İkinci Sezon, Üçüncü Bölüm -02.03-

165 17 0
                                    

01.06.2023

Deniz  Burak Zeytin

Beklemek... Bekleme denildiğinde aklıma durmak geliyor, yavaşlık, soyutlanmak. 

Beklemek nasıl bir duygudur sorusunun cevabı kişiden kişiye değişebilir. Bazı insanlar için beklemek sabır, umut ve güven duygularını ifade edebilir. Bazı insanlar için ise beklemek sıkıntı, endişe ve hayal kırıklığı duygularını yaratabilir. Beklemenin nasıl bir duygu olduğu, beklenen şeyin ne olduğu, ne kadar süre beklenmesi gerektiği ve beklemenin sonucunun ne olacağı gibi faktörlere bağlıdır. -y.n.; bu cevabı bana Bing verdi :)-

Ben öleceğine inanılan birini bekliyorum. Organları doğru düzgün çalışmıyor, beyninin yarısı ölü ama ondan asla vazgeçmedim, sessizce bekledim.

Şimdiyse gözlerinin hiçbir zaman görmeyeceğini öğreniyorum. Ömür boyu bir engelle yaşayacak ve benim bunu normal karşılamamı istiyorlar.

Gözyaşlarımı silip Olkan'ın elinin içini öptüm.

"Olkan özür dilerim. Özür dilerim, seni korumalıydım. Bizi gönderdiğinde gitmek yerine gölgen gibi peşine takılmalıydım. Özür dilerim." Bu kaçıncı özürüm, yaşım, titrekliğim bilmiyorum.

Tek bildiğim, vicdanımın Olkan'ın karşısında asla susmayacağı.

"Deniz, kendini yedin bitirdin. Vallahi benim de canım yanıyor ama olacakların önüne geçemiyoruz," diyen Atilla saçlarımı okşadı. "Kardeşim, burada en hatalı insan benken karşımda suçsuz olduğun halde özürler dileme."

"Allah aşkına senin ne hatan olacak? Yahu görüyordum! Kimsenin anlatmasına gerek yok, kendim görüyordum; kardeşlerine sahip çıkıyor, onların huzurlu olması için elinden geleni yapıyordun. Ya ben? Geldiğim ilk günden beri Olkan'ın canını yakıp durdum. Onu sevindirdiğim, güvende hissettirdiğim tek an yok." Kardeşimin elini bırakıp ayağa kalktım. Küçücük oda bana öyle dar geliyordu ki sanki tüm duvarlar vücudumu sıkıştırmış, patlatmak istiyorlar.

"Deniz!.."

"Ati, tamam oğlum. Biz çıkalım, Deniz de biraz yalnız kalsın. Hadi." Kaan abi, Atilla'yı da alıp gittiğinde odada kardeşimle yalnız kalmıştık.

Buraya birkaç saat önce doktorun çağırmasıyla gelmiştik, doktorun çağırdığını öğrenen Ati işini bırakmıştı, yani o sıra fabrikadaydı. Ama doktorlar beklediğimizin aksine boktan haberler vermişti; 'beyni tamamen canlandı, bu tıp tarihinde imkansız saydığımız bir durum. Bu vakte kadar beyin ölümünden kurtulan hiç kimse olmadı. Yüzyıllardır süre gelen tıp camiasında Olkan Bey bir mucize gerçekleştirdi. Olkan Bey'in beyin yapısı sağlığına kavuşmaya başladı. Ama gözleri hiçbir şekilde göremeyecek, ne yazık ki gözlerini tamamen kaybetti.'

Uyanmasına sevinemiyordum bile...

Gözyaşlarımı silip tekrar kardeşimin başına gittim ve saçlarını okşadım.

"Allah belamı versin ki döndüğüne, yaşamaya başladığına çok sevindim, kardeşim. Ama... Oğlum, sen gökyüzünü çok seversin lan. Üzülsen, kızsan, sevinsen gökyüzüne bakmak istersin. Uyumadan önce hep gökyüzünü son kez görecekmiş gibi bakar öyle yatardın. Hadi beni, insanları görme. Hiçbiri umurumda değil ama sevdiğin şeyi göremeyecek olman beni böyle üzüyor. Olkan, ben ne yapacağım? Sen uyandığında 'ölseydim,' falan dersen ben o acıyla nasıl başa çıkarım?"

Hıçkırıklarım boş odada yankılanırken Olkan derin bir nefes aldı. Öyle derindi ki göğüs kafesi kocaman olmuştu. Anında gözyaşlarımı sildim.

KardeşlerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin