Süpriz♥
İyi akşamlar nasılsınız bakalım? Ay bomba gibi bir bölümle sizlerleyim umarım beğenirsiniz.
Desteklerinizi bekliyorum oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.:)
Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
Bu bölüm tüm okurlarına ithaf edilmiştir.
Medya: Ceylin Arısoy
★Keyifli Okumalar Dilerim Bir Tanelerim★
“Geçen sefer seni elimden kurtaran Çakır’dı bana sakın bilmediğini söyleme,” dedi ve alayla kahkaha attı, “Sen gerçekten de aptalsın!” dediğinde tek duyduğum şey beni kurtaran kişini Çakır olmasıydı!
Geçen sefer beni pisliğin elinden kurtarıp hastaneye götüren oymuş demek ki!
“Ceylin, sana bir sır vereyim mi?”
Bir yandan kanayan bileğinin acısı diğer yandan karşımdaki pisliğin bilmece tarzı konuşmaları, insana kafayı yedirtir.
Tek kaşımı havaya kaldırıp gözlerinin içine baktım.
“Sana söyleyeceğim şeyi merak ediyorsun değil mi? Ah siz kadınlar...” dedikten sonra bana doğru bir kaç adım attı, hemen bende geriye doğru iki adım attım, “Sakın yaklaşma!” “Merak etme daha yakın olacağız. Sana vereceğim sırra gelecek olursak, Ben olmasaydım Çakır’a aşık olmazdın!”
Kafa karışıklığıyla sordum, “Ne demek istiyorsun sen aşağılık pislik!?”
“Bence gayet açık konuşuyorum tabi sen anlamamakta direniyorsun bu da senin sorunun. Şimdi elindeki bıçağı yere at ve bana doğru yaklaş,” dedi duymaktan iğrendiğim sesiyle. “Tabi ya başka bir arzun!?” dedim alayla ve hızla arkamı dönüp girdiğim kapıdan çıktım ve koşmaya başladım, dediğim gibi savaşmadan kaybetmeyeceğim! Arkamdan koştuğunu hissetsem de cesaretli olup hızımı artırdım.
Koridor boyunca koşup, bulduğum ilk kapıdan içeri girip kapıyı ardımdan hızla kapattım ve kapının ardında bulunan kilitle kapıyı kilitledim. Muhtemelen beni bağladığı yerden kurtulamayacağımı düşündüğü için koridorun diğer ucundaki odanın kilidinin bulunmasını önemsemedi bile, neyse ki son anda yakalanmaktan kurtuldum, onun ihmalinden faydalanmak bile benim için büyük şans...
Sırtımı kapıya yaslayıp, sıkışan nefesimi kontrol altında tutmak için uğraştım. “Kendi rızanla dışarı çıkarsan çok canın yanmaz!” Kapının ardından gelen sesini duyduğumda midem ayağa kalktı, “Seni iğrenç pislik, Asla kendi rızamla yanına gelmem!” Yumruğunu sertçe kapıya geçirince, yumruğunun şiddetini sırtımda hissettim. O kadar güçlü ki kapıya geçirdiği tekme ve yumrukların güçlü titreşimlerini bedenimde hissedebiliyorum. “Derdiniz ne sizin! Pis şizofrenler!?” “Sana seninle olan derdimi söyledim Ceylin daha neyi merak ediyorsun?”
“Diğer kızlar? Benim dışımda 37 kurban, onlardan ne istediniz, hiç mi vicdanınız sızlamadı, kimini diri diri yakıp, kimini parçalara ayırmışsınız!”
Keyifle kahkaha atınca, dışardaki pisliği ellerimle boğmak istedim. “Ne kadar haz verdiğini bilemezsin, ayrıca diğer kızları neden kaçırdığımızı da asla öğrenemeyeceksin! O kadar ömrün olduğunu sanmıyorum. Eğer sen, elimden bu kadar çabuk kurtulmasaydın, diğer kurbanlarımı da sana anlatacaktım artık şansına küs!”
Sözlerinden sonra aklıma Cevat komiserin ifademi almak için geldiği gün yaptığımız konuşma aklıma geldi, bana bir şekilde ilk 12 kurbanını tanıtmıştı ve sıra bana gelene kadar anlatmasını beklediği 15 kurbanından söz etmişti. Benden önceki 27 kurbanıyla bu şekilde tanışmış olacaktım ve dışardaki psikopat tam olarak bundan söz ediyor!
Harika tam anlamıyla psikopat bir sadistle burun burunayım ve bu delikten nasıl çıkacağıma dair hiç bir fikrim yok!
Ayrıca cevap istediğim o kadar soru var ki? Kapının dışında bana emirler yağdıran psikopat nasıl oldu da yüksek güvenlikli bir birliğe elini kolunu sallayarak girdi, hadi bir şekilde girdi nasıl oldu da bu kadar kolay çıktı?
Bunun tek bir açıklaması var kapının önündeki psikopat maalesef birlikten biri ve o pislik hem Çakır’ı hem de ikizimi tanıyor olabilir!
Harika!
Çakır ne demişti, bu bölüm benim ekibime ait, dedi ama diğer ekiplerle de pekala irtibat halindeler ne yazık ki en azından tanışıyorlar! Lanet olsun!
Ya katil yardımcısı psikopat, Çakır gibi ekip lideri falansa o zaman tam manasıyla bittim demektir. Çakır gibi güvenlik ve gizlilik bilgilerine erişebiliyorsa beni kaçırırken ki kamera kayıtları siler ve kimsede ne olduğunu anlamaz, ben kesinlikle bittim.
Bir şey yapıp bu manyağı sakinleştirmem gerekiyor, onun boşluğundan yararlanıp kaçmanın yolunu bulmam lazım, ya da bana yaklaştığı anda küçük ama hayli keskin olan bıçağı boynuna saplayıp kaçmalıyım başka çıkar yolum yok.
En mantıklısı son seçenek, ben pısırık bir kız olarak yetişmedim, gerektiğinde yumruk atmalı gücümün son damlasına kadar savaşmalıyım!
Beni kapattığı odayı hatırlıyorum, yani buraya daha önce geldim ve eğer bu iki manyakla dışarı çıktıysam kesinlikle dış kapının nerede olduğunu biliyorumdur, sadece bana verdiği zehir yüzünden hatırlamıyorum! Ah aptal kafam içeri girdikten sonra kaç saniye de beni kapattığı odaya getirdiğini hesaplasaydım şimdi ne yöne gideceğimi bilirdim.
Çakır beni daha önce kurtardıysa şimdi de kurtarabilir ama kim bilir katilin izini neredeyken buldu da kurtardı beni.
“Biraz burada kal bakalım Ceylin! Sinirimi çok bozdun,” dedi eve adım seslerini duydum. Belki de kapının önünden uzaklaşmadı bile, sadece olduğu yerde ayaklarıyla ses çıkarıyor olabilir. Ben sırf bu odadan çıkayım diye türlü oyunlar bile oynar.
Kapının kilitli olmasına güvenip, odaya kısa bir an göz attım şansıma, başka bir kurbanın cesedinin bulunmadığı boş oda olması içimi hayli rahatlattı. Sadece üçlü kanepenin bulunduğu odanın camlarının olmaması ve kaçacağım tek yerin sırtımı yasladığım kapı olması da hayli can sıkıcı...
Yere yavaşça oturdum ve sol bileğimi kontrol ettim, az önce yaşadığım adrenalin sayesinde acımı unutmuştum fakat azda olsa güvende olduğumu hissettiğim an acı kendini göstermeye başladı. İlk ana göre azalmasını beklediğim kanamam bu kadar hızlı akmaya devam ederse her an bayılacağımı bildiğimden bıçak yardımıyla tişörtümün alt kısmından yatay bir şerit kesip sıkıca bileğime sardım. Umarım bu sargı tampon görevi görürde kanama durur yoksa savaşmaya bile halimin kalmayacağına eminim...
Bana uzun gelen bir zaman sonunda dinlendiğime ve güç topladığıma kanaat getirip oturduğum soğuk zeminden kalktım.
Kapıyı açıp dışarıyı kontrol etsem mi? Yok daha neler o pislik kesin kapının önündedir ya da muhtemelen kapıya birini dikmiştir! Ya çıkmayacağımı düşünüp gittiyse, ya şuan kaçmam için en iyi fırsatsa?
Saçmalama Ceylin!
Delirdin mi?
Karşı karşıya olduğun kişiler uzun zamandır polisten kaçacak kadar zeki, delilleri yok edecek bağlantıları olan kişiler, hazır kendimi güvene almışken durabildiğim kadar odada durmam lazım. Ne zaman ki kapıyı zorla açmaya kalkarlar o zaman gardımı almalıyım. Şuan için yapmam gereken tek şey tetikte olmak ve birde odayı karıştırıp silah olarak kullanabileceğim bir şeyler var mı kontrol etmeliyim.
Verdiğim kararla hızla üçlü kanepenin etrafını inceledim, sağında solunda kullanabileceğim bir şey var mı diye kontrol ettim. Kanepenin altını üstüne getirdim ama hiç bir şey bulamadım, ne vardı sanki bir tane silah falan saklasalardı? Ah hayal kurmak bile güzeldi...
Koltuğa oturup bakışlarımı kapıya dikip beklemeye başladım, nasılsa bir yerde sabırsızlanıp kapıya gelecek ve içeri girmeye çalışacak, bende ona saldırmak için en iyi zamanı kollayacağım beklemediği anda hamlemi yapıp elinden kurtulacağım. Tabi işin ucunda yağmurdan kaçıp doluya tutulmakta var, beni, psikopatça sözde kan kardeşine hediye için hazırlamaya çalışan manyaktan kurtuldum derken asıl katilin avcuna düşersem o zaman Çakır bile beni kurtaramaz.
Öyle bir haldeyim ki beynim durdu sanki aklıma hiç bir şey gelmiyor, öyle bir plan yapmalıyım ki bu sayede ikisinden de kurtulmalıyım tabi hamle yapmak için tek şansım olacak. Hiç bir şey olmamış gibi odadan çıkarsam kesin yakalanırım ve kan revan içinde kaçtığım odada kendimi bulurum ve sonum 38. Kurban gibi olur. Aklım almıyor kurbanlarını on dört gün canlı tutup on beşinci gün öldürüp, cesedini bir yere atıyorlardı veya ölüm videosunu basına sızdırıyorlardı, ne oldu da 38. Kurbanı bu kadar çabuk öldürdüler? Ayrıca neden cesetten kurtulmadılar? Kafamda deli sorular...
Aklıma bir şey geliyor ama dillendirmek istemiyorum umarım 38. Kurbanın erken ölmesinin sebebi değilimdir... Belki de iki manyak birlikte beni öldürmeye çalışacak kim bilir?
Başıma saplanan ağrı yetmezmiş gibi bileğimdeki acı... Bileğimdeki kanamadan söz etmiyorum bile sanırım en kısa sürede kanamayı durduramazsam kan kaybından öleceğim. Pislik belki de yavaş yavaş öleyim diye damarlara en kolay ulaşabileceği bir yerden yaraladı?
Yara olan yere avcumla baskı yapıp kanamayı durdurmaya çalıştım, sol kolum ve sol bacağımın üst kısmı tamamen kan olduğunda bu lanet yerden canlı çıkacağıma dair pek umudum kalmadı. Git gide ağırlaşan göz kapaklarım da bana ihanet eder gibiydi... Yaranın dikilmesi gerekiyor ama şuan öyle bir imkanım yok...
Madem ölümden başka yolum kalmadı, maalesef korkmamı gerektirecek de bir şey kalmadı... Bayılıp o iki pisliğe altın tepside gitmektense en azından birinin bedeninde bir iz bırakmalıyım!
Kolumdaki kandan sırılsıklam olmuş kumaş parçasını çözüp yaranın durumu kontrol ettim, kan alma şekline bakacak olursak sanırım atar damarım kesilmiş ve çok şükür ki yaranın bir kısmında pıhtılaşma var bu da kanamanın biraz olsun azaldığını gösterir.
Tişörtümü başından çıkarıp uzun bir kumaş parçası kestim, geri kalan kumaş parçasını da katlanabilecek kadar küçük şekilde katlayıp yaranın üzerine koydum, güç bela uzun kumaş parçasıyla sıkıca sardıktan sonra derin bir nefes aldım. Artık savaşmaya hazırım!
Koltuktan kalktım kalktığım gibi geri oturdum sebebi başımın dönmeye başlaması... Toparlanmak için kendime kısa bir süre tanıyıp kendimi iyi hissettiğimde elime bıçağı alıp kapıyı açtım. Önce etrafı kontrol ettikten sonra geldiğim yönün aksine doğru yürümeye başladım, altı yedi adım sonunda dış kapıyla karşılaşınca kalbim heyecandan deli gibi atmaya başladı...
Kapının yanına vardığımda bir notla burun buruna geldim...
‘Ceylin umarım odada kan kaybından ölecek kadar cesaretsiz değilsindir, zira seninle eğlenmek için gün sayıyor olacağım. En mutlu olduğun anda karşına çıkacağım ve en sevdiğinin elinden alacağım seni... Neden elimdeyken sana zarar vermiyorum diye soracak olursan, kalbinin her gün korkuyla titremesini istiyorum. Acaba bugün mü karşıma çıkacak korkusuyla belki günler, belki aylar belki de yıllar geçireceksin... Ve seninle özel olarak ilgileneceğim... Kızıl Katil...’
Kalbimin üstüne bir korku çöreklendi, nefesim tekledi. Eğer bu mesele burada kapanmazsa yarın veya başka bir gün yine karşıma çıkacak üstelik onun yüzünden hiç huzurlu bir gün geçiremeyeceğim! Tüm bunları düşündüğümde burada ölmek o kadar cazip bir fikir ki... Ama bunu yapamam, intihar edemem! Kapıdaki notu cebime tıkıştırdıktan sonra kapıyı açtım, ilk hissettiğim şey Mart ayının ayazı oldu üzerimde sporcu sütyeni ve pantolon olduğu için bu şekilde dışarı çıkarsam donma tehlikem olduğu için giyebileceğim bir şeyler almam gerektiğine karar verip dışarı çıkmadan önce geri döndüm. Daha önce sima olarak hatırladığım ama ismini hatırlamadığım katil yardımcısıyla karşılaştığım yere döndüm. Hızla etrafı kontrol edip omuzlarıma örtebileceğim polar şalı aldığım gibi dışarıya koştum kaybedecek zamanım yok.
Dışarıda çıkar çıkmaz, havanın aydınlık olması içimi biraz olsun rahatlattı. Nerede olduğumu anlarım umuduyla etrafa baktım sık çam ağaçlarının bulunduğu bir evin önünde olduğum için ne yöne gideceğimi bilmesem de kapının önünde duran motora doğru yöneldim, Yalın ayak yürümek hele bu soğukta akıl karı değil. Motorun üzerinde bulunan anahtarı görünce anladım ki katil ve beni hediye sanan manyak gitmemi istiyor yoksa üzerinde anahtarı bulunan bir motor bırakmazlardı. Tabi bana psikolojik şiddet uygulamaktan başka bir planları yoksa...
Daha fazla zaman kaybetmeden motora bindim ve kontağı çevirdim vitesi bire alıp, gaz verdim bu sayede motoru çalışır duruma getirdim. Hiç bir güvenlik olmadan motora binmem son derece saçma ama her şey durup dururken kan kaybından ölmemden iyidir.
Orman içinden geçip hızla otoyola girdim, umarım bir polis arabası veya dinlenme tesisi gibi bir şey bulabilirim. Aksi gibi bomboş yolda gidiyor olmam çok garibime gitti. Aklıma, beni kaçıran pisliğin, daha önce yaptığı gibi bir zehir vermiş olabileceği fikri düştü. Sonuç olarak madem ertesi gün bırakacaktı neden kaçırsın ki?
Eğer zihin bulanıklığı yapan zehrin etkisinde olsaydım o zaman bunu düşünemezdim ayrıca sol bileğimdeki ağrıda son derece gerçekçi!
Yaralı bileğimin el verdiğince motoru sürmeye devam ettim ilk gördüğüm dinlenme tesisi kapalı olduğu için şansıma lanet edip sürmeye devam ettim. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama Şereflikoçhisar şehrine girdim. Haliyle benden başka insanların bulunduğu bir yerde olduğum için otoban üzerinden gitmek yerine şehrin içine girdim. Uyuşmaya başlayan bileğim ve giderek daha fazla dönen başıma rağmen aile sağlığı merkezi buldum. O dakikadan neler yaptım tam hatırlayamıyorum...
Yalpalayarak motordan indim bulanık gözlerimle gördüm son şey telaşlı bir teyze oldu...
~~~~
Bir dejavu hissiyle gözlerimi açtım, bu sefer başımda bekleyen biri yoktu ve beni güvende hissettirecek o koku da yoktu, kısaca ailem yanımda değil işte...
Bulunduğum yeri hızla kontrol ettim, hastane odasında olduğumu anlayınca derin bir nefes aldım. Aile sağlığı merkezinden hastaneye nasıl geldim bilmiyorum, camdan dışarıya baktığımda havanın karanlık olduğunu fark ettim. Sanırım beş altı saattir kesintisiz uyuyorum.
Bir bilgi almanın umuduyla hemşire çağır butonuna bastım, dakikalar içinde lila renkli hemşire üniformasıyla gelen hemşire güler yüzle yanıma yaklaştı.
“Sonunda uyandınız, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” “Boğazım çok kurumuş, su alabilir miyim?” “Tabi alabilirsiniz,” dedikten sonra odadan çıktı ve hemen elinde pet şişeyle geri döndü. Hemşirenin yardımıyla su içtikten sonra arkama yaslandım.
Merakla hemşireye sordum, “Ne oldu bana?” “Aile sağlığı merkezinin önünde bayılmışsınız, bileğinize pansuman yapılmış mikrop kapma durumuna göre önlem alındıktan sonra hemen buraya yani Şereflikoçhisar devlet hastanesine sevkiniz gerçekleştirildi. Buraya geldiğiniz gerçekten durumuz kötüydü, bileğinizdeki yaradan çok kan kaybetmişsiniz, kan takviyesi yapmak zorunda kaldık. Ayrıca bedeniniz susuz kalmış sıvı takviyesi ve belli bir süre sonunda besin takviyesi de yapıldı. Kimliğiniz bilinmediği için de ailenizle iletişime geçemedik, isminizi ve ailenizin iletişim bilgilerini verirseniz ailenize ulaşabiliriz. İki haftadan fazla zamandır hastanede kalıyorsunuz eminim ailenizde çok endişelenmiştir.” Hemşirenin sözleri bittikten sonra yaşadığım şoku anlatamam.
İki haftadan fazla zamandır hastanede miyim? Oha! Oysa ben beş veya altı saat uyuduğumu falan düşünüyordum!
“Neden o kadar zamandır kendime gelemedim?”
“Dediğim gibi çok kötü durumdaydınız bedeninizin kendini toparlaması biraz uzun sürdü,” dedi yumuşak bir tavırla.
Birinci kızıl katilin sağ bıraktı ve sonra ikinci defa kaçırdığı ilk kurbanım, tüm memleket o caniden söz ederken hemşire beni nasıl tanımadı anlamadım.
İkincisi gerçek ismimi mi söylemeliyim yoksa devletin benim için oluşturduğu yeni kimlikteki ismimi söylemeliyim? Güvenlik için kendi ismimi söyleyemem, Çakır’ın benim için seçtiği ismi de söyleyemem çünkü o zaman ki ruhsal çöküntüm nedeniyle isim konusu Çakır’a bıraktım ve zahmet edip sormadım bile! Çünkü sadece Ceylin olarak kalmak istiyordum.
Cevap bekleyen hemşireye kısa bir bakış attıktan sonra, “Telefonunuzu kullanabilir miyim, şimdi siz ailemi ararsanız çok telaşlanırlar en azından sesimi duyarlarsa bir nebze rahat ederler,” diyerek oskarlık oyunculuğunu sergiledim.
Hemşire cebinden telefonunu çıkarıp tebessümle uzattı, “İstediğin kadar konuşabilirsin ben dışarıda bekliyor olacağım.” “Çok teşekkür ederim,” dedikten sonra telefonu aldım. Hemşire odadan çıkmadan çoktan Çakır’ın numarasını tuşladım. Allah’tan telefon kullanmasam bile ne olur ne olmaz diye numarasını ezberlemişim!
Telefon uzun uzun çaldı açan olmadı, tekrar aradım çaldı çaldı, cevap verilmedi. Ve tam sekiz defa daha aradım ama açılmadı, oflayarak mesajlar kısmına girdim.
“Çakır, ben çilli gelincik, Şereflikoçhisar devlet hastanesindeyim, bir hemşirenin telefonundan mesaj atıyorum, defalarca aradım cevap vermedin. Umarım mesajı görür bir an önce yanıma gelirsin...”
Mesajı gönderdikten sonra arama kaydını ve mesajı sildim.
Bakalım Çakır’ım bir tanem mesajı ne zaman fark edecek umarım çok geç olmaz, zira hastane köşesinde tek başıma ne yaparım bilmiyorum....
★★★★
Bölüm nasıldı?
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Hikaye nasıl?
Sizi çok seviyorum.
Elif Diril.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLLİ GELİNCİK
أدب نسائي(Çilli Gelincik adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Sen Deli, Ben Deli Sonumuz çok tehlikeli "Çilli..." * Ceylin, kimliğini yenilemek için başvuru yaptığında hayatını da yenileyeceğini hesaba katamadı, öyle şeyler oldu ki kendini, bir delinin, s...