❧19.BÖLÜM❧

12.2K 1K 146
                                    


Merhaba iyi akşamlar nasılsınız bakalım? Keyifler nasıl? Umarım keyfini daha çok yerine getiren bir bölüm olmuştur...

Düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli.

Desteklerinizi bekliyorum oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin:)

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥

İthaf isteyenler yorumda belirtebilirler.

Radwa_Naser
Fundaozbekkk2
kitapkurdu_582
YAREN_0507
sjhdjekeoek
526hfhe okurlarıma ithaf edilmiştir.

Medya: Ceylin & Çakır

Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım

O, bu o! Allah’ım! Gözlerimin içine bakıp göz kırptı ve balo salonuna doğru yöneldi.
“Çakır, gerçekmiş...” diye mırıldandım kendi kendime...
O gerçek, hem de hayallerimdeki halinden daha göz alıcı. O burada!
Mavi gözlü devim, gerçek!

Delicesine atan kalbim ve şoka uğramış benliğime inat peşine takıldım, heyecandan titreyen ayaklarım yürümeme mani olsa da hızla ilerledim peşinden. Önümde olduğu için çoktan balo salonuna girdi nereye gittiğini görme umuduyla balo salonundan içeri girdim ama gözden kaçırdım! Lanet!
Tam bin kişilik salonu tek tek arayacaktım ki Naz’ın sesini duydum, “Ceylin abla, demek buradasın bende seni arıyordum, hadi annemlerin yanına gidelim,” dedi yumuşak bir tavırla.
“Sen geç, ben birazdan geliyorum, annemler sorarsa bir arkadaşını görmüş dersin tamam mı?” “Arkadaşlarını hatırlıyor musun?” diye sordu merakla. “Hatırladığım tek arkadaşım,” dedim sabırsızlıkla. Bir yandan misafirleri kontrol ederken diğer yandan da Naz’ın bir an önce annemlerin yanına dönmesi için dua ettim. “Anladım, peki o zaman ben gidiyorum ama sen de geç kalma tamam mı?” “Tamam canım,” dedim ve salonun en arka kısmına ilerledim. En arkadaki masalardan önlere doğru geçerek her masayı tek tek kontrol edeceğim ve bu hayli zamanımı alacak ama kimin umurundaki yeter ki Çakır’ı bulayım...
Ayağımdaki topukluların el verdiğince dikkatle yürüyüp masalardaki insanları inceledim, en az yüz masanın bulunduğu salonda Çakır’ı aramak samanlıkta iğne aramak gibi ama başka şansım yok.
Bir yandan da salon çıkışlarına baktım, olur da kapıdan çıkarsa diye.
Tam orta sıralara gelmiştim ki telefonum çalmaya başladı, bir kaç kez aramayı reddetsem de ısrarla çalmaya devam edince mecburen açtım. “Efendim?” “Kızım nerdesin sen Allah aşkına!?” “Çakırla karşılaştım inanabiliyor musun? Gördüm onu, şuan salonda bir yerlerde, onu bulmam lazım anne, merak etme iyiyim,” dedim bir yandan da masaları ve davetlileri kontrol ederken. “Karan gelsin yanına, tek başına durma kızım.” “Gerek yok fazla masa kalmadı zaten elli tane falan var, hadi kapatıyorum,” deyip itiraz etmesine fırsat vermeden telefonu kapattım ve sabırsızlıkla Çakır’ı aramaya devam ettim. Dedem Çakır Yalçınkaya adında Türk vatandaşı yok demişti, görsel aramadan da bir şey çıkmadı ama bugün gözlerimle gördüm onu kanlı canlı karşımdaydı! O zaman ismi farklı olabilir mi? İsmi farklı olabilir tamam da nasıl görsel aramada çıkmadı ki?
Öyle böyle derken en az yarım saat boyunca aradım onu, annemlerin ısrarlarını görmezden geldim hem de! En son ön sırada bulunan beş büyük sıra kalmıştık ki, bizim masanın hemen yanında oturan Çakır’ı gördüm. Onu ikinci defa görene kadar ayak üstü hayal gördüğümü sanmıştım ama hayal görmemişim işte!
Gözümü karartım Çakır’ın masasına doğru yürüyordum ki biri kolumu tuttu, şaşkınlıkla tutan kişiye baktığım da Karan’ı gördüm, “Ne yapıyorsun?” diye sordum bir gözüm Çakır’ın üzerindeyken. “Asıl sen ne yapıyorsun? Delirdin mi çilli? Babam delirdi resmen! Sana bir şey olacak diye aklımız çıktı,” dedi kızgınlıkla. “Bir şey olmadı hem korumalar zaten uzaktan takipte neden endişe ettiniz ki?” Konuşurken sesimi duyurmak için kulağına doğru yönelmek zorunda kaldım o da aynısını yapıp bana doğru yaklaştı. “Şimdi doğruca masamıza dönüyoruz itiraz istemiyorum,” dedi ve masaya doğru yönelmemi sağladı. “Çakır’ı buldum!” dedim saf neşeyle. Soru dolu bakışlarıyla döndü bana, “Nerde?”
Kulağına iyice yaklaştım, “Bizim masanın sağındaki masaya bak, elinde şarap kadehi olan siyah saçlı ve güler yüzlü adam Çakır, onunla konuşmam lazım!” Gözleriyle söylediğim yere baktı, sonra bana döndü, “Masaya geçiyoruz,” dedi sadece. “Hayır onunla konuşmam lazım, bir dakikacık lütfen!” dedim yalvarırcasına.
Koluma girip annemlerin bulunduğu masaya oturması sağladı ve tek kelime etmeyip yanıma oturdu. Öyle bir yere oturmuşum ki sırtım Çakır’ın bulunduğu masaya dönük haliyle onu göremiyorum! Şansa bak eğer bilekliğimi vermek için gelmese görmeyeceğim bile! Üstelik yan yana masalarda oturuyoruz.
Babam bana doğru yaklaşıp, “Nerdesin?” diye sordu tavırla. “Çakır’ı buldum!” dedim umutla. Babamın yüzündeki kızgın ifade bir an bile değişmezken mecburen, “Özür dilerim, sorumsuzca davrandım ama mazeretim var Çakır’ı buldum!” dedim sonlara doğru neşelenen sesimle. “Pek kıymetlim, güzel kızım, zaten sana bir şey olacak diye korktum, sabahtan beri salonun içinde seni arıyoruz bir daha Çakır deme daha fazla sinirlendirme beni!” dedi sakin kalmaya çalışarak. Özür dileyip önüme döndüm.

Annem destek olmak istercesine elimi tutunca sabırsızlıkla ofladım. Bir dakika yanına gidip konuşsam ah ne güzel olurdu!
Masaya oturmamın üzerinden beş dakika geçmeden sandalyemi yan çevirip bakışlarımı Çakır’ın olduğu masaya çevirdim. Kadehinde bulunan beyaz şarabı yudumlayıp yan tarafındaki adama döndü ve bir şeyler söyledi. O zaman ailemin yanına dönmem gerek derken ki söz ettiği ailesini inceledim. Ellili yaşların sonlarında olan esmer ve bakımlı bir kadın, hemen yanında yanı yaş civarında olan karizmatik bir adam vardı. Anne ve babası olabilir...
Yirmili yaşlarının sonlarında olan bir kız ve otuzlu yaşlarının ortasında olan bir adam var ve ikili el ele tutuşuyor. Şuan gördüğüm kadarıyla Çakır’a kimse eşlik etmiyor, zaten masa da boş sandalye de yok. Nedense bu içime su serpti... Ailesini kaybetmiş Çakır’a nazaran karşımda gördüğüm adam son derece kusursuz ve mutlu, gözlerinde hüznün veya intikamın izleri yokken öyle muhteşem görünüyor ki...
Tam kalkmaya yeltenmiştim ki bir el hafifçe omzuma baskı yaptı, ve kulağımda bir nefes hissettim, “Huysuz ikizim, oturmaya devam et, o çok aradığın ve özlediğin adamın babamın gazabına uğramasını istemeyiz öyle değil mi?” diye sorunca mecburen oturdum ve ikizime döndüm. “Bu son şansım olabilir bir daha onu bulamayabilirim yanına gidip konuşmam lazım, evli mi, sevgilisi yada sevdiği var mı? Gerçekten adı Çakır mı? Tüm bunları öğrenmem lazım.” “Masanın en başında oturan adamdan söz ediyorsun değil mi? Hani yanında orta yaşlı bir adam var...” “Evet o, bak şimdi tatlısından bir lokma aldı işte o Çakır!” dedim hevesle.
“Öncelikle ikizim, önümüze dönelim, dikkat çekmek istemeyiz öyle değil mi?” “Senin aksine ben dikkat çekmek istiyorum, belki beni görür,” dedim umutla. “İkizim önüne dönmezsen o adam hakkında en ufak bir bilgi vermem,” deyince hızla ona döndüm. “Onu tanıyor musun?” Olumlu anlamda kafa sallayınca önümü masaya nasıl döndüm anlamadım bile. Merakla Karan’a döndüm, uysal bir kedi gibi baktım yüzüne...
“Ya hadi sene!” diye sızlandım, kocaman gülümsedi, “Tamam tamam, şimdilik sadece adını söyleyeceğim anlaştık mı?” “Karan!” dedim oflayarak.
Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırıp, “İsmi Yalın Yalçınkaya, ikinci bir ismi var mı bilmiyorum mutlu musun?” diye sordu gözlerini devirip.
“Demek, ismini doğru bilmediğimiz için isim aramasında bulamadık, çünkü isim yanlışsa aramada çıkmaz. Anlamadığım nokta neden görsel aramada çıkmadı?” diye sordum heyecanımı bile yaşayamadan. “Neden olacak zeka küpü ikizim, senin çizdirdiğin resimle, yan masadaki adam arasında en az yirmi fark var, bilgisayar genel bir makine gördüğünü bulur. Bak bu senin çizimine benziyor diye örnekler sunmaz ki!” diye bir güzel beni dalgaya alınca dirseğimi omzuna geçirip telefonuma sarıldım.
‘Yalın Yalçınkaya,’ ismini arama motoruna yazıp arattım, sonuçları beklerken bir ampul yandı kafamda, diyelim ki Çakır ismini katil uydurdu ve yine soy ismi de katilin ayarladığı bir şey nasıl oldu da hatırladığım adam tüm fiziksel özellikleriyle tam olarak karşıma çıktı?
Cevap basit, ben Çakır Yalçınkaya’yı  yani Yalın Yalçınkaya’yı daha önce gördüm, ismiyle fiziksel özellikleriyle tanıdığım biri. Acaba ikinci bir ismi var mı?
Nereden tanıdığımı veya ne zamandan beri tanıdığımı bilmiyorum bildiğim tek bir şey var ona bir şekilde yaklaşmam gerek!
Düşüncelerimden sıyrılıp telefonumdaki arama sonuçlarına baktım, “Ç. Yalın Yalçınkaya,” ismine gözlerimde kalpler çıkarak baktım. Acaba Ç harfi, Çakır isminin kısaltması olabilir mi? Kalbim ağzımda atarken bir siteye girdim, “Ünlü iş insanı Ç. Yalın Yalçınkaya, yine bir ilke imza attı,” yazıyordu kocaman harflerle.
Afrika’daki içilebilir su kaynaklarını en az maliyetle kullanıma açmayı sağlayan inanılmaz farklı bir metot üretmiş! Haberle ilgili detayları es geçip arama motoruna geri döndüm, Ç. Yalın Yalçınkaya kimdir? Yazıp arattım.
Bu sürede yılbaşı eğlencesi son hızla devam ediyordu ama benim tüm ilgim telefonumda olduğu için etrafta olanlarla ilgilenmedim bile.
Çakır’la ilgili bilgilere ulaşmanın verdiği hevesle okumaya başladım, İstanbul doğumlu, başarılı bir iş insanı olarak tabir edilmiş ve övgüyle söz edilmiş. İşin garip yanı bu kadar başarılı ve göz önünde olmasına rağmen ailesi dışında tek bir kadınla fotoğrafı yok. Çakır’dan yani Tam adıyla Ç. Yalın Yalçınkaya’dan söz ederken, Sosyetenin en başarılı ve en kusursuz bekarı, olarak ifade ediyorlar!
Kişisel bilgilere ulaştığımda nefesimi tuttum, 32 yaşında! Allah’ım aramızda 9 yaş var! Annemler buna ne tepki verecek çok merak ediyorum!
Allah’ım ne olursun yaş farkı bu sorun yaratmasın, amin...
Kısa bir dua edip bilgileri okumaya devam ettim, 1.93 boyunda olmasını ne diyeceğim bilmiyorum zaten ona mavi gözlü devim diyordum... Bunu bekliyordum.
İlk okul ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamış, üniversite eğitimini Amerika’da almış ve mimarlık okumuş,  yetmemiş inşaat mühendisliği alanında master yapmış! Yirmi üç yaşında yaptığı İlk çalışması ve aynı zamanda bitirme tezi olan çizimi, dünya çapında en modern mimari yapı olarak ödül almış. Okuduğum her bilgide biraz daha kalbimin hızlandığını hissettim, adam mükemmellik abidesi mübarek. Böyle bir adam, bana bakar mı? Onu geçtim aramızdaki yaş farkı ne olacak, az buz da değil 9 yaş var!
Hüzünle bir nefes koy verdim, ya Çakır’la hiç tanışmamışsak, onu sadece gördüğüm haberlerden dolayı hatırlıyorsam? Belli ki göz önünde olan ve dünya çapında başarılı bir iş adamı! Koridordaki karşılaşmamız ilk karşılaşmamızsa ölürüm kahrımdan!
Ama bir dakika! Onu gerçekten tanıyıp tanımadığını anlayabilirim, sadece ona yaklaşıp kokusunu içime çekmem yeterli! Annemin, babamın ve ikizimin kokularını hatırladım, onunda kokusunu hissedebilirsem pek çok şey açığa kavuşur. Ne yapsam da ona yaklaşsam, sizin bir hayranınızım çalışmalarınıza bayılıyorum deyip imza mı istesem acaba? Ay saçmalıyorum!
Tam çözüm aradığım sıra Karan elimdeki telefonu alıp masaya bıraktı, “Hadi dans edelim bak annemler dans pistine çıktı bile.” Söylediklerinden sonra bakışlarımı piste çevirdim, slov bir müzik eşliğinde dans eden ailemi görünce derin bir nefes aldım, “İstemiyorum,” dedim huzursuzlukla.
İyice kulağıma yaklaşıp, “Sen eğlenmiyorsun diye annemler de mutsuz, bu gece yapma bari güzelim, onlarda çok zor zamanlar geçirdiler bir aylık yokluğun üstüne üç aylık tedavin... Öldürmeye indeksli katilin elindeydin, neler yaşadığımızı tahmin bile edemezsin, işte tam da bu sebeple eğlenmeliyiz...” deyince ister istemez hak verdim. Sonuçta aradığım kişiyi buldum, kim olduğunu ve gerçekte var olduğunu biliyorum üstelik her hangi bir ilişkisinde yok sırf bunu kutlamak için bile mutlu olmalıyım.
Kocaman gülümseyip koluna girdim, birlikte piste çıktık, Karan ellerini belime koyunca, ellerimi boynunda birleştirdim ve dans etmeye koyulduk. Dans ederken gözüm hep Çakır’ın masasına gitse de gülümsemeye özen gösterdim... Bir süre iki kardeş dans ettikten sonra Karan babamlara yaklaştı, “Eş değişimi,” dedi keyifle saniyeler içinde kendimi babamla dans ederken buldum.
“Eğleniyor musun bakalım pek kıymetlim,” dedi duymam için kulağıma doğru yaklaşmışken. “Evet,” dedim keyifle. “Her şey süper gidiyor bugün daha keyifli olamazdım herhalde,” dedim gülüşümle.
“Güzel, sizlerin mutlu olmasından başka bir şey istemiyorum,” dedikten sonra yanağımdan öpüp geri çekildi. Baba kız bir süre dans ettikten sonra müzik değişti daha hareketli parçalar çalmaya başladılar haliyle babamlar masaya geçti, bende sırf eğlendiğimi göstereceğim diye Karanla dans etmeye devam ettim. Bedenimi müziğin canlı ritmine göre uydurup dans ettim ve çokta eğlendim, en son susadığım için masaya döndük...
Yıl başına dakikalar kala bakışlarımı Çakır’ın masasına çevirdim ailesiyle sohbet ediyordu. Onu böyle mutlu görmek o kadar iyi hissettirdi ki anlatamam...
Ona bakarken öyle dalıp gitmişim ki sunucunun geri sayımını çok sonra fark ettim.
“5...4...3...2...1...”
Koş koca salonun pek çok yerinden konfetiler patladı, yüksek kahkahalar, alkışlar duyuldu. Kısaca mutluluk sesleri eşliğinde yeni yıla girdik...
2020 yılı bizlere huzur, mutluluk ve aşkla gelsin...
Ailemle sarılma faslı biter bitmez Çakır’a gitti gözlerim, teknik olarak farklı masalarda otursak da aynı yerde yeni yıla girdik umarım tüm yıl yan yana oluruz...
Dişlerini gösterecek kadar mutlulukla gülen sevdiğime baktıkça daha mutlu oldum evet kabul ediyorum yanına gitmeye şu anlık fırsat bulamadım bir şekilde o fırsatı yakalayacağım.
Yeni yıla girmemizin üzerinden on dakika geçmişti ki tuvaletimin geldiğini hissettim, annemlerin tek göndermeyeceklerini bildiğim için Karan’a yaklaştım. “Tuvalete gidelim mi?” “Gidelim bakalım ikizim,” dedi ve ayaklandı tabi bende peşinden kalktım. Yanımda Karan olduğu için kimse nereye gidiyorsun diye sormadı bile. Neyse iki kardeş tuvalete gittik, Karan kapıda beklerken içeri girdim. Çok şükür ki benden başka kimse yok. Sıra bekleme derdi olmadığı için nasıl mutlu oldum anlatamam. İhtiyacımı giderip kabinden çıktım, lavaboda ellerimi güzelce yıkadıktan sonra rujumu tazeledim ancak o zaman bileğimdeki bilekliği olmadığını fark ettim.
Ay yine nereye gitti şu bileklik!?
Kadınlar tuvaletindeki tüm yerleri gezdim yok, burada düşürmemişim. Tuvaletten çıkıp kapıda bekleyen ikizimin yanında aldım soluğu, “İkizim bilekliğim yok,” dedim telaşla yerlere bakarken.
“Bir yerde düşmüştür boş ver hadi içeri geçelim,” dedi bir yandan mesaj yazarken. “Kiminle mesajlaşıyorsun bakalım?” “Bir arkadaşımla,” dedi gözlerini kaçırarak. “Bunu daha ayrıntılı olarak konuşacağız,” demiştim ki telefonu çaldı. Yemin ederim ekrana baktığında gözlerinin ışıldadığına şahit oldum.
“Hemen geliyorum bir yere kaybolma,” dedi ve müzikten uzak bir alana doğru ilerledi. Bir yandan beni görebileceği diğer yandan da rahat konuşabileceği bir yer bulunca telefonu cevapladı.
Karan görüşmesini yaparken ki, kiminle konuştuğunu deli gibi merak ediyorum, yürüdüğüm yerlerde bilekliğimi aramaya devam ettim.
Kafam tam olarak aşağı doğru eğik vaziyetteyken, birine çarptım ama normal bir çarpma değil bu, bildiğin kafam karşımdakinin karnına çarptı resmen.

Kafamı kaldırmadan görüş açıma erkek ayakkabıları girdi şaşkınlık ve mahcubiyetle bir nefes almıştım ki daha ne olduğunu anlamadan kalbimin teklediğini ellerimin titrediğini hissettim. Kafamı kaldırmama bile gerek yok kime çarptığımı biliyorum!
Kalbim Çakır diye haykırırken usulca kafamı kaldırım safir mavisi gözlerle buluşturdum gözlerimi.
Konuşma yetimi kaybetmiş gibi ona baktım bir süre, içten bir gülüş gönderdi, “Bu gece bilekliğin sende değil de bende durmak istiyor sanırım,” dedi çarpık bir gülüşle. O an, ona o kadar odaklandım ki ne dediğini anlamadım bile...
“Efendim?” dedim titrek bir sesle.
Baş parmağı ve işaret parmağının arasında tuttuğu bilekliğimi gözlerimin önüne getirdi, “Bilekliğin beni sevdi sanırım ikidir karşıma çıkıyor,” dedi sevimli sesiyle. “Ah, anladım,” diye ağzımda bir şeyler geveledim fakat buna konuşmak denmez...
“Buyur,” deyip sağ elimi usulca tuttu ve bilekliğimi avcumun içine bıraktı, “Klips kısmı bozulmuş, tekrar düşeceğini bildiğim için bilekliğini tamir ettirene kadar takmamamı tavsiye ederim,” dedi mavi gözlerini gözlerimden ayırmadan..
“Teşekkür ederim?” dedim bariz bir şekilde ismini soran bir tonlamayla. Merak ediyorum kendini nasıl tanıtacak?
“Yalın,” dedi tek nefeste. “Ceylin,” dedim ve kendimden emin bir tavırla devam ettim. Aslında hala elimi tutuyor oluşu devam etmem için güç verdi. “Tabi biz daha önceden tanışıyoruz ve sende ismimi pekala biliyorsun öyle değil mi Çakır?” dedim gözlerimizi bir an ayırmadan...
Kalbim ağzımda atarken merakla vereceği cevabı bekledim...

★★★★

Bölüm nasıldı?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Neler olsun istersiniz?

Sizi çok seviyorum.

Elif Diril.


ÇİLLİ GELİNCİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin