21.Bölüm|Seçim

2.1K 221 61
                                    

[Hyerin]
"Sanırım bunu arıyorsun."

Fısıltıdan farksız çıkan ses tonu acıyla bağırırken yutkundum ve kısa bir an için elindeki telefona baktım. Gözlerini esir alan o ifade konuşmama engel olurken boğazımda koca bir yumrunun oluşmasına neden olmuştu.

"Telefonun sürekli çalınca önemli olabileceğini düşünmüştüm ama..."

Sustu ve dolan gözlerine rağmen tebessüm etti.

"Jiminden gelen mesajı görünce açmadığıma memnun oldum."
"Ben..."
"Açıklama yapmana gerek yok."

Ne söyleyeceğini bilemez bir şekilde parmakları ensesindeki saçları kavradı ve bir süre orada oyalandı. Yüzündeki tebessüm hala duruyordu ancak sesindeki titremeye engel olabilecek kadar gücü yoktu.

"Sizin adınıza sevindim."

Ve o an kalbimde hiç olmadığı kadar büyük bir boşluk hissettim.
~~~
Son zamanlarda kalbimi delicesine çarptıran o yağmur damlaları bugün acı veriyordu. Gözyaşlarım her bir damlaya karışarak akıp giderken onları durdurmak için bile çabalayamıyordum. Bir anda tepetaklak olan hayatım giderek daha da içinden çıkılmaz bir hal alırken öylece dışarıdan izleyen birisi gibiydim. Ne savaşmayı denemiştim ne de darmadağın olmuş bu hislerime çare bulmayı.

Ben başından beri sadece sevgimin ardına sığınmış kendimi onun varlığıyla sarmalamıştım. Jimin'e karşı duyduğum bu sevgi zamanla çevremdeki insanlara ve onların sevgisine karşı aşılması imkânsız bir duvar oluşturmuştu. Bense bundan asla rahatsız olmamıştım. Şimdiye kadar...

Adımlarım evin yakınlarında son bulurken yaşlı gözlerimi sildim ve kapının önünde şemsiyesiyle birlikte etrafına bakınan bedeni izlemeye başladım. Ona acı çektirmeye hakkım yoktu ama ben kendimi olmayan bir sevgiyle o adar doldurmuştum ki onun kalbini görememiştim. Şiddetlenen yağmur altında kıpırdamadan beklerken ay ışığının altında parıldayan gözleri beni buldu ve endişeli bakışlarla koşarak yanıma ulaştı.

"Seni çok merak ettim."

Bakışlarındaki endişe giderek büyürken hızla bedenimi kontrol etti ve iyi olduğuma emin olduktan sonra sıcak kolları arasına aldı.

"Nerede olduğunun bir önemi yok. İyi olman yeterli."

Kollarımı ürkekçe bedenine sararken onun sıcaklığı altında ezildiğimi hissediyordum. Gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında dudaklarımdan firar eden o hıçkırığa engel olamadım. Ben... Ben sanki boğuluyordum.

"Sen... Ağlıyor musun?"

Elindeki şemsiye yeri boylarken uzun parmaklarını yanaklarıma yerleştirdi ve yağan yağmura rağmen usulca, bıkmadan onları silmeye uğraştı.

"Eve gidelim mi?"

Eve gelişimizin ardından olanlarsa sanki çok daha dramatik bir filmin en acı karesi gibiydi. Ben henüz onu kazanamamışken sabah yaşananları tek bir damla gözyaşımla unutan bu çocuğu çoktan kaybetmiştim.
✁_ _ _
Elimdeki telefonu sıkıca kavrarken yaşlı gözlerim ve sessiz evi delip geçen hıçkırıklarımla az önce çıkıp gittiği kapıyı izliyordum. Yaşlar bir türlü durmak bilmezken olup bitenler zihnimde dönüyordu. Acıyla yutkunuşumun ardından artık benim için anlamsız olan o kelimeleri okudum.

Geç kaldığım için üzgünüm ama seni öptüğüme pişman değilim.
-Jimin

Öğleden Sonra/Jimin'in Evi...
Jimin'in dudakları bir süre benimkiler üzerinde beklentiyle bekledikten sonra hareketlenirken donmuş bedenim çözüldü ve hızla onu kendimden uzaklaştırdım.

"Sakın! Sakın bir daha bana dokunma."

Hızla ayağa kalkmış ve bedenimi esir alan kötü bir hisle baş etmeye çalışırken sinirli bakışlarım hala onun üzerindeydi.

"Hyerin ben sadece..."
"Sadece ne Jimin?"
"Seni seviyorum."
"Bunca yıl sonra tam ben vazgeçmişken mi?"

Güçlü görünmek o kadar zordu ki kalbimdeki ağırlıkla ve çöken omuzlarımla birlikte kalktığım yere geri oturdum.

"Hyerin bize bir şans ver."

Her zaman sıcaklığına ihtiyaç duyduğum elleri bu sefer canımı yakıyordu.

"Sen..."

Güçsüz bir fısıltıdan öteye gidemeyen kelimelerim birer yumru gibi boğazımda düğümlenirken sustum ve kendimi biraz olsun toparlayabilmeyi umdum.

"Sen o kadar kördün ki benim aşkımı göremedin."

Elleri ellerimi daha sıkıca kavradı ve umut dolu bir gülümseme eşliğinde konuşmaya başladı.

"Ben o kadar aşıktım ki senin aşkını göremeyecek kadar kör oldum"

Neşe'den yoksun kıkırtılar dudaklarımdan dökülürken ellerimi geri çektim.

"Hayır sen sadece korkularının ardına saklandın aynı benim gibi."

Kalan son gücümle de oturduğum yerden kalktım ve kapıya doğru ilerledim.

"Hyerin lütfen."

Belime dolanan kolları ve cılız çıkan sesiyle omuzlarım biraz daha düşerken derin bir nefes aldım. Şuan da cesur olmalıydım ve bir seçim yapıp onun için savaşmalıydım.
Ellerimi belimi sıkıca sarmalayan elleri üzerine koyup kendimden uzaklaştırdım ve yüzümdeki tebessümle ona döndüm.

"Jimin-shii bugünü yaşanmamış gibi kabul edelim olur mu?"
"Ne?"
"Bizim için artık çok geç."
"Hyerin lütfen kalbinde hala bana yer olduğuna eminim."

Ellerime uzanacağı sırada birkaç adım geriledim ve gülümsemeye devam ettim.

"Kalbimde hala bir yere sahipsin ama bu sadece bir aileye yada iyi bir dosta ait olan bir sevgi."
"A... Ama..."
"Biliyor musun yağmur damlaları onlardan ne kadar kaçmaya çalışırsan seni o kadar çok ıslatır ve ben farkında olmadan sırılsıklam oldum bile üstelik bundan şikayetçi de değilim."

Göz yaşları usulca akmaya başlarken son kez onlara uzanarak sildim.

"SeoYeon'a bir şans ver. Sizi en çok da seni mutlu görmek istiyorum."

Kapıdan çıkmadan önce son bir kez arkamı döndüm ve geride bırakacağım hayatıma baktım.

"Özgür ol Jimin."

•••
Finale az kalmışken kurgu hakkındaki düşünceleriniz nasıl?

Eğer kurguyu sevdiyseniz arkadaşlarınıza da önerin lütfen~
•••

MOIRA メ Taehyung ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin