MÜJGANIN GENÇLİK ANILARI

359 65 71
                                    


Her şeye rağmen...

"Anneanne kitaba bayıldım bu güzel hediye için teşekkür ederim".

"Ne demek her zaman benim güzel torunum  diyerek karşılık verdi Müjgan".

"Okumak gibisi yok dedi Cem".

"Kesinlikle daha dur bakalım  okuyacağın çok kitap olacak".

"Bunun için sabırsızlanıyorum,anneanne dedi" Cem. Cem  okulunda oldukça başarılı bir öğrenciydi.  Liseye  gidiyordu.  En başarılı olduğu ve sevdiği dersler Matematik, Fizik ve Kimya,idi.  Sayısal da  da oldukça başarılıydı.  Coğrafya,  dersini pek sevmiyordu, ama, gene de notları iyiydi.  Belki zamanla severim diye düşünüyordu. Sözel derslerdenen meraklı olduğu Edebiyat idi. Buda onun okumaya olan merakından ileri geliyordu. Bunu çok sevdiği anneannesine borçluydu. Cem böyle bir anneanneye sahip olduğu için kendisini oldukça şanslı hissediyordu. Ondan çok şey öğreniyordu. O onun her şeyiydi. Onu çok seviyordu. O onun iyi ki yanındaydı.

"Birazdan halan bize gelecek az önce aradı azıcık evi temizleyeyim dedi "Müjgan. Cem ,halasının geliyor olmasına sevinmişti. Onunla iyi anlaşır bol-bol sohbet ederdi. Her geldiğinde kendisine hediye getirirdi. Bu bazen bir cd oyun bazen de tsört kazak olurdu. Bunu her geldiğinde yapardı. Cem azda olsa, bu durumdan dolayı utanırdı. Hoşuna da giderdi tabi orası ayrı. İyi insanda bir başka oluyordu doğrusu. Müjgan kime ne?lafına bayılıyordu. O bu sözün arkasındaydı.

Eski şarkılar çalmaya devam ederken Selma gelmeden önce biraz evi temizlemeye karar verdi. Yavaş-yavaş salonu yorulmadan süpürmeye başladı. Artık çok yaşlıydı ve çabuk yoruluyordu. Eve hizmetçi getirse onun için şuanda parası da yoktu. Böylesi daha iyiydi. Türkçe şarkılar şimdi yerini yabancı şarkılara bırakmıştı. Andrea Bocelli'den "La Vie En Rose ft.Edith Piaf adlı parça çalıyordu. Müjgan,ne zaman bu şarkıyı dinlese kendinden geçiyordu. Çünkü çok seviyordu. Bazı şarkılar dahayatımızda tıpkı bazı insanlar gibi özeldi. 

Müjgan'ın Edirne'de rahat-huzurlu sakin bir hayatı vardı. Az eşyası,   az arkadaşı, az parası vardı.  Bu ona yetiyordu. Fazlasına gerek yoktu. Çünkü fazla insan demek fazla problem demekti.  Buna hiç gerek yoktu. Artık uğraşamazdı. Selma,muhtemelen köpeğini de getirirdi. Onu herkes çok tüylü olduğu için evine kabul etmiyordu. Fakat o kabul edenlerdendi. Ne olacak tüylerini koltuğa dökse bile Müjgan,bunu bir dakika içinde temizleyebilirdi. Bu yüzden onun için sıkıntı yoktu. Niye olsun ki?bazı insanlar bazı şeyleri çok abartıyordu. Bundan hiç hoşlanmazdı. Selma'nın köpeğinin adı Roketti. Çok tatlıydı. Haftaya Müjgan'ı,yeğeni ziyaret edecekti. Onu da, çok özlemişti. Neredeyse 4 yıl görüşememişlerdi. Çünkü Arzu   Londra'da yaşıyordu. Uzaktaydı. Yoğun çalışıyordu. Görüşememeleri normaldi . Arzu, yıllık iznini kullanmıştı. Onunda tatile, dinlenmeye, sevdiklerini görmeye ihtiyacı vardı. 

İnsan bazen özlüyordu.  Buda normaldi. Müjgan, Arzu'nun, şu özelliğini çok seviyordu.Oda Arzu'nunda,kendisi gibi düşünmesiydi. Oda boş işlerle uğraşmaz azla yetinirdi. Ayrıca kimsenin hayatına da  karışmazdı. Kimse hakkında yorum yapmaz,o sadece kendi hayatına   işine bakardı. İnsanlar zaten yeterince zordu,ve onun zorla uğraşacak hali artık kalmamıştı. Ölüp gidecekti ve tüm bunların hepsi birer vakit kaybıydı. O sadece kendi işine,hayatına bakıyordu.  İkisi de  bu hayatta zoru başarmışlardı. Çünkü mutluydular. Onlara göre mühim olan insan olmaktı gerisi hikayeydi. Önemli olan insan olmayı başarabilmekti. Ayrıca ikisi de  bazen bakışlarıyla bile karşısındakine çok şey anlatırlardı. Söze gerek yoktu. Bazen bir insanın seni sevip sevmediğini sadece sana olan bakışlarından   tavırlarından  ve gözlerinden de ,anlayabilirdin. Müjgan  bazen bunu sokağa çıktığında bile anlayabiliyordu.

CESURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin