Merhabalar ve iyi geceler hepinize çok uzun soluklu bir bölüm oldu sanırım. Sonunda geldim. (Kızım senin uzun olmayan bölümün mü var?) dediğinizi duyar gibiyim. Fazla uzatmamayım bir sürü yorum yaparsanız beni mutlu edersiniz, yapmasanız da sorun değil, beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur umarım. Bu arada medyadaki şarkıyla evlensem keşke. Keyifli okumalar dilerim.
Medya: Calum Scott - If Our Love Is Wrong
|24| Öldüreyim Jungkook'u her şey bitsin.
Zihnime bir zifir gibi çökmüş, bütün düşünceleri koparıp atmak, içinde sevdiğim, uğruna bir çok şeyden vazgeçebileceğim adamı bile yakıp küle döndürmeyi arzulamak, bağımız kopsun. Kopsun bizi bir arada tutan o lanet bağ. Kopsun ki ben her acı çektiğimde, onun ruhu sızlamasın artık. İşkence etmesinler artık ona. Yanayım ben, zihnimden ateşe versinler beni. En çok orada yoluna girmiyordu çünkü, oradan yakmaya başlasınlar beni. Onun bu buz gibi kollarında, zihnimizde canlanan o dakikaların içinde boğuşacağımıza, yaksınlar bizi diri diri. Koynuna girdiğim adamı saçlarından assınlar, bir karadut ağacına, dokunmasın kimse ona. Astı kendini desinler, dayanamadı, astı kendini. Kimse bilemesin aslında nefes alıyorken ölümü benim gözlerimden içtiğini.
O ölüydü, toprakta yatan binlerce ölüden daha çok ölüydü. Bu his, bir çok acının çok daha ötesindeydi. O an, kirpiklerim ıslak, yüreğimde sızı, dudaklarımda şehvetten yoksun acı dolu bir inilti, onunla göz göze geldiğim an, içimde başka bir adam, gözlerimi diktiğim adam başka, 'beni senin bu gözlerin öldürecek diyordu' hep bana.
Sahiden onu benim gözlerim öldürmüştü.
Bütün günahları onunla birlikte çoğaltıp kasıklarıma topladığım şehvetin tohumları, zihnimdeki acılara galip gelememişti. Şimdi onun parmak uçları bana, benim parmak uçlarım ona yetişmiyordu. Ruhu ruhuma dokunur mu bilmiyordum fakat elleri bana dokunurken, hep çekinecekti. Kimseden beni kurtaracağı bir rüzgar dilenmemiştim, alsın bizi götürsün buradan dememiştim. Yalnızca ondan göğüs kafesini açmasını dilemiştim. Saatlerdir otobanın ortasında, bir yol kenarında aciz bir ruh gibi bakmıştı bana. Ruhunda yer etmiş bütün yaraların yaratıcısı benmişim gibi bakmıştı.
Canımın ne kadar yandığını tarif etmem bile mümkün değildi.
Durup durup gözlerine bakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Çünkü o dokunmuyordu bana. Göz altlarımı morartacak kadar bir dert bırakmıştı içime. En çok moraran göz altlarımdan öperdi beni. Bütün yorgunluğumu orası çekiyor diye, gözaltlarımdan öperdi, öpmemişti. Biliyordum, masumiyetin zerresi dolaşmıyordu artık içimde. Alıştırmıştı beni havalara uçurmaya, bedenimi sımsıkı tutup kirpiklerimle dans etmeye, içimin her saniye ona gitmesine, alıştırmıştı beni. Gözlerine baktığımda bana susadığını görmeye, o şehvetten içimin kıpır kıpır olmasına alıştırmıştı. Şimdi bakışları öyle hissizdi ki yüksek bir binadan yere çakılmış, bütün kaburgalarımı elleriyle söküp elime vermiş gibi canım yanıyordu.
Bir pislikmişim gibi, sanki onun ellerinin altında olmayı hak etmiyor muşum gibi bakıyordu bana. Kollarının arasındaydım fakat bir morga koysalar çürümüş bedenimi, kollarının arasında ancak bu kadar üşürdüm.
Benim sevdiğim adam, aşık olmayı göze aldığım adam, orada bana o cümleleri kuran adam, şimdi geçti bile demiyordu bana. Sanki hiç tanıyamadığım yanıydı bu, yabancı gibiydi. Üzerinde hüküm sürdüğü bana, yabancılaşmış gibiydi. Kucağında oturmaya devam etmiş olsam bile, o taptığım elleriyle bir kez olsun dokunmamıştı bana. Bu zehirli duygulardan, kurtarmıyordu beni. Uyanık olduğum halde büyük bir kabusun içinden çekip çıkarmıyordu beni.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
bodyguard | taekook
Fiksi PenggemarDudaklarım çatlardı onu öperken kokusu sarhoş ederdi benliğimi. Ben Kim Taehyung'a asla doyamazdım.