❝Ömre bedeldin benim için. Sözlerine, beni görmene ve tek bir bakışına muhtaç iken geçen zamanla beraber kalbim senden soğudu. Kabullendi sensiz olmaya ve nefes almaya. Sonra yerine bir başkasını buldu. Ve ben, en başından yanlış kalbin peşinden koştuğumu senden sonra yüreğime davetsizce giren yabancıdan anladım.
Yanlışım beni en güzel doğruma çıkardı.
Benim en güzel ödülüm o olurken en büyük hayat dersimde sen oldun.❞
❝Acılar her insana kalıcı dersler verdiği gibi bazı kimseler için gelip geçici koca bir talihsizlik olarak görülür. Acılar hiçbir zaman kalıcı olmamıştır ama ardından bıraktığı izler her zaman seninledir. Bir parçanmış veyahut kopup atamadığın sıkı bir bağ gibi hep seninle büyür ve son nefesine kadar seninle yaşar.
Ölüm, herkesin göz ardı ettiği; kısıtlı bir yaşamın mutlak gerçeği iken yalanlarla yoğrulmuş bir hayat; daha ne kadar ayakta kalabilir ki?❞
TUTULMAYAN SÖZLER.
Kalem tutan elim durgunlaştığında kurduğum cümleler beni kurtulamayacağım bir girdabın içine doğru hapsetti. Senelerce inşa etmeye çalıştığım hayatım, omuzlarıma bir yükmüş gibi olmaya başladı. Aradığım şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Aklım ve kalbim beni gerçeği görmekten alıkoyuyordu. Ben ise olup biteni bir perde arkası gibi izliyordum. Buradaki rolüm neydi benim? Uzaktan hayatımın başka eller arasında kukla gibi oynatıldığını izlemek miydi yoksa bir pişmanlıkla günlerimi mahvetmek miydi asıl görevim? "Kimim ben?" Gözlerimi sıkıca yumdum. Olmak istediğim ben kimdi? Arayışımın eksikliği günden güne beni boğarken çaresizdim. Kendimi fazlasıyla eksik hissediyordum. Sanki ne yaparsam yapayım hep aynı yerden sayacakmışım gibi ilerleme kat edemiyordum. Her sıkıntıdan sonra kendimi sorgulamaktan vazgeçmeyişim kurtulamadığım bir alışkanlık, bir takıntıya dönüşmüştü. Önüme koyduğum her hedefi yerine getirmiştim ama içimde kalan ukde peşinden koştuğum mutluluğumu anlamsızlaştırıyordu.
İçimde sönmeyen bir özlem ve sonu olmayan bir vicdan azabı vardı.
Kendime yeni bir aile kurarsam isteğim olan o mutluluğa erişeceğime dair kurduğum o sözler neden şimdi anlamını yitirmişti?
İlk acı tecrübem, kalp kırıklığım, umutsuzluğa düşüşüm; hayatım için önemli bir karar almadan önceki yaşlarımda birer birer yaşayarak öğrenmiştim. Tecrübeler beni hayata karşı dimdik durmama en büyük etken olurken bir yanım hâlâ çocuk kalmayı başarmıştı. Ve ben çocukluğumu kendimle beraber büyütemeyecek kadar eksiktim. Öz ailem. Hiçbir zaman dilime ve aklıma getirmediğim anne ve babam benim en büyük yaram olmuştu. İkisini de bilmiyor ve tanımıyordum. Beni kapı kenarına daha yeni doğmuş bebekken bırakmış olmaları onlara karşı merak duymamı engellemiş, çektiğim kalın setle haklarında hiç bilgi edinmeye çalışmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUN FISILTISI (1)
FantasyGökleri inletecek derecede yağan yağmur küçük köyümüzü bertaraf edebilir güçlükteydi. Şimşeklerin çıkardığı korkunç seslerle bedenim bir kez daha titrerken yersiz olan bu korkuma mâni olamamıştım. Bir süre gözlerim kapalı bir hâlde gök gürültüsünü v...