❝Biliyor musun sevgilim ilk kar taneleri toprağa düştüğünde kışın soğuna rağmen o gün hiç üşümedim. İhanetin kalbime öyle ince ince işlenmişti ki, kışın ayazı taş kesilen kalbime hiç uğramamıştı.
Sevgilim sevgilim. Değdi mi beni terk edişin?❞
❝Dille söylenenle kalben hisetirilip söylenen sözler aynı mıdır? İkiside aynı hissiyatı mı taşır? İnsan ne aradığını bilmeden arayan ve yaşayan bir varlıktır. Bu hayata ne aradım ne de yaşadım.❞
DİLİMDEN DÖKÜLMEYEN.
Gitmek.
Kalmak.
Bu iki birbirinin zıttı olan altı harften oluşan tek kelimenin ikisi arasında kaldığım süreç boyunca kalmanın bir hiçliğin olduğunu gitmenin ise o hiçliğe bir anlam bulmanın yolu olduğunu ilk seçeneğimle gözler önüne sermiştim. Evet başarmış ve yeni başlangıcımla ilgili ilk adımları atmaya başlamıştım. Onlar sayesinde. Birkaç saatlik gördükleri yabancıya ev sahipliği yapan o iki adam sayesinde kendime bir yer edinmiştim. Saçlarımın rengini kaybedişim beni derinden sarsarken bu duruma alışmak zordu. Aynaya bakmaya bile korkarken bu halimin geçici olduğuna inanmak istiyordum. Düşündükçe dertlenip hüzünleniyordum. Gözlerimi sıkıca birbirine yumdum.
Unut gitsin Kayra.
Hatırladıkça yaran kanacak.
Evlerinde geçirdiğim ikinci günün sabahında heyecan ve çekingen hislerimle karşılarına çıkmak istemediğim için hazır olmayı bekliyordum. Saat henüz çok erken olsa gerek ikisi de uyanmamış, hâla uyuyorlardı. Evimdeyken sabahları su ihtiyacını gidermek için erkenden kuyuya gidip su çekmem gerektiği için erkenden uyanır işimi çabucak hallederdim. Ancak şartlar şimdi değişmişti. Bu evde eski alışkanlığımı yerine getirmem gerekiyor muydu bilmiyorum. Evlerinde beni bir fazlalık olarak görmelerini ya da aldıkları karardan pişman olmalarından çok korkuyordum. Babamın belirsizliği yoluma taş koymuşken bilmediğim bu köyde onlardan başka güveneceğim kimsem yoktu. Eve geri de dönemezdim.
Belki de en başından beri burda olmam gerekiyordu.
Kim bilir belki de ummduğum o sıcak yuva burda şekillenir.
Üzerimi son kez düzeltim. İkisine güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamak için kapıya doğru yürüdüğümde elimden geldikçe ses çıkarmamaya özen gösteriyordum. Böyle boş boş bir kenarda durmak bana hiçbir şey kazandırmayacaktı aksine günden güne kendimi yiyip bitirecektim. Kafamı dağıtacak şeylerle ilgilenirsem bu huzursuzluğumu bir nevi azaltabilirim. Sakin adımlarla mutfağa girdiğimde önceliğim küçük mutfaktaki neyin nerede olduğunu öğrenmekle geçmişti. Kurulu düzenlerini bozmak istemediğim için her şeyi aklıma bir bir kazıdım. Mutfakta bir pencere olmayışına bir tık üzülmüştüm. İçerisi bunaltıcı bir havaya hakimdi. Sabahın ilk saatleri olmasına rağmen içerideki yoğun sıcaklıkla alnımdan boncuk boncuk ter damlaları akmıştı. Mutfak o kadar küçük ki içeriye ancak iki kişi sığabilirdi. Yemek masası küçük olsada iki kişi için idealdi. Küçük yemek masası gıda rafın hemen çaprazına konumlandırılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUN FISILTISI (1)
FantasyGökleri inletecek derecede yağan yağmur küçük köyümüzü bertaraf edebilir güçlükteydi. Şimşeklerin çıkardığı korkunç seslerle bedenim bir kez daha titrerken yersiz olan bu korkuma mâni olamamıştım. Bir süre gözlerim kapalı bir hâlde gök gürültüsünü v...