"Burcu'yu telefonuma 'çok şükür' diye kaydettim." Berkan'ın sesiyle içtiğim çikolatalı sütün pipetini ağzımdan çektim ve ona döndüm. "Neden?"
"Eğer bir gün beni ararsa çok şükür arıyor yazacak çünkü. Ya da Whatsapp'ta çok şükür yazıyor..."
"Sen bir dahisin." dediğimde bana göz kırptı ve eliyle saçlarını karıştırdı. "Biliyorum."
"Neresi dahi? Düpedüz salak bu salak. Ulan bir insan beş sene sever mi? Git bağkurdan emekli ol amına koyayım." Erkan'ın yersiz gerilmesi biraz komik olsa da gülemedim çünkü Toprak'la alakalı birkaç mevzu vardı kalbimde. Ve ben bir şeye üzüldüysem onu tüm hayatıma yayıp sürekli dert çeken salak bir insandım.
"Erkan regl mısın kardeşim?"
Berkan'ın bu dediğine dayanamayıp ufak bir kahkaha attım. İçimdeki o siyah balonlar beni boğuyordu ama bu ikilinin o renkli balonlarının arasında kendi siyah balonlarımı görmezden gelebiliyordum bazen. Bu yüzden onları seviyordum... çok.
O sırada gözüm Berkan'ın arkasına kaydı ve kantinden içeri giren Toprak'ı gördüm. "Çaktırmayın ama..." dememe kalmadan Berkan gözümün arkasında takılı kaldığını fark etti ve arkasına dönmek istedi. Ama dönerken elindeki kahveyi masaya döktü, kahve üstüne gelmesin diye ayağa kalktı ve ayağa kalkarken de sandalyeyi devirdi. Tabii ki herkes gibi Toprak'ın da bakışları buraya kaymıştı. Elimle alnıma vurdum. "İyi ki bir çaktırmayın dedik Berkan ya."
"Kızım napayım? Yanıyordum az kalsın."
"Bizi hayat yakmış be kardeşim..."
"Ben gidiyorum ya."
Gitmek istedim çünkü Toprak'ın geçenki mesajlarından sonra onunla yüz yüze gelmek istemiyordum. Bana yani anonim bana, gerçek beni sevmek istediğini söylemiş daha sonra da kalbinin hala aşık olduğu kızda olduğunu söyleyip bundan vazgeçmişti. Tamam, böyle anlatınca kulağa gerçekten tuhaf geliyordu ama ona kırılmıştım.
İçimde ona ait olan siyah balonlarımın içine tüm renkleri koyduktan sonra bana tüm renklerin karışınca yine siyah olacağını öğretmişti.
Masadan kalktım ve BE ikilisinin arkamdan 'nereye lan?' diye bağırmalarını duymazdan gelerek yoluma devam ettim. Bir de ben bunlara 'çaktırmayın' demiştim, değil mi? Benim aptal oğluşlarım...
Sınıfa gittim ve öğle arasında olduğumuz için boş olan sınıfta kendi sırama oturdum. Aradan beş dakika geçti geçmedi içeri Toprak girdi. Lan kalbim, valla döveceğim en sonunda seni he. Ne var bu kadar hızlı atacak? Alt tarafı Toprak yani... Zihnimin renkli paletine siyahı karıştıran çocuk...
Arkamda bir yerlere oturdu ama nereye oturduğuna dönüp bakmadım. Önümdeki kitabı okuyormuş gibi yapmaya çalışıyordum ama aklım tamamen şu an Toprak'ın ne yaptığındaydı. Umarım konuşmaz... umarım konuşmaz...
"Beni anladın."
Tabii ki konuştu.
Sesiyle ona döndüm. Bana bakmıyordu. Elinde bir kalem vardı ve sırasına bir şeyler çiziyordu.
"Bu bir iltifat mıydı?"
Dudağının kenarıyla hafifçe güldü ve içimdeki siyah balonlar göğüs kafesimi zorladı. Ne güzel gülüyorsun sen öyle...
"Beni anlamayacağını düşünmüştüm. Yağmurları sevmediğimi, gözlerine yağmurları çizdiğim o kızı, zihnimdeki sağanağı ve tüm bunlara rağmen arkasında şimşekler çakan o kıza aşık olduğumu... anlayamayacağını düşünmüştüm."
"Ama anladım. Ve bunun karşılığında sen bana ne öğrettin, biliyor musun?"
Sonunda dikkatini çekmiş olacağım ki kafasını çizdiği şeyden kaldırdı ve bana baktı. "Tüm renklerin karışınca yine siyah olduğunu.""Bunu şimdi mi öğrendin?"
"Uygulamalı olarak evet."
"Sana bir şey söyleyeyim mi..." Ona kızgındım, kırgındım. Belki anonim olduğumu söyleyemezdim ya da onu sevdiğimi, onu beklediğimi, bana umut verdiğini... ona bunların hiçbirini söylemeyezdim ama bir farkındalık daha yaratabilirdim.
"Söyle."
"Bir yerde okumuştum. İnsanların zihninde iki renk olurmuş sadece. Her rengin bir anlamı olurmuş. Senin zihnin öyle değil... siyah ve diğer renkler olarak ayrılmış. Ama tüm renkler karışınca yine siyah olur Toprak. Senin zihnin siyahtan ibaret."
Bir şey demedi. Sadece baktı bana öylece. Mavi gözlerinin içine çekildiğimi hissetsem de bir tepki göstermedim. Umarım gözlerimdeki kırgınlığı anlayabiliyordur. Çünkü ben asla çıkıp karşısına 'sana çok kırgınım' diyemezdim.
Hala suskunluğunu koruyarak sırasından kalktı. Kalkmadan önce sırasının altından bir kağıt almıştı. Yanıma geldi. Masamın üzerine o kağıdı bıraktı ve sınıftan çıktı. Kağıda baktığımda ise çok tuhaf bir şey gördüm.
Simsiyah belirsiz bir şeklin ortasına küçük ve soluk renkli bir gökkuşağı çizilmişti. O an Toprak'la anonimden konuştuğum bazı mesajlar gözümün önüne geldi.
anonim: zihnin o kızın ışığını kırdı ve o kızı gökkuşağı olarak gördün.
anonim: bu saatten sonra renkler kırılmaz ama solar.
anonim: gökkuşağını soldurma, olur mu?
Gökkuşağı solmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen yağmurları sevdiğinde | texting
Historia Cortasen yağmurları sevdiğinde. hatta sevmediğinde de.