11

1.6K 170 120
                                    

Taeyong kapı çalındığında hâlâ tuvalette niye kızardığını sorguluyordu. Saçının tutamını arkaya atıp tuvaletten çıktığında uzunca bir nefes verdi. Şimdi unutmalıydı, o anı hemen aklından silmeliydi.

Fakat silemiyordu işte.

Kapı tekrar çalındığında Dongyoung'un sesi duyuldu. "Hayatım kapı çalıyor"

Taeyong sesini düz çıkarmaya özen gösterdi. "Açıyorum"

Kapıya doğru ilerlediğinde Jaehyun'a göz ucuyla bakmıştı. Büyük L koltuğa oturmuş Dongyoung'un elindeki renkli dosyalara bakıyordu. Taeyong dudaklarını birbirine bastırdı. O bunu takmamıştı bile, Taeyong kendini çimdikledi. O nasıl unutuyorsa ben de unutmalıyım.

Taeyong kapıyı açtığında anne babasını görmesi gülümsemesine sebep olmuştu. Gördüğü ilk kişiye atlarken uzun boylu babasını ilk bulmuştu. Babası onun tersine sıcak biriydi. Ve oğluna gerçekten zaafı vardı.

"Baba" dedi Taeyong babasının omzunda çenesini tutarken. "Seni çok...çok özledim"

İstemsizce sesi ağlamaklı çıkarken annesi oğlu ve eşinin sarılışına bakıp oğlunun özlediği saçlarını okşadı. "Taeyong..."

Babası oğlundan zar zor ayrılırken oğlunun saçlarını karıştırıp gülümsedi. Taeyong bu sefer ona kollarını açıp gülümseyen annesine sarıldığında babası içeri girmiş ve saygıyla eğilen iki oğlanla karşılaşmıştı. "Ah lütfen rahatsız olmayın"

Jaehyun içeri giren babayı gördüğünde kalpten gidiyormuş gibi hissetmişti.

Ah tanrım hayır bu olmaz, dedi kendine. İstemsizce eli kalbine giderken sanki kontrol edebiliyormuş gibi kalbinin hızının normal seviyeye inmesini bekledi.

Olmuyordu, kalp atışları normal seviyeye inmiyordu. Jaehyun öyle bir zamanda gelmişti ki bu felaketti.

Gerçi onu Dongyoung çağırmıştı, Jaehyun bunu hatırladığında biraz rahatlamıştı.

Jaehyun gerginliğini dışa yansıtmamaya çalışarak söyledi. "Merhaba efendim"

Dalgalı saçları öne gelirken babası kaşlarını havaya kaldırmıştı. Gördüğü sanat eseri çocukla baba bile donakalmıştı. "Merhaba delikanlı"

Dongyoung babasına gelip sarılırken annesi ve Taeyong'da içeri girmişlerdi. "Hoş geldin baba"

Jaehyun bu fazla samimi ortamın içinde kendini artık gibi hissediyordu. Ayakları harekete geçtiğinde Dongyoung onu durdurdu. "Hey, yemek için kal"

Jaehyun sessizleşen ortamdan dolayı zoraki bir şekilde gülümseyip "Tamam" diye mırıldanırken aslında ikinci bir yemeği kaldırmak istemiyordu.

Yine önünde birbirlerinin temasını izleyecek ve canı acıyacaktı. Üstelik anne ve babası da gelmişti. Bir hayır diyememek bütün bunların sonucu olacaktı.

Taeyong sofrada bittiğinde anne ve babası Dongyoung ile konuşmaya dalmışlardı.  Sohbetleri yoğun gözüküyordu.

Jaehyun ise bu arada bakışlarını Taeyong'a değirmişti. Taeyong ise koyu gözlerini Jaehyun'a değdirmeden ona sandalyeyi göstermişti.

"Jaehyun-sshi oturmayacak mısınız?"

Jaehyun hızlıca kafasını iki yana salladı. Aile onlara bakmazken yapmıştı bunu. "Lütfen yapma"

Taeyong ona çaresizce bakan Jaehyun'u es geçip anne ve babasını çağırdığında Jaehyun dudaklarını birbirine bastırdı. Onu takmamış ve tiye almamıştı. Jaehyun kalbinin sızlayışı ile sofraya yavaşça otururken baba ona bir şey sormak istermişçesine bakıyordu.

Altı kişilik masaya herkes geçtiğinde Taeyong babasını ve Dongyoung'u baş köşelere oturtmuş ve kendisi ise Jaehyun'un yanına yavaşça oturmuştu. Jaehyun'un tüyleri yanına oturan Taeyong'la diken diken olmuştu. O kadar rahat davranıyordu ki Jaehyun kafayı yiyecekti az kalsın.

Masaya yerleştiklerinde sessizliği bozan babası olmuştu.

"Delikanlı biliyor musun, bana çok fazla tanıdık geliyorsun...acaba seni eskiden bir yerde?"

Meraklı baba devam edemeden Taeyong onun lafını bölmüştü. "Baba, Yoonoh benim sınıf arkadaşımdı"

Babası kaşlarını havaya kaldırdı, şaşırmıştı. Taeyong onun önündeki tabağı alırken annesi ise gözlüklerini düzeltip Jaehyun'a yeni bir soru yöneltmişti.

"Hm, öyle mi? Yakın arkadaş mıydınız peki?"

Taeyong annesinin sorduğu soruyla boğazına yumru oluşurken Jaehyun neye uğradığını şaşırmıştı.

"Ortamımız..." dedi Jaehyun sesinin düz çıkmasına özen gösterirken. "Ortamlarımız biraz farklıydı"

Annesi kırmızı ojeli elleriyle Taeyong'un doldurduğu tabağı alırken Jaehyun bu ciddi gözüken bayandan korkmuş olduğu kesindi. Soğuk yapısı tam Taeyong'u andırıyordu, Taeyong'un yüzde yüz ona çektiği kesindi. Ayrıca bakışları bile ona benziyordu.

Taeyong bir süre sonra tabaklara yemek doldurma işini bitirmiş ve herkes yemeğe odaklanmıştı. Arada edilen sohbetler olmuştu, fakat onları duyamıyordu Jaehyun. Çok farklı bir dünyadaydı.

Yanındaki koyu gözler ona bazen değip geçiyordu ve bu kalbinin teklemesine neden oluyordu. O koyu gözler yüzünü değip geçtikçe kalbine iğneler batıyor ve nefesi kesiliyordu. Yanına oturması çok büyük bir zorluktu onun için.

Babası yemeğe odaklanmaya çalışan Jaehyun'a bir soru yönelttiğinde herkes onları dinliyordu.

"Peki, evli misin delikanlı? Parmaklarında yüzük göremiyorum"

Jaehyun'un kalbi bu soruyla çaresizce sızlarken istemsizce Taeyong'un parmağındaki alyans'a bakmıştı.

Nasıl da acıtıyordu.

Hayalinin başka biriyle olması ne çok acıtıyordu.

Jaehyun sadece fısıldamıştı. "Hayır değilim..."

sneak out // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin