15

1.6K 153 109
                                    

Dongyoung içeri girdiğinde Taeyong'a hiçbir şey dememiş ve çekmecesinden birkaç dosya alıp geri çıkacakken, Taeyong ise arkasından sadece bir soru sormuştu.

"Sana yemek yapmamı," demişti kısık ses tonuyla. "...ister misin?"

Dongyoung ise soğuk bir tonla cevap verdi.

"Kavga ettikten sonra bana sıcak davranmana gerek yok, Taeyong. Bir süre sanırım konuşmasak iyi olacak."

Jaehyun kaşlarını çattı. Kavga mı etmişlerdi? Neden?

Taeyong kafasını öne eğerken yavaşça onaylamış ve Dongyoung'un gidişini izlemişti. Evin kapısı da kapandığında Taeyong dolabı açmış ve Jaehyun'u hemen çıkarmıştı.

"İyi misin?"

Jaehyun yavaşça mırıldandı. "İyiyim"

"Taeyong," dedi Jaehyun yavaşça. "Ben..."

Taeyong onu durdurmuştu. "Jae, her ne söyleceksen cevap verebilecek güçte değilim"

Taeyong bu sefer duygu içermeyen gözlerle ona bakıyordu.

"Lütfen git"

Taeyong kollarını kendine sararken Jaehyun ile yaptığı göz temasını kesmiş ve koyu gözleri sulanmıştı. Jaehyun ona yaklaşmak istese de yaklaşamadı. Onu sanki engelleyen bir şey vardı, ve Jaehyun buna isim veremiyordu.

Jaehyun içi parçalanırken Taeyong'a sadece bakabildi, yapması iki saniyeyi almamıştı. Çünkü bu soğuk ton kalbinin kırılmasına neden olmuştu.

"Peki"

Jaehyun odadan çıktığında boşlukta gibi hissediyordu. Yine ona sormak istediği soruları soramamış ve yeşeren umutları tekrar solmuştu. Yirmi dakika önce tutkuyla öpüşürken şimdi ise kalbini üzüntü bağlamıştı. Jaehyun dairesine ulaştığında iç çekti.

Yine yalnız başına kalmıştı.

Çaresizce atan kalbiyle.

Dairesine girdiğinde telefonu çaldı. Numara yazılı ekrana bir süre baktığında iç çekti.

"Evet?"

"Ah, merhaba" Jaehyun tanıdık sesle kaşlarını çattı. Telefonun ekranına tekrar baktı ve cevap verdi.

"Kimsiniz?"

"Aaaaaaa...duymamış olayım!" Taeil telefonun karşısından cıkcıkladı. "Biricik arkadaşın Moon Taeil-"

Jaehyun telefonu kapatıp yatağa fırlattı ve saçlarını karıştırdı. Şimdi arkadaşını hiç çekemeyecekti. Fakat kapısı çalındığında onun çoktan gelmiş olduğunu biliyordu. İstemeye istemeye kapıyı açtığında tanıdık yüz kısa boyuyla çemkirmeye başladı.

"Bunu bana nasıl yaparsın, telefonu yüzüme kapattın resmen! Ben Moon Taeil'im be!"

Arkasındaki siyah bavulu sürüyüp içeri girdiğinde Jaehyun onu durdurmak için uğraşmadı bile. Çünkü inadı inattı.

Taeil onun üniversitede yanlışlıkla edindiği baş belası bir arkadaşıydı.

"Konuşsana olum, dilini kediler mi yedi?"

Jaehyun ise sadece koltuğa kendini bırakıp ciddi bir ifadeyle ona baktı. "Ne var?"

"Hoş geldin de bari lan"

"Taeil hyung ne yaparsan yap sadece bana bulaşma olur mu?" sonra ekledi. "İyi hissetmiyorum."

Taeil bavullarını anında bırakıp sordu. O da koltuğa gelip yanına oturmuştu. "Kim üzdü lan benim aslanımı?"

"Taeil hyung"

"Kim üzdü dedim lan benim aslanımı?"

"Hyung"

"Kim üzdü benim yiğidimi lan!" Taeil dramatik bir tonda sordu.

"Taeil hyung evimden def-"

"Kim üzdü lan benim yiğidimi!" Taeil ağlak bir surat yaparak Jaehyun'un sırtına vurmaya başladı.

"Tanrım sus artık!" Jaehyun bunu saçlarını çekiştirerek söylemişti.

Taeil arkadaşının yüzünü ciddiyete bürünmüş bir şekilde gördüğünde söyledi.

"Uh-oh, sanırım bana anlatacağın çok fazla şey var"

















Dongyoung iş yerine arabasıyla vardığında Jaehyun'a şirkete gelmesi için bir mesaj çekti. Lüks arabasından inerken saatini kontrol etmişti. Geç kalmamıştı, tam vaktinde gelmişti.

Park Seungkwan ile toplantı yapacaklardı.

Dongyoung Park Seungkwan'ı yola getirdiği için fazla gururluydu, aslında Taeyong olmasa bu işin üstesinden asla gelemeyeceğini biliyordu. Eşini çok seviyor ve ona zaaf duyuyordu.

Fakat araları şu sıralar pek iyi değildi.

Taeyong fazlasıyla hırçın davranıyordu. Sürekli kavga edip duruyorlardı. Taeyong'un bazen onu sevmediğini düşünüyordu hatta.

Park Seungkwan sekreteriyle birlikte içeri girdiğinde Dongyoung saygıyla eğildi. "Hoş geldiniz Bay Park"

Park Seungkwan'ın ise dediği tam olarak şu olmuştu. "İş tatili için Hawaii'yi seçmeniz beni etkiledi, bendeniz buna güzellik olarak otelin tüm odalarını satın aldım. Eşinizi, akrabalarınızı, dostlarınızı ve değerli arkadaşlarınızı çağırabilesiniz diye."

Dongyoung'un gözleri parıldamıştı.

"Çok teşekkürler Bay Park, ben- ben gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum."

Park Seungkwan'ın ise toplantı odasından çıkarken hayalini kurduğu tek şey, renkli ve eşsiz planlarını bu tatilde gerçekleştirmekti.


***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
sneak out // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin