24

1.6K 144 89
                                    

Doyoung Park Seungkwan'dan görevliler onu götürene dek özür dileyip durmuştu.

Şirketten desteğini çekerse şirket bitebilirdi. Doyoung bu ihtimali düşünmek istemiyordu çünkü bu şirket hayaliydi. Küçüklükten beri bu işi istemiş ve işinde en iyisi olmayı dileyip durmuştu. Hayalinin batması kendininde batması demekti.

Arkadaşını çok pis azarlayacaktı.

Ama önce neden yaptığını soracaktı çünkü Jaehyun'u tanıdığından beri hiç böyle öfkeden köpürür bir şekilde görmemişti.

Jaehyun ile şirkette tanışmış olduğu deneyimlerine göre disiplinli bir yapısı olduğunu biliyordu fakat bu sene içerisinde çok büyük bir faaliyet göstermemişti. Doyoung arkadaşı olduğu için ona tolerans gösteriyordu ama artık onu uyarmanın vakti gelmişti. Arkadaşının iyiliği için yapacaktı bunu.

Doyoung basınla işi bittiğinde arabasına binip ve arabasını otele sürecekti ki kısa boylu biri onu durdurdu.

"Bizim fişek ortalığı karıştırdı, içmemesini tembihlemiştim oysaki, tüh! Sen onun kusuruna bakma. Şey bu arada bende gelebilir miyim?"

Doyoung düz bir tonla söyledi. "Bin."

Taeil arabaya binip teşekkür ederken önündeki siyah saçlı adam pek bir cazip gelmişti. Fakat kendini anında toparladı çünkü hiç sırası değildi.

Sonuçta işler arapsaçına dönmüşken bir kördüğümde o atamazdı.




















Park Seungkwan hastanede yüzündeki buz torbasıyla ve dudağındaki pamukla eziyet çekerken bir başka eziyeti karısından yiyordu.

"Nasıl sana vurabilir! O kim olduğunun farkında mı!" Lydia çemkirdi. Bir yandan kocasının morarmış gözüne buz torbası tutuyordu.

Seungkwan cevap vermeyip anlındaki buz torbasını karısından kibar olmayacak bir biçimde aldı.

"Bana sekreterimi getir."

"Ne? Neden sekreterini istiyorsun? Şimdi iş zamanı değil, yüzünün hâline bak! Yüzün gözün morarmış, dudağınsa kan içinde! Dayak yedin ve hâlâ iş derdinde misin?"

"Getir dedim," dedi Seungkwan dişleri arasından. Lydia tırsmış olacak ki yavaşça dışarı çıktı ve sekretere içeri girmesini söyledi.

Sekreter içeri girdiğinde Park Seungkwan sırıtarak tek bir şey söyledi.

"Lee Taeyong ile Jung Jaehyun'un arasında bir şey olup olmadığını araştırmanı istiyorum. Bulduğun her bir delil bu gece elime ulaşmış olacak."

"Ah, efendim. O işi çoktan siz söylemeden hallettim bile."

Park Seungkwan şeytani bir gülüş verdi. Keyiflenmişti. "Ne dedin?"

Sekreteri cebindeki telefonu uzattığında Park Seungkwan telefonu elinden kaptı ve tam olarak on beş dakika önce gerçekleşmiş olayı izlemeye başladı.

Jaehyun'un Taeyong'u arabaya yaslamasını derin öpücüklere dalmalarını ve arabaya binip gitmelerini bile. Sekreter hiçbir şeyi atlamadan çekmişti. Park Seungkwan çirkin bir kahkaha verdi.

"Tanrım şu körpelere bak," dedi gülüşünün arasından. "Bu çok eğlenceli tanrım, ahaha."

Park Seungkwan ekledi.

"Bu yapacağım şey inan seni inletmekten daha da güzel olacak, Lee Taeyong."

sneak out // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin