[Hyerin]
Elimdeki şemsiyeyi daha sıkı kavradıktan sonra telefonumu çıkartıp ezbere bildiğim o numarayı tuşladım."Prensesim beni mi özledi yoksa?"
Duyduğum neşeli sesi kıkırdamama neden olurken her zaman olduğu gibi onun bu şakacı tavrına ayak uydurdum.
"Şövalyem beni özlemedi mi yoksa?"
"Olur mu öyle şey prensesim."İkimizin kahkahaları da bulunduğumuz ortama yayılırken kalbimdeki burukluğu görmezden gelmeye çalıştım.
"Seni özledim..."
Sesim beklediğimden daha güçsüz çıktığında zayıflığıma lanet etmek istedim.
"Ben de seni özledim."
"WooJin..."Bir süre duraksamamın ardından daha güçsüz çıkan sesimle devam ettim.
"Belki de... Hiç dönmemeliydim."
"Hyerin-shi sen güçlü bir kızsın biliyorsun değil mi?"
"Sadece öyle görünmeye çalışıyorum ama güçlü değilim WooJin-ah... Ben sadece kaçıp saklanmak isteyen küçük bir kız çocuğuyum."Kelimeler dudaklarımdan döküldüğünde benim kadar onun kalbini de acıttıklarının farkındaydım.
"Sadece biraz daha dayan o zaman döndüğümde ardıma saklanmana izin vereceğim."
Biriken gözyaşlarımı akmalarına fırsat vermeden sildim.
"Sonsuza kadar mı?"
Olumsuz mırıldanmaları yüzümün düşmesine neden olurken kıkırdayarak aramızdaki hüzünlü havayı dağıttı.
"Beyaz atlı prensin gelene kadar. Unuttun mu ben sadece seni cadıdan koruyan harika şövalyenim."
~~~
Uçak kakmak üzereyken Hyerin ürkek bakışlarla geldiği yola doğru baktı. Belki dedi. Belki bir ihtimal Jimin gelir ve içindeki küçük kız çocuğunu korurdu."Gelmeyecek değil mi?"
Bakışları yanındaki bedeni bulduğunda WooJin parmaklarını kızınkilere kenetledi ve güven veren bir ifadeyle masum gözlerine baktı.
"Korkuyorum..."
Parmaklarına kenetli parmakları daha Sıtkı kavradı.
"Seni koruyan şövalyen olacağım."
Dudaklarını kızın alnına bastırdı ve uzaklaştığında tekrar o gözlerin içine baktı.
"Bana güveniyor musun?"
O gün o adımı atarken de ona kendini açarken de Hyerin onu koruyacağına söz veren şövalyesine güveniyordu.
~~~
WooJin'in sesi kulaklarımı doldurduğunda öylece sokağı izlemeye devam ettim."Savaş nasıl gidiyor?"
Gülümsemeye çalışarak derin bir nefes aldım.
"Beyaz bayrağı çekmek üzereyim."
"Kime karşı?"
"Farkeder mi?"Telefonun ardındaki yorgun sesi kulaklarıma ulaştığında tedirgin bir şekilde gülümsedim.
"İnan bana çok farkeder."
"Bilmiyorum... Sadece dipte hissediyorum."
"O zaman pes etmeden önce en azından birisinin elini uzatıp seni dipten çekmesine izin ver."Derin bir soluk aldıktan sonra devam etti.
"Belki de beyaz atlı bir prense ihtiyacın yoktur. Kim bilir belki de sadece kalbini ısıtacak bir kurbağaya şans vermen gerekiyordur."
~~~
Küçük kız karşısındaki küçük,çelimsiz kurbağaya bakarken gözleri parlıyordu."Seni öpersem sonsuza kadar beni sevecek yakışıklı bir prense dönüşür müsün?"
~~~
Cam kapıdan girdiğim anda yüzüme vuran sıcak hava dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun içimi ısıtıyordu. Kalbim buranın sakinliği karşısında tatlı bir huzurla dolarken gülümsemeden edemedim. Adımlarım ilk geldiğimde oturduğum masaya doğru gittiğinde onlara uyum sağladım ve kısa sürede masaya ulaştım. Derin bir nefes alarak etrafta o gülen yüzünü arıyordum."Hoşgeldiniz"
Bakışlarım yanıbaşımdam yükselen yabancı sesle yön değiştirirken gülümsemeye çalışarak hafif bir baş selamı verdim. Gözlerimi bir anlığına yanıma gelen garsondan çekip masanın kenarına bıraktığım şemsiyeyle buluşturdum. Sanırım burada yoktu...
