Jaehyun lavabonun kenarlarına ellerini yerleştirdiğinde ıslak yüzüne baktı. Su boynundan aşağıya inerken kafasını en azından biraz dağıtabilmişti.
Kimi kandırıyordu? Hâlâ aklı Taeyong ve yine Taeyong'daydı.
Sonu bitmek bilmeyen sorular kafasında dönüp duruyordu, Park Seungkwan acaba Taeyong'a toplantıdayken kaç kez bakmıştı, onu kaç kez kesmişti veya kaç kez onun güzelliğine şaşırmış, hayranlık duymuştu?
Jaehyun dişlerini sıktı. Nefret ediyordu, bu düştüğü durumdan nefret ediyordu. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu işte. Ya da korkuyordu, Taeyong'un ona karşı zevk harici bir şey hissetmemesi onu korkutuyor ve çok büyük bir umutsuzluğa itiyordu.
İşler bu kadar zor olmak zorunda mıydı?
Jaehyun ıslak ellerini koyu kahverengi saçlarından rahatlamak için geçirdiğinde lavabonun kapısının açılması bir oldu.
"Toplantıyı ektin" Jaehyun Dongyoung'un sesini duyduğunda gözlerini devirdi. "Eğer Taeyong olmasaydı gerçekten bitmiştim"
Jaehyun derin bir nefes alıp uzunca verdi. Dongyoung arkadaşına endişeyle baktı. "İyi misin?"
"Değilim" dedi sertçe. "Eve gideceğim"
Dongyoung arkadaşının sert sesine kaşlarını çattı, neden böyle bir tepki verdiğini hiç anlayamamıştı. Arkadaşının omzuna elini koyduğunda onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Pekâlâ, ancak personel odasındaki Bayan Choi'nin hazırladığı dosyaları eve götür, Park Seungkwan için çok lazım olacak."
Jaehyun sinirle söyledi. "Park Seungkwan'ı sikeyim"
Dongyoung arkadaşının tepkisine kahkaha atarken tuvalet yankılanmıştı. Jaehyun ise hiç eğlenmiyordu, bu kaskatı olmuş bedeninden belliydi. Dongyoung birkaç kez daha kahkaha atıp arkadaşının omzunu patpatlarken söyledi.
"Gerçekten heriften bir günde nefret etmişsin"
Jaehyun arkadaşının elini omzundan uzaklaştırdığında tuvaletten çıktı. Şu saçma sapan işi halledip eve gitmek istiyordu.
Ya da eve değil.
Onun yanına.
Jaehyun kafasını iki yana doğru sallarken onun yanına gitmek yok, dedi kendine sertçe söylerken. Bedeni ise tam tersi tepki verirken, oldukça zorlanıyordu. Bu yüzden yolda bu sözü kendine tekrar tekrar söylerken çoktan ikinci kata inmiş, personel odasına gelmişti. Kapıda onu elindeki dosya ve evraklarla bekleyen şirin Bayan Choi'yi görmüştü.
"Jaehyunnie iyi misin?" demişti tatlı sesiyle. "Burnundan soluyorsun"
Jaehyun bunu yaptığının farkında bile değildi. "Öyle mi?" dedi elini gergince ensesine götürürken. Bayan Choi elindeki evrakları uzattığında Jaehyun onu bekletmeyip aldı. "Bir şey canını sıkıyorsa bana anlatabilirsin"
Jaehyun bu şirketteki tek samimi ve içten olan insanın Bayan Choi olduğunu düşünmeden edemiyordu. "Teşekkür ederim" dedi kibarca.
Bayan Choi biraz mahçupla söyledi. "Bay Kim'in istediği evrakları hazırladım ama hâlâ tertiplenmesi gerekli..." Jaehyun durumunu anlayıp anlayışla söyledi. "Sıkıntı değil bundan sonrasını ben halledebilirim"
"Kibar şey," dedi Bayan Choi kendini tutamayıp Jaehyun'un gamzeli yanaklarını sıkarken. Şu an oğlunu seven bir anne gibi gözüküyordu, ki zaten Jaehyun'u gerçek oğluymuş gibi görüyordu. "Hâla benim yavrum nasıl evli değil, anlayamıyorum..."
Bayan Choi art niyeti olmadan ettiği itirafla Jaehyun zorla gülümsemek zorunda kaldı. Dediği şey içine öküzün oturmasına sebep olmuştu. "Yirmi sekizdin değil mi?"
Jaehyun yavaşça onayladı. Bayan Choi omzuna samimiyetle elini koyup söyledi. "Otuz yaşına kadar bulsan iyi olur, senin için bazı taliplerim var aslında ister misin?"
Jaehyun zorla söyledi. "Ben..."
Sahi ne diyecekti ki?
"Şu an fazla meşgulüm" dedi en sonunda doğru cümleyi bulduğunu umarak. "İşlerime yoğunlaşmam gerek, fakat teşekkür ederim"
Bayan Choi gülümsedi. "Eğer fikrini değiştirirsen haberim olsun" Jaehyun'da
ona kibarca gülümserken Bayan Choi yavaş adımlarıyla ilerlemiş ve gözden kaybolmuştu.Elindeki evraklara baktığında küfretti. Eve gitmek isterken karşısına çıkan iş sinirlerini bozmuştu.
Jaehyun personel odasına küfür ede ede girdiğinde oda oldukça küçüktü, raflarda bazı dosyalar taşmıştı ve dağınık bir görüntü vardı. Küçük odanın köşesinde ise üstünde renkli notlarla dolu eski bir masa vardı. Masanın sandalyesi bile yoktu, burada çalışan kişi gerçekten oturacak zamanı bulamayacağını anlamış ve kendine bir sandalye bile almamıştı anlaşılan.
Evrakları dağınık masaya koyarken birde bu eksikmiş gibi onları içlerine bakıp ayırmaya başladı.
Kapının açılmasıyla kapanma sesi bir olduğunda Jaehyun gözlerini kapıya çevirdi.
"Selam" dedi Taeyong gülümsemesine engel olamadan. Etrafa hızlıca göz gezdirdiğinde küçük odada aradığı şeyi bulamamıştı.
"Burada kamera yok, değil mi?"
Fakat Jaehyun cevap veremeden Taeyong onu masaya doğru itekleyip dudaklarını kapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sneak out // jaeyong
FanfictionLee Taeyong, Jung Jaehyun'un liseden beri sırılsıklam aşık olduğu imkansız hayaliydi. start: 13.12.19 finish: 26.04.20 [güncellendi.] #1 jungyoonoh #1 jaeyong #1 taeyong