Üzerinden yıllar geçmişti. Cem,artık 34 yaşında yetişkin,bir genç adamdı. İyi bir avukat olmuştu.Maaşı vardı. Arada işinden yıllık izin alıp dünyayı geziyordu. Onun dışında yoğun bir iş hayatı vardı.Sık-sık toplantılara katılıyor,bazen bunun için farklı şehirlere gitmek zorunda kalıyordu.Ayrıca basılmış olan 4 tane kitabı vardı.Çocukluğundan beri yazmayı çok seviyordu.Yazarlığı asla bırakmamıştı. Hobi olarak bunu yapıyordu. Anneannesini 21 yaşındayken kaybetmişti. O dönem Üniversite'ye gidiyordu. Anneannesi o kadar direnebilmişti.83 yaşındayken ölmüştü.Gene iyi yaşamıştı.Çok yaşlıydı,ve bir gün ansızın hastalanıp,hastaneye kaldırılmıştı.Ve ölmüştü.Cem'in,buna alışması çok zor olmuştu.O onun her şeyiydi. Onu o büyütmüştü.Henüz 5 yaşındayken annesini,babasını kaybeden Cem,hayata onu büyüten,onunla ilgilenen anneannesi sayesinde tutunmuştu.Ve işte yıllar sonra iş yerinde masasının başında oturmuş,bunları düşünüyordu.Şu anda Londra'da,yaşıyordu.Cem,7 senedir İngiltere'de,yaşıyordu.Ondan öncede Almanya'da,Berlin'de,yüksek lisansını,Avusturya'nın,Viyana şehrinde ise doktorasını tamamlamıştı.Cem,5 dil konuşuyordu.Bir sene New York'da,özel kurs alarak çok iyi olan İngilizcesini daha da, geliştirmişti.İngilizce dışında diğer bildiği diller ise Almanca,İtalyanca,Fransızca,İspanyolca,ve Portekizce idi.Bu dillere hakimdi.Cem,bu yaşına dek çok ülke gezmişti.Avrupa ülkelerinin özellikle de İsveç,Norveç,Finlandiya,Danimarka,İzlanda,İsviçre ve Portekiz'in,sakinliğini,ve doğasını çok beğenmişti.İtalya,İspanya'nın,sıcak iklimini,havasını ve İngiltere'nin Londra,şehrinin o kalabalıklığından hoşlanmıştı.Londra, tıpkı New York gibiydi.Her daim gürültülü,kalabalıktı.Trafik,yoğundu.Bu Cem'e,biraz İstanbul'u,anımsatmıştı.Gezmeyi seviyordu. Fırsat buldukça zamanını bu yönde değerlendiriyordu.Boş zamanlarında bol-bol kitap okuyor,yazıyordu.Yazmayı ihmal etmiyordu,ve asla bırakmayacaktı.Halen daha evlenmemişti.Bekardı.Fakat bundan dolayı bir şikayeti yoktu.O yoğun çalışan biriydi,ve şuan için hayatına birisini alması çok zordu.Yani insanın hem yoğun iş hayatını sürdürmesi,hem de birisiyle ilgilenmesi zordu.Sırf ilgisizlikten dolayı hayatına giren iki kadın onu bir anda terk etmişlerdi.O ilgi göstermeye çalışmıştı,bu konuda elinden geleni yapmıştı.Fakat bu bir işe yaramamıştı.Karşısındaki hep daha fazlasını istemiş,onu bunaltmışlardı.O özgürlüğüne düşkün bir adamdı.O ancak buna anlayış gösteren bir kadınla yapabilirdi.Onun dışında ilişkilerini yürütmesi zordu.Saygı bir ilişkide oldukça önemliydi.Saygı olmazsa yürümezdi.Ayrılma sebeplerine gelince;işi gereği bir kaç aylığına yurt dışına çıkması gerekiyordu. Bunu birlikte olduğu kadınlara söylediği zaman buna izin vermediklerini söylüyorlardı.İşte o iki kadından ayrılma nedeni de tam olarak buydu.İşine saygı göstermeyen,onu anlamayan biriyle nasıl yürütebilirdi ki?onlara ayrıca isterlerse birlikte gidebileceklerini söylemişti.Bunu bile kabul ettirememişti.E oda daha fazla zorlamamıştı.Onlardan ayrılarak onları özgür bırakmıştı.Ben mutsuz ediyorsam,elbet başkası mutlu eder diye düşünmüştü.Hayat böyleydi .Birinden ayrılırdın,hayatına başka biri girerdi.Sürerdi,ya da sürmezdi.Orası ayrıydı.Umut,nede güzel bir kelime diye düşündü.Umut,ederek çalışarak Cem,bugünlere kadar gelebilmişti.Başarılı olmuştu. Başarıya ulaşıncaya dek çok çalışmıştı.Asla pes etmemişti.Elinden geleni yapmıştı.O her şeyden önce cesurdu.Cesur,adı bile güzel dedi içinden.İleride erkek çocuğu olursa, ona cesur adını koymak istiyordu.Bu konuda ciddiydi.Tabi eşinin de, onayı olursa.Daha o günlere çok vardı. evlilik için henüz çok erkendi.Hazır hissetmiyordu.Bağlanmaya da hazır değildi.Ayrıca her şey bir yana henüz sevgilisi,ciddi ilişkisi bile yoktu.Ufak,tefek flörtleri oluyordu,o da fazla sürmüyordu,zaten.İlişkiler zordu.Yurt dışında kadınlar daha rahattı.Oda şimdilik özgürlüğünün tadını çıkarıyordu.Özgürlük onun için önemliydi.
"Özgürlüğe gidiyorum, baş ucumda senin resmin aklımda gözlerin".Cem,bu hayatta çok çalışmıştı.Bazı istediklerini elde ederken,bazısı da olmamıştı.Fakat ona göre hayat böyleydi.Her daim yolunda gitmeyebilirdi. Hayat da, mutluluk olduğu gibi mutsuzlukta vardı.Hayatta her istediğimizi elde edemezdik.Bu aklına birden Bob Marley'in,bir sözünü getirdi demişti ki,"Her şey yolunda gitmiyor bazen,ne yaparsan yap olmuyor yine de en zoru da;bunlara rağmen gülümsemek zorunda kalmak işte".Cem'e,göre edebiyat her şeydi.Anlamdı. Onsuz bir hayat düşünemiyordu,bile.Kitapların içinde kendisini kaybediyor,hayatına bir sürü insan girmiş olmasına rağmen,en iyi dostlarının kitaplar olduğunu düşünüyordu.Çünkü çoğu kişiyle yolları ayrılmıştı,oysa kitaplar asla onu terk etmemişti.Oda kitaplarını bırakmamıştı.Kimseye okuması için vermezdi,çünkü geçmişte kime ödünç verdiyse,bir daha geri alamamıştı.İnsanlar toplumumuzda maalesef bu konuda bencildiler.Cem,sanatı severdi.Odası Kübizm'in öncüsü olarak kabul edilen dahi ressam Pablo Picasso'nun, portreleriyle doluydu.Sanat ona göre hayatın anlamıydı. Sanat dünyada daha da artmalıydı.Bu konuda bazı çalışmalar yapıyor,ve sürdürüyordu.Delilik ile dahilik arasında ince çizgide cesurca yürümüştü,Pablo Picasso.Yaptığı resimlerle sadece kendi dönemine değil,geleceğe de ışık olmuş,görünenler ile görünmeyenlerin alemi arasında bir köprü kurmuştu.Ayrıca bunla da kalmayıp,ruhların imgelerine ayna tutmuş,kural tanımaz kişiliğiyle sanat tarihine adını kazımıştı.Dünyada bu tip kişileri dahi,özel olarak tanımlıyordu.Biricik,ve eşi benzeri olmayan.Çok çalışarak elde edilen bir yetenekti. Özeldi.Hem de çok dedi içinden.İşte bu eşsiz sanatçı şöyle demişti;insanları uyandırmak gerek.Şeyleri algılama biçimlerini altüst etmek.İnsanları kızdıracak,kabul edilmez imgeler yaratmak lazım.Pek güvenilir olmayan,tuhaf bir dünyada yaşadıklarını,sandıkları gibi bir dünyada bulunmadıklarını anlamalarını sağlamak...".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR
AdventureCem ve anneannesi Müjgan'ın yaşamı. Aynı zamanda da bir aşk hikayesi.