1.BÖLÜM 2005 ( Geçmiş )

120 36 8
                                    

Son dosyayı da kaydettikten sonra derin bir nefes aldı adam. Masasının sağ köşesinde duran çerçevede eşi ve kızının resmine bakıp hüzünlenerek yerinden kalkıp cama yöneldi. Kendini bildi bileli işini hakkı ile yerine getiren, dürüst ve güvenilir bir öğretmen olmuş, kesinlikle vicdansızlığa karşı hep vicdanını dinleyerek hareket etmişti. Dışarıda oyun vaktinde olan çocukları en az kendi çocuğu gibi bağrına basmıştı. Bu evlatlar kimsesiz değildi.

Bu yetimhanenin hem sahibi hem de müdürü olan, Ekrem Yılmaz koca yüreği ile onların kimsesi olmuştu. Yine aklına o kara gün gelmişti. Hakkari'de öğretmen olarak görev yaptığı sırada eşi ve kızının teröristler tarafından katledilmesi sonrası yaşadığı buhranı bu yetimhaneyi kurarak kimsesiz çocukları sahiplenerek atlatmıştı. Neredeyse 5 yıl olmuş ancak acısı hala taze kalmıştı. Onların özlemini çekiyor ama kadere de razı geliyordu.

Evlatlarını bırakmak zorunda kalanlara değil de, bile isteye bırakıp gidenlere hiç akıl sır erdiremiyordu. Bütün çocuklarda kızını anımsıyor ona olan hasretini gideriyordu. Yetimhanede yaşıyor ve bu binada kimsenin bu çocuklara kimsesiz muamelesi yapmasına, kimsenin onlara kızmasına veyahut kötü davranmasına asla müsaade etmiyordu. Birden kapının çalması ile kafasındaki düşünceler dağıldı. Elleri giydiği lacivert takımın pantolonun cebinde yüzünü kapıya dönerek "Gir" dedi.

Kapı açılır açılmaz içeri gelenin görevli Halime hanım olduğunu gördüğünde tebessüm ederek sağ elini cebinden çıkarıp gelmesi için "Gelin Halime hanım" diyerek içeri davet etti.
Halime hanım uzun yıllardır tanıdığı Ekrem beyin her zaman kibar, saygılı bir kişiliği olduğunun yanı sıra babacan olduğunu da biliyordu.

"Şey, Ekrem bey polisler geldi bir yavru getirdiler. Zemin kattaki bekleme odasındalar. Sizinle görüşmek istiyorlar buraya getiremedim. Yavrucak henüz hastaneden taburcu olmuş çok sarsmak istemedim. Gelebilir misiniz?'' dedi mahcup bir ses tonu ile.

Duyduğu haber ile hemen hızla odadan çıkıp bekleme odasına gitmek üzere koridorları koşar adımlar ile aşıyor, Halime hanım da kendisini telaşlı bir şekilde takip ediyordu. Bekleme odasına girdiği anda odada bulunan üçlü koltukta oturan iki tane polis memuru ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden gelen bir görevliye baktı hemen onların yanında bulunan ikili koltukta uzanarak yatan çocuğa gözlerini çevirdi. Çocuğun başında sargı bulunuyor, kolu ise alçıda idi. Yüzünün bazı yerlerinde yara izleri vardı. İyileşmeye yüz tutan yaralara biraz daha yakından bakmak üzere çocuğa doğru yaklaştı.

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden gelen görevli bayan ayağı kalkmış ve "Merhabalar ben Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden Aylin Çelik, çocuk yaralı halde 1 ay önce vatandaşlar tarafından bulunarak bölge hastanesine getirilmiş. 20 gün yoğun bakımda kalmış ve tedavisi yeni sona ermiştir. Çocuk doktor raporlarına göre hafızasını yitirmiş hiçbir şey hatırlamıyor. Adını bile! Ailesine yakınlarına asla ulaşamadık. Bu eşkâlde bir kayıp ihbarı da bulunmuyor. Bütün sorgulamalar yapıldı. Kimsesi yok. Burada iyi bakılacağından eminiz. Dosyası burada buyurun. " diyerek elindeki dosyayı Ekrem e uzattı.

Ekrem dosyayı teslim alarak gerekli sorumluluklarını yerine getireceklerini belirtti. Görevlileri uğurladıktan sonra uyanması için çocuğun başında beklemeye başladı. Henüz 4/5 yaşlarında olan sanki gökten inmiş bir melek gibi parlayan kız çocuğu Ekrem in aklını başından almıştı. O kadar güzeldi ki, kendi kızı geldi aklına.

Çocuk yavaş yavaş kıpırdanmayan başlamış hafifçe gözlerini aralayarak endişeli gözler ile kendisine bakmaya başladı. Adam kızın gözlerini açması ile bir anda gördüğü manzara ile kalbinin göğsünden dışarı çıkacağını hissetti zümrüt yeşili gözler ona endişeli bakıyorken aralanan dudaklarından kelimeler dökülemiyor adeta nutku tutulmuş vaziyette kıza bakıyordu. Tıpkı kızının gözlerinin rengindeydi.

Adını hatırlamadığını bildiği için kıza birden " zümrüt gözlüm senin adın Zümrüt olsun mu? "deyi verdi. Kız çocuğu şaşkın ifade ile adama bakmaya devam ederken hafifçe başını onaylarcasına salladı. Ekrem adını Zümrüt olarak koyduğu kızı sarsmamaya dikkat ederek kucağına almış ve onu kalacağı odaya götürmek üzere bekleme odasından çıktı. Bu esnada ardı sıra gelen Halime hanıma dönerek odaya yemek getirilmesini belirtmeyi de unutmadı. Her oda 5 kişilik dizayn edilmiş olan yurtta çocukların konforuna çok önem veriliyordu. Ağır adımlar ile odadan içeri girerek kızı usulca yatağına yatırmış ve yemeğin gelmesini beklemeye başladı. Kapıdan içeri elinde tepsi ile giren görevliden tepsiyi alıp Zümrüt e yemeğini yedirdi. Zümrüt Ekrem in ölen kızı yerine koyduğu ikinci yavrusu oluvermişti.

SAHRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin