-23-

9.1K 294 35
                                    

Humeyra

Odaya girdiği an hissetmiştim O'nun geldiğini. Kokusunu hissediyordum. Ayak sesleri, adımlarının sertliği... Salak gibi ezbere biliyordum.

Mesela iki kez çaldırırdı eğer açılmazsa kapatırdı. Dizini sallardı sürekli. Sonra elini saçlarının arasından gezdirince kararsız olduğunu, gözlerinin rengi koyulaştığında sinirlendiğini, çok az uyuduğunu, kahveyi sevdiğini, tek kulaklıkla müzik dinlemeyi sevmediğini, sol omzunun başladığı yerde bir yara izi olduğunu, soğuğu sevdiğini, denizi sevdiğini, göz göze gelmekten hoşlanmadığını biliyordum.

Tabii anlamıştım geldiğini...

Ama inanmak zor geliyordu. Niye gelsin ki? Onu tekrar gördüğümde duygusal bir çöküş yaşarım diye düşünmüştüm ama bakışlarında güven sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmama sebep oluyordu.

Pek de bir şey hissetmedim aslında. Sadece özlemiştim işte..

Zorla ve bol kusmukla geçen sancılı bir gecenin ardından güneşi görmek ilk defa rahatlatmıştı.

-Hanım kızımı kendi hastanesinin profesörlerinden birine yönlendiriyorum. Düzenli kan vermesi, protein desteği, öğün atlamamak, stres oluşturacak şeylerden uzak durmak, ve bolca uyumak yapması gereken şeylerden. dedi doktor

Fatih'le geçirdiğim ayları düşünürsek, aylardır düzgünce uyumamıştım.

Uzun zamandır nasıl yaşadığımın farkında da değilim doğrusu..

Emre başıyla onaylayıp kalkmam için bana baktı. Kalktım. Kapıya doğru ilerledik.

Dışarısı soğuktu biraz. Bizde evden kaça kaça çıktığımızdan üzerimde bir şey yoktu. Hastanenin garajına inerken titrediğimi fark eden Emre, ceketini çıkardı ve üzerime attı.

- Gerek yoktu cidden. dedim

Cevap vermedi. Zaten ben yokmuşum gibi davranıyordu.

Arabaya bindik. Galiba Emre'nin evine gidecektik. Hâlâ mümkün değilmiş gibi geliyordu. Fatih'in en yakın arkadaşı olsa bile Emre bir erkekti. Nasıl böyle güveniyor ki?Gerçi zaten varlığım yokluğum umrunda değil gibiydi Emre'nin.

Emre'nin evi müstakil bir sitenin içindeydi. İki katlı bir ev çokta büyük olmayan bahçenin ortasında duruyordu. Bahçe duvarları sarmaşıklarla doluydu. Kahverengiyle boyanmış dublexin önünde durmuş Emre'nin kapıyı açmasını bekliyordum.

Kapıyı açtı. Mimarisi çok hoş ve vintage döşenmiş ev, Emre'nin aksine çok farklı bir kişiliğe ait gibiydi. Karşıda amerikan mutfağı görünüyordu. Belirli odalarla ayrılmamıştı ev. Üst kata çıkan bir merdiven sırasını alt kata inen bir merdiven tamamlıyordu.

- Odanı göstereyim. dedi Emre

Yukarı çıkmaya başladı. Bende onu takip ettim. Üst katta kapısı kapalı bir sürü oda vardı. Açık krem rengi kapılı odanın kapısını açtı. 

Vintage döşenmiş oda, kurumuş yaprak ve lavanta kokuyordu. Pembe, mavi ve yeşil tonları hakimdi. Bir bayan için ya da tarafından döşendiği belliydi. Acaba Emre'nin sevgilisi mi vardı? Ya da annesi mi döşemişti?

Düşüncelerimi elimden bavulları alması böldü.

- Burası senin odan. Şu kapıda banyon. dedi

Odanın içinde bir banyo olması gerçekten çok rahatlatmıştı.

-Koridorun sonunu da benim odam. dedi ve kapıya yöneldi.

İnsan bi şunlar yasak, şu saatte yemek yiyoruz, evde kimler kimler yaşıyor söylerdi di mi? Gerçi Fatih'in arkadaşından niye böyle bi şey bekliyorsam?

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin