkamı döndüm ve oradan uzaklaşmak için hızlı adımlarla asansöre doğru yürümeye başladım.
"Yanlış numara mı?" Sesini duyduğumda durdum ama arkamı dönmedim. Yer yarılsa da içine girseydim keşke. Yanlış numara ne Yaren? Salak mısın sen Yaren? Ona döndüm ve zaman kazanmak için boğazımı temizledim. "Yani kapı numarası. Bu apartmanda teyzem oturuyor da kapı numaralarını karıştırdım sanırım."
Hafifçe güldüğünde Toprak'ı uzun zamandır gülerken görmediğimi fark ettim. Kalbim çarpmaya başlamıştı ve bu durum bana hiç yardımcı olmuyordu. Ama güzel toparlamıştım, helal olsun bana.
"Nasıl buldun burayı Yaren?" dediğinde yalanıma inanmadığını anlamıştım. Demek ki o kadar da iyi toparlayamamıştım. Ama şu an yalanımdan daha önemli bir konuya odaklanmam gerekiyordu. Toprak uzun zaman sonra karşımdaydı.
Ne yapacağımı bilmiyordum. İçimden koşup boynuna sarılmak gelirken beynim beni zor da olsa durdurmayı başarıyordu.
"Defterimin arasına biri bu adresi yazmış," dedim. "Kim olduğunu bilmiyorum. Merak ettiğimden geldim. Sen olduğunu bilseydim..." Derin bir nefes alarak başka bir yalan daha söyledim. "...gelmezdim."
"Yazıya bakabilir miyim?" Cebimden, defterimden kopardığım buruşmuş sayfayı çıkardım ve ona uzattım. Sayfayı aldı ve bir süre inceledikten sonra "Atalay'ın yazısı," dedi.
"Atalay mı?" Yazıyı yazan kişinin Atalay olması beni şaşırtmıştı. Çünkü neden böyle bir şey yapsın ki? Her şey bitmişken bizi bir araya mı getirmek istemişti? Ama neden?
"Evet."
Kafamı 'anladım' dercesine salladım. "Neyse ben gideyim. Kusura bakma tekrardan." dediğimde hiçbir şey demeden bana baktı. Gitmemi istemiyor gibiydi ama gitmemem için de hiçbir şey yapmıyordu. Bu beni üzerken arkamı döndüm. Asansörün düğmesine bastığımda "Yaren," dedi. İçimde konfetiler patlarken dışımdan sadece "Efendim?" dedim.
"Birkaç ay önce çizdiğim her resmi anlayacağına söz vermiştin. Birkaç resim çizdim. Anlamak ister misin?"
Ona döndüğümde beklentiyle bana bakıyordu. Beynim ve kalbim Toprak yüzünden bir savaşa girmişlerdi yine. Mantığım buradan hemen gitmemi söylerken kalbim burada kalmam için bana yalvarıyordu. Konu Toprak olunca kalbim kazandı. Hep kazanırdı.
"Olur." dedim. Ama 'u'yu uzatmadım çünkü uzatırsam çok hevesli olduğum belli olurdu. Beynim en azından hala benimleydi.
Kapının kenarına çekildi ve içeri geçmemi bekledi. Geçtim ve kulaklarıma dolan şarkıyla birlikte beni resim yaptığı odaya götürdü.
Bazen bana gelir gider, seni dert etmeler,
Seni rüyalarımda hapsetmeler.
Yıldızların hırsızları mı var?
Tutamam, tutamam hep yeni bir gün doğar…Odaya göz gezdirmeye başladım. Duvarlar random resimlerle doluydu. Birkaç dediği bu muydu? Burada onlarca resim vardı. Ayrıca dikkatimi çeken bir şey vardı ki... hepsinde zihninde çiçekler açmış kadın figürüne yer verilmişti. Bu benim gözlerimi doldurdu. Çünkü Toprak'a göre o kadın bendim.
Duvarın köşesinde şövalye vardı ve Toprak o tuvalin üstünde çizdiği resmine devam ediyordu. Elinde büyük boy bir kağıtla yanıma geldi ve yaptığı resmini gösterdi. Anlamamı bekliyordu. Resmi inceledim. Kadının zihninde açan çiçekleri bir adam topluyor ve yere atıyordu. Bu çiçekler, kadının gözyaşları olarak yere akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen yağmurları sevdiğinde | texting
Short Storysen yağmurları sevdiğinde. hatta sevmediğinde de.