Henüz ana karakterimizin belli olmadığı bir hikayeye hazır mısınız?
Güzellerim bol bol satır arası yorumlar yaparsanız beni çok mutlu edersiniz ayrıca bölümlerin de daha çabuk gelmesini sağlarsınız 💜
[Hyerin]
Aşk masallarda ve filmlerde her zaman tozpembe bir şekilde anlatılır. Kalbini çarptıran, midende kelebeklerin uçuşmasını sağlayan o büyülü hislerle tasvir edilir ama gerçek bundan çok daha farklıdır. Eğer bu hayatta aşk varsa... Kesinlikle acıtır.
Aşka ve kadere asla inanmamıştım taki hayatımdaki o film sahnelerini aratmayan olayı yaşayıncaya kadar.
Birisini seversen o yaşadığın mutluluk seni boğacak olan o garip duyguyu da beraberinde getirir. Kendini o hisse kaptırdıktan sonraysa bu hissin seni yakıp kül edeceğini bilsen bile vazgeçemezsin.
Sana acı verecek hatta tüm benliğini yok edecek olan o hisse boyun eğmekten başka şansın kalmaz.
Aradan geçen birkaç yılın ardından geri döndüğüm ülkemde her şeyin eskisine oranla daha farklı olmasını istiyordum. Herkes gibi ben de bir zamanlar terk ettiğim bu ülkeye geri dönerken yeni başlangıçlar umut ederek ve kalbimdeki o anlamsız sızının tekrar baş göstermemesini dileyerek dönmüştüm.
Havaalanından dışarıya adımımı atarken hava her şeyin çok daha zor olacağını anlatmak ister gibi kötülemişti. Elimdeki valizi peşimden sürüklerken bir an önce bir zamanlar benim için ev olan ama şimdi sadece yaşamak için ihtiyaç duyduğum yere varmak istiyordum.
Hava daha da kötüleşmeden telefonumdan ezbere bildiğim o numarayı tuşladım. Uzun bir sürenin ardından açılan telefonun ucundan yükselen ses aradan geçen senelere rağmen kalbimin istemsizce daha da hızlanmasına neden olmuştu. Ama kalbimi hızlandıran bu ses mutluluktan çok artık acı veriyordu."Beni almaya gelecektin..."
Ona karşı konuşmak için bulamadığım güç birazdan söyleyeceklerinden dolayı biraz daha kısık çıkmıştı. İnanmak istemesem bile ortada bir gerçek vardı. Jimin beni tamamıyla unutmuştu...
"Hyerin... Ben... Ben çok üzgünüm tamamen aklımdan çıkmış."
Bu her zaman böyleydi. Onun için asla öncelikli olan ben olmamıştım ve bundan sonrasında da olabileceğimi sanmıyordum. Bu ülkeyi terk ettiğimde bile nedenini önemsememiş sadece kısa bir veda etmişti ve şimdi geri dönüşümü de önemsemiyordu...
Peki... Peki, ben neden bu kadar acı çektiğim bu ülkeye geri dönmüştüm? Aynı acıları tekrar çekmek için mi? Yoksa kendime o acıları unutabileceğim yeni ve güzel anılar edinebilmek için mi?
Durum ne olursa olsun ben hala çok fazla acı çekiyordum..."Sorun değil Jimin... Kendim halledebilirim."
"Gerçekten özür dilerim ama sana söz kendimi affettireceğim."Göremeyeceğini bilsem bile sadece gülümsemekle yetindim. Yüzüme yayılan o buruk gülümsemeyi dahi silemeyecek kadar yorgundum.
Telefonu kapattıktan sonra etrafta taksi aramaya başladım ama hepsi günümü daha da zor bir hale getirmek ister gibiydi. Ortada tek bir taksi bile bulamazken elimdeki valiz ve küçük bir sırt çantası ile yürümeye başladım.
Hafif çiselemeye başlayan yağmur sitem etmeme neden olurken henüz yarılayamadığım yoluma devam ettim. Bunun beni yıldıramayacağını biliyordum ve durmadan bu konuda kendimi güçlü olduğuma dair telkin ediyordum.
Yağmur bir anda şiddetini arttırırken olabildiğince hızla yakınlardaki bir kafeye doğru yöneldim.
İşte kaderim benim tam olarak orada başlamıştı... Ya da son bulmuştu...
Her insan için hayatını değiştiren farklı dönüm noktaları vardır. Jimin ile karşılaştığım o ilk anların benim için dönüm noktası olduğunu sanıyordum ama şimdiki durumuma bakınca açıkça yanıldığımı anladım.
Ne kadar çabalarsam çabalayayım içine sürüklendiğim bu durumdan bir türlü kurtulamıyordum. Her seferinde ondan kaçmaya çalışıyor ama kendimi yine ona çekilirken buluyordum. Hem de canımın yanacağını bile bile... Ama bu sefer hafiflediğini sandığım o duygularım kalbimi öncekilerden çok daha fazla acıtıyordu.
Rastgele girdiğim o kafede Jimin ve yanındaki göz alıcı kız çok mutlu görünüyorlardı ve Jimin ona o kadar farklı bakıyordu ki o kızdan nefret ettim. Hayatımda ilk defa henüz tanımadığım birisine karşı nefret duyuyordum.
Kafeden içeriye gözlerim dolu bir şekilde bakarken kalbim acıyordu. O kadar canım yanıyordu ki nefes dahi alamıyordum. Yıllardır içimde tuttuğum tüm o saklı hisler bir anda dışarı çıkmış gibiydi ama ben buna bile tepki veremiyordum. Sadece boş bakışlarla kafenin camından içeriye bakıyordum.
Omzuma değen sıcak parmaklarla kendime gelirken yaşlar yavaşça yanağımdan aşağıya boşalmaya başladı. Karşımda gördüğüm bu genç adam bana acımış olmalı ki gözlerindeki o garip ifade ile doğruca yaşlı gözlerime bakıyordu."İyi misiniz?"
İyi misiniz? Bu soru sorması kolay ama cevaplaması bir o kadar zor bir soruydu.
Hızla gözlerimi sildikten sonra başımı sallamaya başladım. Ne kadar çabalarsam çabalayayım bir türlü iyiyim diyemiyordum. Belki de gerçekten iyi olmadığım için o kelime dudaklarım arasından dökülemiyordu. Karşımdaki bu genç adam bir bana bir de birkaç aldım ötemizdeki şiddetli yağmura baktı ve hiç tereddüt etmeden konuşmaya başladı."Yağmur bazen bazı şeyleri saklama konusunda çok iyidir."
Ne demek istediğini anlamasam bile sessizce kafa sallamaya devam ettim o ise içten sıcacık bir gülümseme ile bana karşılık verip elindeki şemsiyeyi bana doğru uzattı.
"Yağmur hafifleyene kadar bunu kullan sonraysa tüm kötü şeylerin bu yağmur damlalarıyla birlikte akıp gitmesine izin ver."
Başımı çevirip şiddetle yere düşen yağmur damlalarına bakmaya başladım. Gerçekten içimdeki tüm acıları aynı hızla benden alıp götürebilir miydi?
Ya da kalbimdeki bu karşılıksız aşka son verebilir miydi?
Neşeden yoksun ama biraz da olsa gülümseyebilen huzurlu bir suratla karşımdaki çocuğa döndüğümde sadece yağmurdan kaçmaya çalışan bedenini görebildim.
Elimdeki şemsiye ya da yağmurla gelen bu genç benim için kaderimin başladığı yerdi.Sizce aşk nedir?
Aşk acıtır mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOIRA メ Taehyung ✓
FanfictionYağmur her zaman toprak kokmazdı. ve Hiçbir zaman böyle güzel kokmamıştı. ☔️ #1 btskurgu #86 kth #1 kth #56 taetae #38 pjm