"Sıcak çi..."
'Sadece sıcak çikolatayı bensiz içmeni istemedim.'Sözlerim aklıma gelen kelimeleriyle yarıda kesilirken yüzüme yerleşen gerçek bir gülümsemeyle devam ettim.
"Bol sütlü bir kahve alabilir miyim?"
"Hemen getiriyorum."Onun gibi diğer çalışanlarda güler yüzlü ve sevecenlerdi ama onun gülümsemesi çok daha farklı hissettiriyordu. Düşüncelerim yavaş olmaktan çok uzak bir şekilde ona kayarken yüzüme yayılmış gülümsememi durduramıyordum.
"Afiyet olsun."
Önüme bırakılan fincanla birlikte yine ufak bir baş hareketiyle karşılık verdim.
"Teşekkürler"
Kahvenin o eşsiz kokusu burnuma dolarken içmektense bu muhteşem tadı solumayı daha çok sevdiğimi farkettim.
Dışarıyı izlemeye başladığımda geçen zamanla birlikte içmediğim kahvenin kokusu azalmaya hatta giderek yok olmaya başlıyordu. Cama vuran ufak tıkırtılarla birlikte başımı çevirip dışarıya baktığımda başlayan yağmur gülümsememi sağladı. Aradan geçen birkaç dakikayla birlikte şiddetini arttıran yağmur ve eş zamanlı olarak kulaklarıma dolan sesle kapıya döndüm ve ıslanıp alnına yapışan saçlarıyla uğraşan onu gördüm. Bakışlarımız kısa bir süre sonra kesiştiğinde yüzündeki şaşkın ifade kıkırdamaya neden oldu. Bugün hiç gülmediğim kadar çok gülüyordum ve bu sebepsizce iyi hissettiriyordu.
Elini ıslak saç tutamlarından ayırdıktan sonra o kare gülüşüyle birlikte dışarıyı işaret etti. Gülüşü bulaşıcıymış gibi yayılırken iki yanıma açtığım ellerimle birlikte omuz silktim ve sesinin zihnimde yankılanışına izin verdim. Dışarıyı işaret ederek ne demek istediğini çok iyi anlamıştım.
Yağmur bizim kaderimizde vardı ve ben ilk defa buna inanmaya gönüllüydüm. Yağmur ve onunla gelen kaderime...
~~~
'Yağmur bazen bazı şeyleri saklama konusunda çok iyidir.'
Bazı zamanlarda acıları alıp götürmede bazı zamanlardaysa kalbi sıcacık yapan hisleri getirmede iyidir. 'Bence bizim kaderimiz bu.'
Aynı kaderin ansızın getirdiği sıcak bir kalp gibi...
~~~
Masaya bırakılan kupa ve ardından gelen sandalyenin çekilme sesiyle birlikte bakışlarımı yanıma oturan bedene çevirdim. Kızgınmış gibi tutmaya çalıştığı ifadesi bundan çok uzaktı."Neredeyse bensiz sıcak çikolata içtiğini düşünecektim."
Kahve fincanını ince, uzun parmakları arasına alıp kaybolmaya yüz tutmuş kokusunu içine çektikten sonra kenara bıraktı ve az önce getirdiği kupayı önüme itti.
"Neyseki sadece kahveymiş."
Yüzümden silinmeyen gülümsememle başımla onu onayladım ve çikolatanın ağzımda bıraktığı o tadın zevkini çıkardım.
"Dışarıya çıkmak ister misin?"
Elimdeki kupada olan bakışlarım onu bulduğunda beklentiyle gözlerime bakıyordu. Dışarıyı işaret ederek konuştum.
"Bu yağmurda mı?"
Başını heyecanla salladı ve benim gibi masadaki şemsiyeyi işaret ederek konuştu.
"Bizi koruyacak bir şemsiyemiz var."
"Islanmaktan hoşlanmam."Gözlerimi gözlerinden çekmezken itiraz eden yanıma karşılık bir tarafım ısrar etmesini istiyordu.
"Seni korurum."
Şaşkın bakışlarla ona bakarken önüme düşen perçemimi kenara çekti ve beklemediğim bir şey söyledi.
"Gerekirse ardıma saklanmana izin veririm."
•••
Güzellerim kurgu nasıl gidiyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOIRA メ Taehyung ✓
FanfictionYağmur her zaman toprak kokmazdı. ve Hiçbir zaman böyle güzel kokmamıştı. ☔️ #1 btskurgu #86 kth #1 kth #56 taetae #38 pjm