❝Her sınav zorlu yoldan geçirir insanı. Geçmek bilmez zaman. Bazende beklentileri karşılamaz. Mecburiyetten yapılan her bir iş insanı yorar, isteksizliğe doğru sürükler. Sevmek çok mu zordur? Nefret çok çabuk kazanırken insanoğlu neden konu sevgi olunca çimrileşiyor?Şimdi söyle bana sevgilim, kalp mi zamanla körleşir yoksa sen mi onu yaşayamadıklarınla köreltirsin?❞
❝İnsan kendi içinde zafere ulaşırsa en büyük görünen tüm zorlu sınavlar onun için ulaşabileceği bir seviyeye gelir. İnsanoğlu zorluğu gözünde büyütmeyi pek çok sever. En ufak bir olayı abartır. Asıl olan her darbeye karşı dimdik durabilmekti. Herkes yıkılır, düşer, pes eder, yorulur ama niyeyse kimse sıfırdan başlamak istemez. En başından başlamak yerine kaybetmeyi göze alır. Söyle şimdi insanoğlu, neden kazamak yerine kaybetmeyi kendi rızanla istersin ki?❞
EN BÜYÜK İMTİHAN.
Okyanusun hırçın görünümüne sahip olan keskin mavilerine uzunca bakmaya devam ederken onun dün gece rüyamda gördüğüm adamın olduğunu hemen anlamıştım. Bunun nasıl gerçekleştiğini bilmesem de bir işaret olduğu açıktı. Onu daha bir gün önce rüyamda görmüşken o şu an birkaç adım ötemde duruyordu. Yüzünü inceleme fırsatını kaçırmadan onu dikkatle incelerken o hâlâ beğenmiş olduğum gelinliğe bakıyordu. Göz altının çökük olduğunu rüyamda da görmüştüm ama böyle kanlı canlı görmek kalbimi incitmişti. Yüzünü çevreleyen kirli sakalar bakım görmemiş olsa da onu daha asi kılmıştı. Üzerindeki siyah askeri üniforma oldukça kırışmış ve tozlanmıştı. Uzun zamandır yolda olmalıydı. Dik durma çabasına girmeyen geniş omuzları içe çökmüştü. Yorgundu ve yorgunluğu güzel gözlerine büyük bir yas olarak geçmişti.
Onu bu denli yıpratan ne olabilir ki?
"Nerdesin? Neden seni bulamıyorum?" Dudaklarını oynatır oynatmaz hemen söylediğini okumuştum. Rüyamda birisinden bahsediyordu. Bahsettiği kişi onun için kıymetli biri olsa gerek. Kirli sakalarını sertçe iki eliyle sıvazladığında yanına gelen genç bir askerle duruşunu düzelti. Sabırla o genç askerin söylediklerini dinlerken geriye doğru birkaç adım attı.
Gidiyordu!
Endişeyle iki adım atarak onun beni görebileceği yakınlığa doğru yürüdüm. İçimden bir ses ona doğru gitmemi söylüyordu. Sanki tüm yaşadığım kötü anıları, bir türlü uyanamadığım kabusumdan onun beni uyandıracağını derinden hissettiğim gibi... Tuhaftı. Onu yalnızca bir kez rüyamda ve şimdi görmeme rağmen Henry'den daha çok bağlanmış ve güven duymuştum. Adımlarım kendiliğinden ilerlerken bu güzel rüyama gölge düşüren beden Henry'e ait olmuştu. Beni durduğunda geniş bedeni yüzünden o adamı göremiyordum. "Gelinliğin ücretini ödedim, geç olmadan eve dönelim." Dönmek istemiyordum. Kendimi onun yanında bir yabancı gibi hissederken gitmek istemiyordum. "Hadi üzerini değiştir." Beni zorla kabine yönlendirdiğinde son kez de olsa o hüzünlü mavilere bakmama izin vermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUN FISILTISI (1)
FantasyGökleri inletecek derecede yağan yağmur küçük köyümüzü bertaraf edebilir güçlükteydi. Şimşeklerin çıkardığı korkunç seslerle bedenim bir kez daha titrerken yersiz olan bu korkuma mâni olamamıştım. Bir süre gözlerim kapalı bir hâlde gök gürültüsünü v...