Yolculuğumuzun son durağına ulaştık. İnmeyen kalmasın! :')***
❝Hatırlamak istemiyordum. Unutmak zordu. Unutmak; hatırlamak istemediklerini yeniden yaşamaktan daha zordu. Canım çok yanmıştı. Yaşarken ölen biri nasıl yeniden hayata dönebilir ki? Bir kez daha anladım ve yaşadım. Umutsuz yaşamak aşamadığım tek yazgım, geçemediğim imtihanım olmuştu benim.❞
❝Bu hayata ne çok mutlu oldum ben ne de şanslı. Hep üzüntü, keder, yas içinde kaldım.❞
❝Dert çektikçe gözümün önündeki mutluluğu görmez olmuştum. Geç kalışlar, pişmanlıklar, kaybedişler sebepsizce olmuyordu. İnsanın fıtratında vardı zorlu imtihanlar. Son kez söyle insanoğlu. Her birimizin aldığı nefese kadar sayılı ömrü varken vazgeçmek, pes etmek, bırakıp gitmek mi yakışır insana yoksa kalıp mücadele etmek midir doğru olan?❞
İLK VE SON ADIMIMIZ.
FİNAL
Yolun sonuna, hikayemizin bir sonunu hazırlayan kadere karşı durgun bir deniz gibiydim. Asla bir fırtınanın uğramayacağı terk edilmiş bir limanın ıssız köşesinde kaybolan ruhum; geçen aylar boyunca taşıdığı yasla nefes alıp veriyordu. Yenildim ve yenilgimle bir daha ayağa kalkacak gücü kendimde bulamadım. Yıllar geçmişti o kötü günün ardından. Kızımı benden alan o günün sabahını durgunca karşılarken havanın aydınlanmasını beklemeden çıkıp gitmiştim evden. Duvarlar üstüme üstüme gelmiş, kocaman evde kendime bir yer edinememiştim. Kimseye haber vermeden, kimseyle konuşmadan, her gün yapmaktan sıkılmadığım görevimi yapmaya gidiyordum. Doğru ya. Kızımı kaybettiğim o günün ardından ne kadar süre geçmişti? Bir yıl mı, iki mi? Yoksa üç müydü? Zaman kavramı o günle birlikte benim için anlamını yitirirken artık günleri saymayı bırakmıştım.
Üç buçuk yıl, üç koca yıl geçmişti.
Toprağa süren elbisemin uçları tanıdık yerlere doğru uğrarken arkamdan hep olduğu gibi yine onun adımlarını işittim. Adımları sessiz ve beni ürkütmekten çekiniyordu. Evando hiç bıkmadan üç buçuk yıl boyunca aynı saate, aynı yollardan geçmekten yorulmadan hemen iki adım arkamda beni takip ediyordu. Güneş yavaşça bulutların arasından sıyrılıp varlığıyla etrafı ısıtırken buz tutan kalbimi eritememişti. Buna gücü yetmemişti. Uzun ağaçları geçip kapalı paslı demir kapının kulpuna asılarak mezarlığın içine girdim. Ezberebildiğim yolu komutum olmadan ayaklarım kendiliğinden giderken gözlerim istemsizce sızlamıştı. Kenarlarına ektiğim güzel çiçeklerin ortasındaki küçük mezarlığın önünde diz çöktüğümde parmaklarım toprağın kuruluğunda hüzünle gezindi. Bugün yavrumu kaybettiğim gündü. Gidişiyle ölen ruhumun ölüm günüydü. Beyaz mermerin üzerinde yalnızca ölüm günü yazılı olan yavrumun bir ismi yoktu. İsim koymak için doğumdan sonrasını beklerken bir daha ona bir isim bulmamıza gerek kalmadığını hiçbirimiz bilmiyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUN FISILTISI (1)
FantasyGökleri inletecek derecede yağan yağmur küçük köyümüzü bertaraf edebilir güçlükteydi. Şimşeklerin çıkardığı korkunç seslerle bedenim bir kez daha titrerken yersiz olan bu korkuma mâni olamamıştım. Bir süre gözlerim kapalı bir hâlde gök gürültüsünü v...