''Konuşmayacaksın öyle mi? '' dedi normal algılanan ancak içindeki öfkeyi sinsice saklayan bir ses tonu ile Hazer. Bir kez daha yumruk attığı adamın artık konuşmaya hali kalmamıştı. '' abi vallahi bilmiyorum . uzun zamandır aramıyor beni .haberim yok.. Sana olabileceği her yerin adını verdim. '' diyebilmişti zorlukla... '' Nasıl bilmezsin! Sen bu adamın tedarikçisisin KUNDUZ seninle mutlaka iletişime geçmişti. Bana boş yapma!! Dediğin her yere baktık. Bu son söylediğin yerde de yoktu. Günlerdir senin söylediğin yerleri kontrol ettik'' Diyerek kükrediğinde sesi boş duvarlara çarparak geri gelmişti. Yankılar artık tüm binayı sarmıştı. Arkasına ağır ağır dönüp '' Fuat sıkın kafasına!! '' dedikten sonra ilerleyemeye başladı. Kapıdan çıktığı sırada namlunun silahın ucuna geldiğini anlatan ses duyulduğunda Adam ''Bak .beni dinle ben sana yalan söylemiyorum. Gerçekten bilmiyorum.. ama istersen arayayım. Yeter ki beni öldürme ! Ona elimde eşsiz bir mal olduğunu söylerim. Dayanamaz. Kendi gelmese bile en has adamını gönderir. Belki ulaşırsın. Başkada yapacak bir şey gelmiyor aklıma .. Ya da sık gitsin artık '' dedi tükenmişçesine... Hazer geri adama baktığında son kez umut edercesine bakan gözleri gördü. Ali'ye dönerek ne dersin diye kafası ile işaret etmişti.
Ali '' Abi bence denemekte yarar var. Bu da tutmazsa sıkarız kafasına '' deyiverdi. '' Tamam ama bir falsonu anlarsam senin burada kafana sıkmakla kalmam tüm sülaleni bu dünyadan silerim!'' dedi. Ardından '' verin şunun telefonunu '' talimatını vermişti. Adam bağlı bileklerinden iplerin çözülmesi ile bileklerindeki acıyı ovarak hafifletiyordu. Telefonu eline alıp Kunduz'un numarasını tuşlayan adam telefonun hoparlörünü de açıp konuşmaya başladı '' Kunduz ,elimde eşsiz bir mal var.Tam senlik nerelerdesin bir görüşelim'' dediğinde karşı taraftan '' bu aralar seninle ilgilenemem daha önemli işlerim var'' demişti.''
''Biliyorsun ben bu türdekileri öncelikle sana sunuyorum Kunduz. Sen bundan çok kar elde edersin. Bence bri görmen lazım. Yoksa elimden çıkarmak için Gürbüz'lere söylemek zorunda kalacağım. Paraya ihtiyacım var !! Peki eyvallah '' diyerek telefonu kapatmaya yöneldiğinde Kunduz '' tamam tamam dur bunca işimin arasında ben gelemem ama Osman'ı yollarım sana, iki saate gelir evine'' diyerek kapattı telefonu.
Adam rahatlarcasına bir soluk verdi ve '' sana demiştim abi bak en yakın adamını gönderiyor. Ondan ulaşabilirsiniz umarım '' dedi.
Eve gelmiş herkes kendi yerini almıştı. Hazer, Fuat ile birlikte evin giriş tarafında pusuda hazırdı. Ali ve Erkan ise içerideki odada pusuda bekliyordu. En son Kunduzla yapılan konuşmanın üzerinden iki saat geçmişti. Kapı çaldığında gelenin Kunduzun yakın adamı Osman olduğunu anlamak zor değildi. Kapıyı açan Gürkan isimli adama '' Ooo oğlum seni fena dağıtmışlar. Ne oldu?'' diye soran Osman içeri doğru adımlamış ve arkasından gelen ensesine darbe indiren Ali'yi görmemişti. Dakikalar sonra kendine gelen Osman isimli adam Yüzünü büzüştürerek kafasını sallıyor ve gözlerini açmaya çalışıyordu. Bulanık gözler ile etrafı görmeye çalıştığında karşısındaki görüntü netleşmiş ve Hazer Hancıoğlu'nun öfke dolu gözleri ile karşı karşıya kalmıştı.
Hazer adamın boğazını kavrayarak '' konuş şerefsiz nerede Kunduz. Kızı nerede tutuyor'' dedi kükreyerek. Adam konuşmakta zorlanıyor nefesinin kesildiğini hissederek ölümü Hazer'in gözlerinde görüyordu. Boğazındaki el konuşabilmesi için biraz gevşetildiğinde ise öksürükler eşliğinde '' Söylersem Kunduz öldürecek, söylemezsem sen öldüreceksin. İki ucu boklu değnek her halükarda öleceğim. Bu yüzden senin elinden ölmek kunduzun elinden ölmekten daha iyi benim için.'' Dedi. Hazer sinir bozucu bir gülüş ile adamın saçlarından sıkıca tutarak kafasını geri yatırıp '' sen ölümünün benim elimden kolay olacağını mı düşünüyorsun?'' Dedi.
Odadaki adamlara bakarak '' duydunuz mu? Benim elimden ölmek ona daha kolay olacakmış '' sözleri ile devam etti. Adama kafa atarak burnunun kanamasına neden olup etrafta bir şeyler ararcasına dolaşıp duvarda bulunan kabloları bir hışımla yerlerinden tutup kopardı. Uçlarını açıp çıplak elektrik kablolarına bakarak gülümsedi. Bir kova su istemiş ve Osman'ın çıplak ayaklarını bağlı şekilde su dolu kovaya yerleştirmişlerdi. Elindeki kabloları da suya bırakan Hazer acı ile çıkan çığlıkları zevkle dinliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA
Romance' Neden yüzüme bakmıyorsunuz Hazer bey ' ' çünkü gözlerin zümrüt yeşili... Karanlık bir geçmişe sahip bir adam. Masumiyet ve yalnızlığa mahkum bir kadın.