-24-

10.2K 317 81
                                    

Humeyra

Emre'yle kalıyorum işte. Aslında kalmıyorum. Emre, gece ya çok geç saatte geliyor ya gelmiyor ya da odasından hiç çıkmıyordu.

Ilk bir hafta gerçekten zor geçti. Sevda'ya açıklama yapmak zor olmuştu. Fatih'le kalacağımı sandığından anneme bir şey söylemiyordu. Emre'nin dışarı çıkmama izin verdiği tek yer, okuldu.

Derste herşey normalmiş ve Fatih'le çok mutluymuşuz gibi davranıyordum. Fatih tabii ki de okula gelmiyordu.

Özlemiştim evet, ama ölecek gibi değildi.

İkinci hafta, Emre biraz daha sevecen davranıyordu. O da dengesizdi. Bir gece eve geldi. Televizyon izliyordum. Doğru düzgün hareket edemiyordu. Galiba içmişti. Allah'ım nasıl insanlardı bunlar? Çok içmişti. Ondan uzak durmaya çalışarak arkasından çıktım. Odanın kapısını açtı ve kendini odasındaki banyoya attı. Galiba kusuyordu. Önce O'na güvenebileceğimi sanmıştım. Ama O da aynıydı.

Başımı çevirdiğimde odasını fark ettim. Yerden yükselen bir merdiven vardı. Başımı kaldırdığımda gördüğüm manzara şaşırtıcıydı. Tavan kubbe şeklindeydi ama raflarla doluydu. Yani tavan kitaplardandı.. Değişik bir odaydı. Hiç Emre gibi değildi. Ya da bunlar olduklarından farklı görünüyordu. Fatih'te öyle çünkü.. Hızla odama döndüm ve kapıyı kilitledim. Korktum çünkü. Fatih'i aramak istedim.. Ama umrunda olur muydu?

Susuzluktan öldüm ama korkumdan inemedim.

Üçüncü hafta Emre tıpkı bir hayalet gibiydi. Fatih'i daha çok özlemiştim.. Gözlerini... Saçlarını... Kokusunu.. Sigarasını.. Ruhunu.. Bedenini...

Tamam kendine gel!

Bi de komiteler vardı tabii. Dördüncü sınıf gerçekten zordu. Sabaha kadar ders çalıştım bir hafta. Fatih burda olsa belki bu kadar çalışmazdım.

Sevda huylanmıştı. Fatih'i sorup duruyordu. Bende Emre'ye soruyordum ama cevap yoktu.

Dördüncü hafta özel durum. Bu seferde ben hayalet gibiydim. Hiçbir şey yemeye istediğim gelmiyordu. En azından Sevda yemek yiyince insan özeniyordu. Fatih ve Emre yeme özürlüydü. Oturunca çok yiyorlardı ama nadiren oturuyorlardı işte..

1 koca ay..

Yokluğunu iyice hissettim. Konuşabileceğim kimse yoktu. Hep öyleydim ama en azından Fatih... Fatih beni kırıyor gibi görünsede kendimi yanında özgürce ifade edebildiğim tek kişi aslında.

Ruhum, öyle çok özlemişti ki O'nu.. Ne yapıyordu? Ne yiyordu? İyi miydi kötü müydü? ..

Camın içine doğru bir insan sığabilecek kadar mesafe vardı ve yastık, minder konmuştu. Üzerinde oturuyordum. Emre evde yoktu. Arayan kimsede...

Kendimi çok yalnız hissediyordum. Ruhum özlemişti O'nu evet de, bedenimde istiyordu. Bunu ben mi söylüyorum?

İlkbahar geliyordu. Martın 13 üydü. Ama gece yarısını geçmişti. Yani 14'üydü. Yağmur yağıyordu. İleriden gelen gölgeyi fark ettim. Emre geliyordu. Hızla aşağı indim ve kapıyı açtım. Bir şey söylemeden üstünü vestiyere astı ve yukarı çıktı. Emre'nin bu suskunluğu beni deli ediyordu.

Konuşmak.. Insanlar konuşunca, ben konuşunca onlara olmadığım birini gösteriyordum. Böylece asıl beni kimse bilmiyordu. Düşüncelerimi dağıtıyordu konuşmak. Ama elimde olsa ağzıma kilit vururdum.

Fatih

Uyuşturucu..

Bi duman daha..

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin