[Jimin]
Tüm gece düşünmekten uyuyamayan bedenim yorgun düşerken gözlerim acıyla yanıyordu. Zihnimde dönüp duran görüntülere ve onlara eşlik eden seslere bir türlü dur diyemezken yatağın diğer tarafına döndüm. Tüm olanlar sanki bir anda gerçekleşmiş ve kaldıramayacağım kadar ağır bir şekilde üzerime gelmişti. Nefes alamıyordum.
Doğan güneşle bilikte sinirle soluyarak yataktan kalktım ve kabaran, karışık saçlarımı daha çok karıştırarak odadan çıktım."Merak etmeyin..."
Mutfaktan gelen seslerle birlikte adımlarımı o tarafa doğru yönlendirirken ilk defa tereddüt doluydum.
"Her şey yolunda."
SeoYeon ile kesişen gözlerimiz söylediklerinin aksini kanıtlasa bile telefonun ardındaki kişiye bunu belli etmeden konuyu kapattı.
O her zaman olayları çözen taraftı. Ben bir şeyleri karıştırırdım ve SeoYeon gelip her şey düzeltirdi."Her şey hazır. Kahvaltını yapmadan çıkma."
Her zamankinin aksine donuk çıkan sesi tüylerimi ürpertmeye yetiyordu. Adımları mutfak kapısının önünde son bulurken durdu ve yüzüme bakma gereği duymadan konuştu.
"Ortalığı toparlamana gerek yok. Ben halledeceğim."
Tekrar hareketleneceği şurada hızla öne atılarak onu durdurdum.
"Yüzüme bakmayacak mısın?"
Güçsüz bir nefes dudaklarından firar ederken her zaman dik duran omuzları çöktü.
"Sana karşı ne kadar güçsüz olduğumu mu görmek istiyorsun?"
"SeoYeon..."
"Sorun yok Jimin."Kırgın bakışları titrerken kendimi daha köyü hissediyordum.
"Yapma böyle... Ben özür..."
"Dileme..."Bedeni de tamamen bana döndüğünde hızlı akmaya başlayan göz yaşlarını sildi.
"Sen haklıydın."
"Hayır... Hayır değildim."Elimi uzatmış göz yaşlarını silmek isterken benden bir adım uzaklaştı. Her zaman yanımda olan tek insan her anlamda benden uzaklaşırken boğazımda varlığını belli eden yumru nefesimi kesiyordu.
"Güçlü olduğumu sanmıştım. Sen bana gerçekleri hatırlatana kadar güçlü olduğumu sanmıştım ama sen Park Jimin..."
Benden bir adım daha uzaklaştıktan Sonra yüzündeki o kalbimi paramparça eden ifadesiyle bakmaya devam etti.
"Sen beni o toz pembe dünyadan çekip aldın. Orasının bir yalandan ibaret olduğunu tekrar hatırlattın."
~~~
Jimin kalbindeki ağırlıkla birlikte SeoYeon'a bakarken karşılaştıkları ilk günü anımsadı. Kimse o gün olayların buraya kadar geleceğini tahmin edemezdi. Genç kızsa kaybolduğu o bakışlardaki anılara tezat başka bir anı düşünüyordu. Karşısındaki bu çocuğun hatırlamadığı ve muhtemelen de hiç hatırlamayacağı o ilk karşılaşmalarını...
~~~
"Ben..."Ne söyleyecektim? Ona bunca acıyı yaşattıktan sonra ne diyebilirdim ki...
"Biraz dinlensem iyi olacak."
SeoYeon arkasını dönüp giderken sadece izlemiştim. Onun kalbine ilk gün karşımda bana gülücükler saçan kıza hiç acımadan zarar vermiştim.
"Sana yaptıklarım işin üzgünüm."
Fısıltım boş odada havaya karışıp yok olurken ilk zamanlarımızı düşünmeye başladım.
Birkaç yıl önce...
"Kimseyle görüşmek istemiyorum."Annemin baskılarına dayanamazken kararlı ifadem yok olmuş ve her zamanki gibi isteğini kabul etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOIRA メ Taehyung ✓
FanfictionYağmur her zaman toprak kokmazdı. ve Hiçbir zaman böyle güzel kokmamıştı. ☔️ #1 btskurgu #86 kth #1 kth #56 taetae #38 pjm