"Evet arkadaşlar bugünkü dersimizde sizin bir bardağa olan bakış açınızı inceleyeceğiz." Felsefe hocası elindeki bardağı masaya bıraktı ve konuşmaya devam etti. "Mesela Can Yücel 'boş bir bardak hayallerim gibi' demiştir. Siz ne düşünüyorsunuz?"
"Bardağınızı sikeyim." Toprak'ın hemen arkamdan gelen mırıldanmasıyla hafifçe güldüm ve onun kaleminin defterine bir şeyler karalarken çıkardığı sesi dinlemeye başladım. Ders devam ediyordu ve bu ders Toprak hemen arka sırama oturmuştu. Heyecanlanıyordum. Ama beni daha çok heyecanlandıran başka bir şey vardı.
Toprak, beni sevmek istiyordu. Ona resmini anlayacağımı söylediğimden beri aramızdaki bazı duvarlara yıkmaya başlamıştım farkında olmadan. Yine de hala ona gerçek kimliğimle açılma cesareti gösteremiyordum. Çünkü o başka birine aşıktı. Aramızdaki en kalım duvar da buydu. Ve Toprak bu duvarı yıkmak istiyordu. Bana aşık olmak istiyordu.
Midemdeki his kalbimi ele geçirmeye başladığında kafamı sıraya gömdüm ve diğerlerinin bardak hakkında olan düşüncelerini dinledim. Toprak'ınki belliydi: Bardağınızı sikeyim.
"Hocam bardak işte."
"Sence dolu mu, boş mu Serkan?
"Dolu."
"Neden?"
"Boş olmadığı için."
Sınıf gülerken ben de kıkırtılarıma engel olamamıştım. O sırada sırtımda bir dürtülme hissettim. Refleks olarak arkama döndüğümde Toprak da bana bakıyordu.
"Silgin var mı?" Heyecanımı belli etmemeye çalışarak kalem kutumdan silgimi çıkardım ve ona verdim. "Sende kalabilir." Bunu söylerken gözlerim önündeki deftere kaymıştı ve ne çizdiğini görmüştüm. Bir insan vücudu vardı kara kalemle çizilmiş. Kafası yoktu. Onun yerine boynunun üstüne yağmur yağdıran bir bulut çizilmişti.
Bana bir şey demediğinde ben de önüme döndüm. Toprak, benden onu anlamamı bekliyordu. Başka da çarem yoktu. Onu anlamalıydım. Pekala, taşları yerine oturt Yaren.
Zihninde çok büyük bir yağmur olabilirdi. Ve sebebi de o resmettiği kadın olabilirdi. Belki de yağmuru sevmemesinin nedeni buydu. Aşık olduğu kadının gözlerinin içinde yağmur yağıyordu ve arkasına şimşekleri almıştı. Ve o kadın onu terk ettiği için onu yağmurla özdeleştirmiş olabilirdi... Ulan Yaren, şu zekanı hep böyle kullansan var ya... 10 yaşındaki Atakan önünde ceketinin düğmesini iliklerdi.
Tekrar arkamı döndüm ve sessizce ona seslendim. Bana baktığında düşüncelerimi lafı dolandırmadan direkt söyledim çünkü zaman kaybetmek istemiyordum. Tamam belki onu tamamen anlamamıştım ama en azından taşları yavaş yavaş yerine oturtmaya başlamıştım.
"Zihninde sağanak bir yağmur yağıyor." dediğimde kaşları çatıldı. Umursamadan devam ettim. Zaten o da bölmedi. "Ve bunun sebeplerinden biri sevmediğin yağmurla özdeleştirdiğin o kadın... hani gözlerinin içinde yağmur yağan. Onu sevmekten nefret ettiğin için onu öyle resmettin. Ama söylesene..." Dikkatini bana daha çok vermişti. "Yağmurdan nefret ederken içi yağmur dolan bir kadına aşıksın. Ve bunun üzerine zihnindeki sağanakla uğraşmak zorundasın. Zor değil mi?"
Cümlemi bitirir bitirmez zil çalmıştı. Ama Toprak'ın gözlerindeki şaşkınlık parıltılarını görebiliyordum. İşin aslına bakarsak Toprak'ı ilk defa gözleri parlarken görüyordum. Ve bunun sebebi belki de bendim. Onu anlamış mıydım, bilmiyorum ama en azından denemiştim. Toprak dudaklarını birbirine bastırdı ve ayağa kalktı. Hiçbir şey demeden öylece gittiğinde sadece bakakalmıştım.
Sırasından kalkar kalkmaz hemen arkasında oturan Atalay'la göz göze geldim. Dik bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Bu beni huzursuz etmişti. Neden öyle bakıyordu ki? Daha az önceki olayın hissettirdiklerini sindiremezken Atalay'ın bana öyle bakması beni oldukça germişti.
Sınıf yavaş yavaş boşalmaya başlarken Atalay sırasından kalktı. Adımlarını tam yanımda durdurduğunda ne diyeceğini merak eder bir şekilde ona baktım.
"O sen misin?"
"Kim?"
"Toprak beni tek başına yenemez Yaren." İsmimi bilmesi beni daha çok germişti. Ama neden konuya direkt giriş yapıyordu ki? İkisinin birbirinden nefret ettiği bariz bir şekilde ortadaydı. Şu sıralar Toprak'ın yanında olmam onun ilgisini çekmiş olacak ki bana böyle şeyler söylüyordu. Ama insan önce bir 'merhaba' falan der. Seni dağda ayılar mı yetiştirdi Atalay?
"Ama o kadar özgüvenli ki... yanında biri var. O sen misin?"
Cebimdeki telefon titrediğinde Atalay'a cevap vermeden telefonumu çıkardım. Mesaj, Toprak'tandı.
Toprak: artık eminim.
Toprak: kesinlikle güldürür.
Mesajı beni gülümsetmişti. Sıramdan kalktım ve Atalay'a baktım.
"Evet," dedim. "O, benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen yağmurları sevdiğinde | texting
Historia Cortasen yağmurları sevdiğinde. hatta sevmediğinde de.