Birinci Sezon, On Dördüncü Bölüm -01.14-

339 27 1
                                    

15

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15.01.2020

Sanırım bu şehre geleli yarım yıl, göreve başlayalı ise çeyrek yıl olacak, çünkü okul bir kere on beş tatile girmiş ve Kaan'la Atilla'nın doğum günlerini kutlamıştık. Buraya gelirken otobüste yol boyunca neler yaşayabileceğimi, kardeşlerimi gördüğümde nasıl hissedebileceğimi düşünmüştüm. Otogarda Affan'ı Mesut'un adamlarından biri sanıp boğazına bıçak dayamam, Odkan'ın sürekli sarılmaları derken kendimi ana öyle bir kaptırmıştım ki zamanın nasıl geçtiğini bile anlayamamıştım.

Deniz'den ayrılıp şehir değiştirmek içimde kapanmayacağını düşündüğüm yaralar açmıştı ve onu evimizin önünde, beni beklerken gördüğüm an her ne kadar kendime kabullendirmek istemesem de sevinmiştim. O sıra korkumun tek nedeni eğer Tezcan abiyi öldürdüğüm öğrenilirse yeni kavuştuğum ailemi kaybedeceğimi sanmamdı. Ama neler yaşarsak yaşayalım onlar bizden ellerini hiç çekmemişlerdi.

Deniz gelmeseydi ne olurdu bilmiyorum, geldiğinden beri kendimi daha iyi, güvende ve sakin hissediyorum. İstediğim zaman okulda ve çalıştığı yerde onu kontrole gidebiliyor, sağlık durumunu kendim görebiliyordum. Özellikle geçen hafta onunla üç yol ağzında ettiğimiz kavgadan sonra onun düşman tavırları daha azalmış, laf sokmaları kesmişti.

Bu yarım yıllık süreç zarfında -Affan ve Pars hariç- kardeşler olarak çok büyük ilerlemeler gerçekleştirmiştik. Artık Kaan, bana 'deli' demekten vazgeçmiş, Odkan da ad konuşturma işini unutmuş, Atilla'nın her gün aralıksız çalıştırdığı dersler sayesinde sınav notlarımda ciddi başarılara imza atmaya başlamıştım. Sabahları Deniz'i de yanımıza katarak koşuya çıkıyor, birkaç saatimizi antrenmana ayırıyorduk. Atilla hâlâ Deniz'in kim ve neden ilk zamanlar bana aşırı bir kin beslediğini sorsa da 'geçmişte kaldı' diyerek susturabiliyordum.

Tam da tahmin ettiğim gibi Deniz'le Odkan öyle iyi anlaşmışlardı ki Odkan bazen onun iş yerine gidip yardımcı oluyor, çıkışta beraber vakit geçiriyorlardı. Hatta bir ara işi saçma bir raddeye getirip ikisi birlikte karı-kız kesmiş, benim kızmamla geri çekilmişlerdi.

Bunca güzel olayın arasında ne Affan'ı ne de Pars'ı görebiliyorduk. Affan'ın kaybolmalarını bıraktık, istediği gibi gidip istediği gibi de geliyor, aramaları dikkate almıyorduk. Bir ara Kaan cidden ona kafayı taksa da Pars'ın aşırı tepkileri yüzünden bırakmıştı. Pars ise 'mesailer' yüzünden bizimle olamıyordu. Dershane konusunu bırakmış, deli gibi fabrikada çalışmaya başlamıştı. Ne zaman onu görmeye gitsek işini bırakıp gelemeyeceğinin haberini başka çalışanlarla yolluyordu ve böylelikle biz dört kardeş yolumuza bakıyorduk.

Dün ve ona benzer günlerde lojmandan altı gibi çıkıyor, polislerin ayarladığı pansiyonda çalışmaya devam ediyordum. Bu işler biraz zorluyor gibi dursa da aslında Deniz'le halimizden memnunduk, çünkü devlet için işe yarıyor ve yaşıtlarımıza yardım edebiliyorduk. Hatta sadece yaşıtlarımız değil, ilçede ne kadar zorla yasa dışı iş yaptırılan insan varsa çoğunun elinden tutmaya çalışıyorduk.

KardeşlerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin