[Hyerin]
Soğuk rüzgar yüzüme çarparken üzerimdeki ince hırkaya biraz daha sarıldım. Hava her geçen gün daha fazla soğuyor ve olabilirmiş gibi kötülüyordu. Sanırım bu ülkeye dönmek için yanlış bir zaman seçmiştim. Belki de eskiden olduğu gibi güneşin yeryüzünü ısıttığı, kuş seslerinin her yerde yankılandığı ve benim mutlu olduğum o zamanlarda gelmeliydim.
Bedenim tenime işleyen soğukla birlikte titrerken soğuktan korunmama yardımcı olmayan hırkama sarılmış öylece ayakta dikiliyordum.
Zihnime dolan içimi ısıtacak kadar mutlu anılarımızla gülümsemeye başladım. Onunla ilk karşılaştığımızda her yer yemyeşil ve sıcacıktı ama şimdi...
O sıcak yaz günleri gibi bizim mutlu anlarımız da artık geride kalmıştı ve ben hala o anılarla yaşayarak kendime işkence ediyordum.
Üzerime düşen birkaç damla ile kaybolduğum anılarda sıyrılarak başımı göğe çevirdim. Yağmur yavaş yavaş şiddetini arttırırken koşarak yakınlardaki otobüs durağına doğru gitmeye başladım. Bir yandan koşuyor bir yandan da çantama sıkıştırdığım şemsiyeyi çıkarmaya uğraşıyordum. Nihayet durağa vardığımda yüzüme yapışan ıslak saçlarımı kenara çektim ve rahat bir şekilde şemsiyemi aramaya başladım. Şemsiyeyi çantamdan çıkardığım sırada aklıma geçen gece karşılaştığım çocuk gelmişti ama bunu umursamamaya çalışarak şemsiyemi açtım ve yoluma devam etmek üzere atım attım. Tam adımımı attığım sırada birisi daha benimle birlikte şemsiyenin altına girdi. Bakışlarım anında yanımdaki bedene kayarken alnına yapışmış ıslak saçları yüzünü kapatıyordu ve ben ilginç bir şekilde tanıdık gelen bu bedeni anımsayamıyordum."Bence bizim kaderimiz bu."
Kıstığım gözlerimin ardından anlamsız bakışlarla ona bakarken ıslanmış saçlarını geriye doğru savurdu ve gülümseyerek elimdeki şemsiyeyi işaret etti.
"Yağmurda karşılaşmamızdan bahsediyorum."
Yaptığı açıklamanın ardından yaşadığım aydınlanmayla birlikte mahçup bakışlarımı ona sundum.
"O gün teşekkür edememiştim."
Gülümsemesi bir an olsun yüzünden silinmezker başıyla beni onayladı.
"Şimdi edebilirsin."
Kaşlarım istemsizce çatılırken kısık bir sesle teşekkür ettim ve tekrar adım attım. Attığım adımla birlikte yanımdaki beden de ilerlerken durdum ve ona doğru döndüm. Yüzüne yakışan kare gülümsemesiyle birlikte bana bakıyordu. Onu ve gülümsemesini umursamadan yeniden adım attığımda benimle birlikte adım attı.
Bir adım... İki adım... üç adım... Attığım her adımla birlikte beni takip ederken pes ederek durdum ve ona doğru döndüm."Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Bir süre çattığı kaşları ve çenesine yerleştirdiği parmaklarıyla düşünürmüş gibi yaptıktan sonra başını şemsiyenin altından çıkartıp göğe baktı ve alnına yapışmış saçlarıyla tekrar küçük sığınağımıza döndü.
"Yağmurdan saklanıyorum."
İşaret parmağımı birkaç adım ilerimizdeki otobüs durağına yönelttim.
"Orada da saklanabilirsin."
Başını iki yana salladıktan sonra gülümseyerek gözlerimin içine bakmaya başladı.
"Kafede falan bekle deseydin bari."
"Peki orada bekle o zaman."Bakışlarım yakınlardaki kafeyi bulurken tekrar sesini duymamla ona döndüm.
"Oysaki bana eşlik edersin diye düşünmüştüm."
"Neye dayanarak?"Sanki aramızda çok mesafe varmış gibi bir adım daha atarak durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOIRA メ Taehyung ✓
FanfictionYağmur her zaman toprak kokmazdı. ve Hiçbir zaman böyle güzel kokmamıştı. ☔️ #1 btskurgu #86 kth #1 kth #56 taetae #38 pjm