İyi akşamlar, nasılsınız bakalım? Sizi çok özledim...
Uzun aylar geçirdim, part time çalışmam, staj ödevim, üniversiteden mezun olmam derken size kavuşamadım. Birde anneannem vefat etti...
Haliyle ancak karşınıza gelebildim kusuruma bakmayın telefi edeceğim sık sık birlikte olacağız.
Destekleriniz için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.
Desteklerinizi eksik etmeyin oy ve yorumlarınızı bekliyorum:)
Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
Bu bölüm tüm okurlarına ithaf edilmiştir, her zaman yanımda olduğunuz için teşekkür ederim.
Medya: Ceylin Arısoy
★Keyifli Okumalar Dilerim Bir Tanelerim★~Ufak bir hatırlatma~
Tek istediğim onu şüpheye sokmadan güvenli bölgeye ulaşmaktı.
Bedenimin tüm hakimiyetini kaybettiğimi, beni omzuna attığında anladım, kendi isteğimle kolumu bile kıpırdatamadığımı fark ettim. Burnuma dolan konusu beynimin açılmasına sebep oldu ve geri planda kalan tüm anılarım yavaş yavaş benliğime hücum etti. Buraya geleli kaç gün oldu, emin değilim, yüksek güvenlikli bir yerde bu kadar kolay etkisiz hale getirildiğime ve kimsenin de ruhunun duymadığına inanamıyorum.
Onun omzunda merdivenleri çıktığımızı hissettiğimde deli gibi çığlık atmak istedim, sesim çıkmadığı için içimden haykırdım, çaresizlikle ağlamaya başladığımda, yer altından çıktığımızı anladım. Taş kulübeden çıktığımızda Mart ayının ayazı sadece yüzümde hissettim, yüzüm dışında kalan bendenim, soğuğu bile hissetmedi.
Akşam karanlığında omzunda benimle hiç yorulmadan ve hiç sorun yaşamadan ilerlemesine hayret ettim. Büyük ağaç gövdesinin yanına gelince beni omzundan indirdi ve ağaca yasladı, “Demek ağlamaya başladın, harika şimdi seni ruhen bitirecek bir şey daha söyleyeyim mi Ceylin?” dedikten sonra beş saniye kadar yüzüme baktı, ve kahkaha atıp, “Konuşamadığını bir an unuttum, evet dediğini farz ediyorum. Birliktelikler yokluğunu anlayana kadar biz çoktan buradan gitmiş olacağız ve biliyor musun, Çakır birliğe döndüğünde senin için çok geç olacak!” sözlerinden hemen sonra başıma bir şey geçirdi o an yaptığım tek şey Çakır’ın bir an önce yokluğumu fark edip harekete geçmesi için dua etmekti.
İşte şimdi gerçekten bittim ben!
★
Onun omzunda bir süre daha ilerledikten sonra bir arabaya bindirildiğimi hissettim, görmemi engelleyen bez torbaya lanet ederek bir şeyler görmek için uğraştım ama boşa verilmiş bir çaba oldu, birlikteyken yaptığı felç edici iğne yüzünden kolumu kaldırıp başımdaki bez torbayı çekip çıkaramadım da!
Konuşamamam da cabası! Hatırlıyorum, bana yaptıklarını, beni nasıl etkisiz hale getirdiğini anlattığı saçma sapan hikayeleri, her şeyi hatırlıyorum! İşin kötü yanı düşündükçe midem bulanıyor ve kusmak istiyorum.
Ne kadar süre arabayla ilerledik bilmiyorum araba durduğunda nerede olabileceğimize dair en ufak fikrim bile yoktu, duyduğum kadarıyla arabadan indi, kapıyı sertçe kapatıp benim tarafıma geçti, sadece duyabildiğim için korkuyla bekledim. Kafamı sağ sola çarpmamı umursamadan beni arabadan çıkardı dakikalar sonra kilit açılma sesi duydum ve bir yere girdiğimizi hissettim. Beni sertçe bir yere yatırdı ve başımdaki örtüyü kaldırdı, ilk başta gözlerime hücum eden ışık yüzünden gözlerimi bir kaç defa kıpıştırmak zorunda kaldım, ilk gördüğüm şey mavi tavan oldu, daha önce rüyamda gördüğüm yerde olduğumu anlayınca kalbim sıkışmaya başladı. Burayı biliyorum bana işkence ettiği ve geçmişimi unutturduğu yer!
“Burayı özlemiş misin!? Bence özlemişsindir ne de olsa diğer kızlara göre burada en çok sen vakit geçirdin,” dedi alayla. Verdiği ilaç yüzünden konuşamadığım için öfkeyle bakmaktan başka bir şey yapamadım. Hareketsiz durmama rağmen kol ve ayak bileklerimi bağladı ve bir yandan da konuşmaya devam etti.
“Seni uyarmıştık, tehlikeli sularda yüzüyorsun dikkat et dedik ama bizi dinlemedin! Ne yazık oysa bir tek seni öldürmek istememiştim! Çünkü sen benim hediyemdin, tek yapman gereken şey sana anlattıklarımıza uymandı ama sen ne yaptın? Hiç bir dediğimizi yapmadın bugünden sonra yaşayacağın her şeyin sebebi sensin Ceylin!” dedi ve suratıma yediğim tokatla gözlerim karardı.
Bilincin yavaş yavaş yerine gelirken bir dejavu hissi benliğimi sardı, gözlerimi açmak için sabırsızlansam da açmadım bekledim. İçimden deli gibi sızlanmak bağırarak ağlamak geçse de cesaretli olmak için kendime telkinler vermeye çalıştım.
Fark ettim ki bayılmadan önce konuşurken en az iki kişiden söz etti, seni uyarmıştık, bizi dinlemedin falan dedi yani bu katil her kimse en az iki kişi! Ortağı var!
Bana hediyemdin dedi yani beni hediye etmek isteyen beni kaçırmak isteyen manyak peki ya ortağı kim? Pislik yine beni kaçırmanın bir yolunu buldu hem de yüksek güvenlikli bir birlikten kaçırdı bu aptal katil nasıl oluyor da bu kadar ileri gidebiliyor aklım almıyor.
Usulca parmağımı oynatmaya çalıştım, oynatabildiğimi fark ettiğimde ilacın etkisinin geçtiğini anladım. Yani bu demek oluyor ki bağırabilirim ama gücümü iyice toplamam gerekiyor, dirayetli olmam lazım.
Sinirli “Hala uyanmadı!” diyen sesi duyduğumda tüylerim diken diken oldu, ensemden bir ürperti yayıldı, bu sesi tanımadığıma eminim. “Birazdan kendine gelir,” dedi dün akşam ki pislik.
“Bir an önce uyansa da işime baksam artık sen hakkını kaybettin! Şimdi benim sıram,” dedi alaycı sesiyle. İşte o zaman bir şey kafama dank etti, 38 kurbanın farklı şekilde öldürülmesinin sebebini anladım. İki farklı psikolojiye sahip katil, biri kurbanlarını vahşice öldürürken, diğeri daha acısız ölümler tercih ediyor ve ne yazık ki acısız ölümler tercih eden ve biraz olsun merhamet sahibi olan pislik, tüm geçmişimi unutturup beynimi alt üst etti bu da yetmezmiş gibi beni tekrar kaçırdı. Dün akşam ne demişi bir tek seni öldürmek istememiştim dedi! Yani eğer gözlerimi açarsam asıl caniyle karşılaşacağım!
“Ceylin benimdi ve öyle olarak kalacak ona ne yapacağıma ben karar vereceğim, sen elindekiyle ilgilen!” dedi son derece kararlı bir tavırla bunun için sevinmeli miyim, yoksa her şey boş verip ağlamaya başlamalı mıyım!?
Diğer ses bariton bir tonla, “Tamam!” dedi hiç bir yorumda bulunmadı, onun çizdiği sınırları geçmek için tek kelime etmedi. Bu iki sapkın katilin birbirlerine saygı duyduğuna inanamıyorum. Zihnimin hala açık olduğuna şükredip gözlerimi açtım, hızla başımı çevirebileceğim kadar mesafeyle etrafı inceledim. Pek çok işkence aletinin bulunduğu bir yer olduğunu düşünüyordum ama odada benim yattığım yerden başka bir şey yok tamamen boş olan oda beni şaşkınlığa uğratırken, beni kaçıran katili düşünmeye başladım, daha önce hayatımda mıydı yoksa sadece beni kaçırdığı zamandan mı hatırlıyorum diye yoğun bir düşünce denizine girdim ama hiç bir şey bulamadım. Acaba bana anlattı o saçma hikayelere kendini de dahil etti mi?
Odanın kapısı açılınca korkuyla sıçrayıp kapıdan tarafa baktım. Yüzünün her zerresini hatırlıyorum ama ismini bilmiyorum! Lanet!
“Günaydın, diyeceğim ama senin için pek aydın bir gün olmayacak!” dedi alayla. Sakinliğini korumaya çalışarak konuşmaya başladım, “Neden beni öldürmedin?”
“Dün akşam söylemiştim ne çabuk unuttun? Sen benim hediyemdin, seni hediye etmek için o kadar hazırladım ama sen her şeyi mahvettin bunu için bile ölmeyi hak ediyorsun!” dedi öfkeyle soluyup. Onun sinirine rağmen sakince konuşmaya devam ettim. “Beni kime hediye edecektin?”
“Kan kardeşime, dostuma, yoldaşıma, duydun mu beni benim için çok önemli olan birine hediye edecektim seni, lanet olsun senin yüzünden her şey arap saçına döndü!”
Gözlemlediğim kadarıyla, bir çeşit kimlik bunalımı yaşıyor, o an bir şey kafama dank etti ve ilk defa dün geceden beri derin bir nefes aldım.
“Sen katil değilsin, sadece yardımcısın,” dedim bir şeyi fark etmiş olmanın verdiği heyecanla. “Bu hiç bir şeyi değiştirmez, biz bu işte beraberiz, bu zamana kadar kimseyi öldürmemiş olmam öldürmeyeceğim anlamına gelmez, üstelik senin dışındaki kızların ölmesini bende istedim! Ayrıca sizlerin acı çektiğini görmekten zevk alıyorum,” dedikten sonra sağ eliyle boğazıma yapıştı, o an nefessiz kalan ciğerlerim nefes almak için çırpınırken elim kolum bağlı bir vazıyette ölümü bekledim! İşte o an karşımdaki adamın aklının çokta yerinde olmadığını hissedip çaresizlikle çırpındın. Havasızlıktan gözlerim kapanacakken boynundaki elini çekti, işte o an öksürüklerimin arasından nefes alamaya çalıştım. Ben nefesimi düzenlemeye çalışırken odanın içinde volta atmaya başladı, “Onu seviyor musun?” sorusuyla afalladım. “Kimi?”
“Çakır’ı seviyor musun?” sorusuyla tüm bedenim gerildi, Çakırdan bile haberi var! “Evet,” dedim kararlılıkla. Soğuk kanlılıkla bakışlarını üzerime dikti, “Onun için neleri göze alabilirsin?” “Her şeyi!” “Onun yaşaması için seni öldürmek istesem?” Bir an bile düşünmedim, “Öldür o zaman!”
Keyifle sırıttı, “Bu cevabı sevdim,” dedi alayla. Neresinden çıkardığını bilmediğin bıçağı gözlerimin önünde getirdi, “O güzel yeşil gözlerini çıkarıp sevdiğin adama göndersem ne olur dersin?” Düşünmek bile istemiyorum. “Cevap vermeyeceksen yaşayarak görmeyi tercih edeceğim,” dedi ve bıçağın ucunu göz kapağımın altına dayadı. Göğün korkuyla inip kalkarken sesimi çıkarmadım, bıçağı mili metrelik bir biçimde öne doğru hareket ettirince nefesimi tuttum. “Gözlerinde korkuyu görmeye bayılıyorum!” dedi sadisçe bir zevkle. “Er yada geç Çakır, seni ve ortağını bulacak, o zaman ne yapacaksın çok merak ediyorum.” “Bunu senin göremeyecek olamam ne büyük kayıp!”
“Umurumda değil, sadece sizlerin yakalanmış olmanız bile benim için yeterli.” “Ceylin, senin ardından Çakır’ı da yanına göndermemi ister misin?” Alayla güldüm, korkun ölmek değil, benim korkum sevdiklerimi kaybetmek şu durumda kendim için endişe etmemin hiç bir anlamı yok. “Çakıra gücün yeter mi sanıyorsun?” “Ah Ceylin bilmediğin o kadar çok şey var ki!” Elindeki bıçağı gözümün önünden çekince ister istemez derin bir nefes aldım tam rahatladım derken bıçağı hızla bileğime sapladı. Dudaklarımdan Fırat eden acı çığlığa inat keyifle kahkahalar atarak odadan çıktı. Acı yüzünden iyiden iyiye ağlamaya başladım ve korkarak sol bileğime baktım, bıçak bileğimde saplı bir şekilde dururken yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama nafile! Göz yaşlarım yüzünden bulanıklaşan gözlerimle bileğinde hasar kontrolü yapmaya çalıştım.
Sanırım bıçağa bir şey sürmüş bıçak yarasının bu kadar can yakması normal olamaz! Acıdan bağırmaya devam ettim ama yardım için hiç kimse gelmedi, o pisliği hafife almakla hata ettim.
Ne kadar süre çırpındım bilmiyorum ama sağ bileğimdeki ipin gevşediğini fark ettim bu sefer dikkatimi diğer bileğime verip gevşeyen ipten kurtulmaya çalıştım, bir yandan bağırıp diğer yandan kurtulmak için çırpınmaya devam ettim. Kolumu ipten kurtardıktan sonra derin bir kaç nefes alıp sol kolumdaki bıçağa baktım. O bıçağı çıkarmadan kalkabileceğimi ve iplerden kurtulacağımı hiç sanmıyorum. Uyuşan ve kırap giren kolumu rahatlatmaya çalışıp, fazlada düşünmeden bileğimdeki bıçağı çıkardım, çıkardım da nasıl çıkardım? Allah’tan bıçak çakı tarzında küçüktü, acıdan inleyerek sol kolumdaki ipi elimdeki bıçakla kestikten sonra güç bela doğruldum ve ayak bileklerimdeki ipleri de kestikten sonra zorla yatırıldığım sert zeminden kalktım, ne kadar süredir hareketsiz yatıyorum bilmiyorum ama bir an dengemi sağlayamadım. Kolumun acısını düşünmemeye çalışarak kapıya ilerledim, elimdeki küçük bıçaktan güven alarak kapıyı yavaşça açıp etrafı kolaçan ettim, sağ ve sola doğru uzanan iki dar koridorla karşılaşınca titrek bir nefes aldım. Savaşmadan kaybetmeyeceğim! Koridorların sonlarında ne olduğunu bilmediğim için bir an ne tarafa gideceğimi bilemedim. Anlık bir iç güdüyle sağ tarafa doğru sessiz ama hızlı adımlarla yürümeye başladım. On adım sonunda bir kapıyla karşılaştım ama içime kötü bir his doğdu yine de denemek için kapının kulpunu tuttum ve yavaşça çevirdim. İçeri doğru bir adım atmıştım ki gördüğüm şeyle olduğum yerde kalakaldım.
38. Kurban!
Tıpkı benim gibi sert bir zemin üzerine yatırıp bağlanmış halde, yüzünde bedeninde o kadar çok darp izi var ki...
Seslice yutkundum, baygın halde yattığını umuyorum, ya öldüyse?
Hayır hayır, bu zamana kadar kaçırdıkları kadınları on beş gün boyunca ellerinde tuttular ve tahminen bu kadın kaçıralı daha bir hafta olmadı. Yada oldu mu? Bilmiyorum ama ona da yardım etmem gerekiyor! Üzerimdeki şaşkınlığın verdiği etkiye rağmen hızlı davranıp, bıçakla kol ve ayak bileklerindeki ipleri kestim, o ana kadar yaşıyor mu diye bakmak aklıma bile gelmedi, bir kaç kez sarstım uyanmayınca tedirginlikle parmaklarımı şah damarına bastırıp nabızını hissetmeye çalıştım. “Hadi...” diye fısıldadım. Sanki benim isteğimle olacak bir şey gibi. Nabzını hissedemeyince boğazımdan yükselen hıçkırığa mani olup odan çıktım, geldiğim yolun aksine doğru hızla ve sessizce yürüdüm. Çıktığım odanın önüne geldiğimde korkuyla titreyerek ilerlemeye devam ettim.
Bir kaç adım sonra bulduğum ilk kapıdan içeri girdim ama keşke girmeseydim? Beni kaçıran pislikle karşılaşınca ister istemez durdum. “Bende senin gelmeni bekliyordum çilli gelincik!” dedi alayla. “Benimle derdin ne?” “Hediyem olarak seçtim seni, tek neden bu.” “Sen tam anlamıyla bir ruh hastasısın! Onca şeyden sonra daha ne istiyorsun benden, senin yüzünden geçmişimi hatırlamıyorum, kim olduğumu bilmiyorum daha ne istiyorsun, derdin ne!?”
Elindeki bardaktan bir yudum aldıktan sonra koltuğa oturdu, o an salon tarzı bir yere girdiğimi fark ettim.
“Ceylin, Ceylin... Hala anlamamış olmana inanamıyorum, bu kadar saf olmamalısın. Seni istediğim biri olarak kan kardeşim için hazırladım, bu hayatta ondan başka kimseye güvenemeyeceğini bilecektin, hayatını sadece onun için adayacaktın ama sen bir çuval inciri berbat ettin. İkiniz için güzel bir hayat planlamıştım, ah aptal kadın!” diye gürleyip elindeki bardağı duvara fırlattı. “Kim lanet olsun, beni kim için bu hale soktun?”
Alaylı bakışlarını üzerime dikti ama hiç bir şey söylemedi, “Çakır beni bu delikten kurtarmaya geldiğinde senin de cesedin çıkacak buradan!” Gözlerini devirdi, “Seni kurtarmaya alışkın zaten!”
“Anlamadım?”
“Geçen sefer seni elimden kurtaran Çakır’dı bana sakın bilmediğini söyleme,” dedi ve alayla kahkaha attı, “Sen gerçekten de aptalsın!” dediğinde tek duyduğum şey beni kurtaran kişini Çakır olmasıydı!
Geçen sefer beni pisliğin elinden kurtarıp hastaneye götüren oymuş demek ki!
“Ceylin, sana bir sır vereyim mi?”
Bir yandan kanayan bileğinin acısı diğer yandan karşımdaki pisliğin bilmece tarzı konuşmaları, insana kafayı yedirtir.
Tek kaşımı havaya kaldırıp gözlerinin içine baktım.
“Sana söyleyeceğim şeyi merak ediyorsun değil mi? Ah siz kadınlar...” dedikten sonra bana doğru bir kaç adım attı, hemen bende geriye doğru iki adım attım, “Sakın yaklaşma!” “Merak etme daha yakın olacağız. Sana vereceğim sırra gelecek olursak, Ben olmasaydım Çakır’a aşık olmazdın!”
Kafa karışıklığıyla sordum, “Ne demek istiyorsun sen aşağılık pislik!?”
★★★★
Bölüm nasıldı?
Sizce katilimiz ne demek istedi?
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Neler olsun istersiniz?
Sizi çok seviyorum.
Elif Diril
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLLİ GELİNCİK
ChickLit(Çilli Gelincik adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Sen Deli, Ben Deli Sonumuz çok tehlikeli "Çilli..." * Ceylin, kimliğini yenilemek için başvuru yaptığında hayatını da yenileyeceğini hesaba katamadı, öyle şeyler oldu ki kendini, bir delinin, s...