Taeyong kapıdan çıkıp Jaehyun'u bırakalı tam beş saat ve yirmi iki dakika olmuştu.
En azından bunu Jaehyun yatak odasındaki saatin akrep ve yelkovanını kaç saattir izlerken söyleyebilirdi.
Jaehyun Taeyong gittikten sonra duş almak için ayağa kalkamamıştı bile. Kendini ayağa kalkarsa yere serilecekmiş gibi hissediyordu. Ayakları tutmayacak ve yere düşecekti sanki.
Onunla böyle şeyler yaşaması çok yanlıştı. Bunu yüz bin kez kendine söylemişti.
Ama kendine engel olamıyordu, o koyu güzel gözlere bakarken dünyasından kopuyordu. O soğuk fakat içini ısıtan koyu çekik gözlere bakarken dünyası şaşıyordu. Jaehyun kaç kez o gözlerde kaybolduğunu sayamazdı.
Taeyong'a kal demesinin nedeni çoktu.
Ama Jaehyun'un ağzından hiçbir neden çıkamamıştı. Bütün söyleyeceği şeyleri yutmuştu sanki. Jaehyun kendine lanet etti.
Lanet çenesini açsaydı belki yanında olacaktı.
Jaehyun ayaklarını yataktan sarkıttığında derin bir nefes aldı. Düşünmek hiçbir şeye yaramıyordu. Camdan dışarıya baktığında güneşin gökyüzünü turuncu ve kızıl renge boyadığını gördü. Şafak çoktan sökmüştü. O ise gram uyuyamamıştı, kalbini yakan histen dolayı uyuyamamıştı.
Toplantı için hazırlanmalıyım belkide, diye düşündü. En azından kafasını dağıtacak bir şeyler bulmalıydı.
Çalışma masasına oturduğunda küçük çekmecelerine yöneldi. Sarı dosyayı eline alacağı sırada yanındaki eskimiş çizim defteri dikkatini çekti.
On yıl önce.
On yıl önce onun için yazdığı notlar, yaptığı karalamalar ve çizdiği resimler. Onun için.
Elini çizim defterinin eskimiş kapağında gezdirdiğinde kalbi sızladı. Fakat gerçeğin farkına varmış gibi elini kapaktan hızlıca çekip çekmeceyi sertçe kapattığında ellerini kahverengi saçlarına geçirdi.
"Tanrım unutmaya çalışırken tam karşıma bu defterin çıkmasının sebebi ne?"
Jaehyun yatağına geri dönerken küçük bir küfür savurdu. Anıları tarafından dört bir yandan kuşatılıyordu. Kaçacak yeri kalmamış gibiydi. Bu yüzden durumunu iç çekerek kabul edip zor olsa da yastığına sarıldı ve kendini uykuya verdi.
🌸🌸🌸
Jaehyun kıyamet kopartırcasına çalan alarmın sesiyle uyandığında onu kavrayıp bir köşeye fırlattı.
Üstündeki yorganı kenara sıyırdığında ayağa kalktı ve kahve makinesini çalıştırdı, kendine hızlıca bir söz verdi. "Bugünü en azından normal geçir."
Normal anlayışı sakin ve düzenli bir gündü.
Kahve makinesi çalışırken bir yandan giyeceği takım elbiseyi ayarlamak için dolabına yöneldi. Ona yakıştığını düşündüğü mavi takım elbisesini çıkartırken kendini pohpohluyordu. "İyi gidiyorsun, evet çok iyi gidiyorsun Yoonoh-"
Fakat gri pijamasındaki ereksiyonu görene kadar.
"Kahretsin"
Mavi takım elbisesini yatağa atarken dudaklarını dişledi. Dünden dolayı üyeliği heyecanlı kalmıştı. Bütün enerjisi çekilirken iç çekti. Saçlarını rahatlamak istercesine arkaya attı. Olmuyordu, ereksiyonu çok feci haldeydi.
Kahve makinesinin ding sesini duyduğunda bakışlarını oraya döndürdü. En azından belki kafein ona iyi gelebilirdi.
Jaehyun kahvesini kupasına doldurduktan sonra birkaç yudum alıp unutmayı denedi. Kahve vücudunu ısıtırken Jaehyun ağzına gelen acı tatla yüzünü ekşitti. "Bunun tadı
bok gibi"Kupayı tezgaha koyarken üzerinde lanet olduğunu düşünüyordu. Bir kez daha küfür edip banyonun yolunu tuttu. Hızlıca bir duş aldıktan sonra zor olan durumu biraz olsun hafiflediğinde rahat bir nefes alabilmişti.
Jaehyun bir süre sonra ıslak saçlarını kurutup koyu saçlarını hafifçe yukarı kaldırdı. İyi görünüyordu. Mavi takım elbisesini üstüne özenle geçirirken gri kravatı geriye kalan son şeydi.
Jaehyun bir an Taeyong'un gelip kravatını bağladığını düşündü, bir anda hayal alemine dalarken ereksiyonu tepki vermişti. Jaehyun verdiği sözün dışarısına çıktığını fark edip kendini sertçe uyardı. "Bugün normal bir gün olacak."
Jaehyun gri kravatı eline aldığında saçlarını bozmamak adına yavaş hareketlerle boynuna geçirdi. Tam yukarı çekecekken kapı çaldı.
Jaehyun adımlarını kapıya doğru atarken yutkundu. Belki de istediği sahne şu anda gerçekleşecekti.
Fakat açtığında önünde özenle takım elbisesini giymiş bir Dongyoung buldu.
"Telefonlarını açmadın, tanrım telefonun ne işe yarıyor senin?" arkadaşı sitemkâr bir şekilde söylediğinde Jaehyun kaşlarını kaldırdı.
"Acil bir şey mi oldu?" dedi endişeli duran Dongyoung'a.
"Toplantıyı erkene aldılar" dedi Dongyoung saatini de bir yandan kontrol edip. "Çok ani oldu Park Seungkwan'ın işleri"
Jaehyun Dongyoung'un devam etmesini bekledi. "Bu yüzden şirket arabasıyla beraber gidelim diyecektim; daha kolay olur, hem birkaç kişiyi de yoldan alacağız"
Jaehyun yavaşça onaylarken Dongyoung'un gözleri Jaehyun'un düzensiz ve dağınık bir şekilde duran gri kravatına takıldı. Ağzı 'o' şeklinde yavaşça açıldı. "Yoksa"
Jaehyun midesi kasılırken yutkundu. Gri kravatına baktığında söyledi. "Bu bildiğin gibi değil"
Dongyoung Jaehyun'un omzunu patpatladı. "Hızlı gecelere geçiş yapmışsın ha?"
Jaehyun içten içten omzunu tutan elini kırmak isterken zoraki bir şekilde gülümsedi. Şu an arkadaşı ona dünyadaki en samimiyetsiz insan olarak geliyordu. Bu yüzden alttan alttan ona laf giydirdi.
"Lütfen, senin kadar asla hızlı olamam Kim Dongyoung"
Dongyoung hiçbir şey anlamamıştı.
Jaehyun hızlı derken Dongyoung'un Taeyong ile olan evliliğinden bahsetiyordu. Tanışalı bir ay bile olmadan evlenmişlerdi. Jaehyun o günü hatırladığında kalbi sızladı, Taeyong'un o gün ne kadar güzel göründüğünü dün gibi hatırlıyordu. İçi acımıştı.
Dongyoung ise hiçbir şeyden habersiz kahkaha atıp söyledi, "Hadi şu kravatını düzelt de inelim hızlı çocuk"
Fakat Jaehyun bugün şirkette olacak şeyleri bilseydi kesinlikle gitmek istemezdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sneak out // jaeyong
FanfictionLee Taeyong, Jung Jaehyun'un liseden beri sırılsıklam aşık olduğu imkansız hayaliydi. start: 13.12.19 finish: 26.04.20 [güncellendi.] #1 jungyoonoh #1 jaeyong #1 taeyong