İkinci Sezon, İkinci Bölüm -02.02-

179 17 3
                                    

05.03.2023

Deniz Burak Zeytin

Uyuşturucu nedir bilir misiniz? Şimdiki 8 yaşındaki çocuklar bile onun ne olduğunu bilirler, ama kaç kişi, bir kişinin kullanması yüzünden onlarca kişinin etkilendiğini bilebilir? Onunla çocukluğumda tanışmıştım, sokaklarda yaşarken her şeyine şahit olmuştum ama kullanmak şahit olmaktan daha beterdi. Kurtulamadığın, kurtulamadıkça daha da dibe battığın bataklıktır. Olkan'ın verdiği savaşın yarısı uyuşturucu yüzündendi. O şehir artık abluka altında, yasa dışı tek adım dahi atılamıyor. Ama diğer tüm şehirlerde devam ediyor, yaş fark etmeksizin hayatları karartıyor. Sadece kullananları değil, kullananların çevresini de bitiriyor.

Polis okuluna gitmek istesem de bu benim için imkânsızdı, artık bir-iki dakikalık tempolu yürüyüşü bile kaldıramıyorum, anında yoruluyorum. O yüzden Kaan abinin teklifini kabul ederek hukuk okumaya başlamıştım, bu sene mezun olacağım. Ders notlarım da projelerim de en üst puanlarda, yine de bana yetersiz geliyor. Sonunda günün son dersi de bittiğinde defterimde aldığım notlara baktım; eve gidince bunları da düzeltmem gerekiyor. Bugün de hiç eve gidesim yok. Herkes sınıftan çıkmaya başlayınca ben de eşyalarımı toparladım ve telefonumdan bir müzik açıp üniversitenin arazisinden çıktım. Burası şehrin merkez noktasında bir kampüstü, birkaç dersimi burada görsem de normalde ana binaya gidiyordum. Birkaç dekanın gözdesi olduğumdan beni yanlarında görmek istiyorlar.

Otoparktaki aracıma bindiğim sıra bir elimle çantamı yan koltuğa koyuyor, diğeriyle telefonumdan Büteyra yengemi arıyordum.

"Kardeşim," diye yanıtladı aramamı. Bu cümleyi Olkan'dan duymayı ölesiye özledim. "Deniz... Orada mısın?"

"Ha! Yenge nasılsın? Dersim bitti şimdi de arayayım dedim. Bir şeyler lazım mı?"

"Yok canımın içi, lazım değil. İstersen bugün Olkan'ın yanına gidebilirsin." Bu kadının kahin olduğunu düşünüyorum. Her zaman ne söylemek istesem daha ben söylemeden anlıyor, cevap veriyor.

"Senin için sıkıntı yoksa?.." Sıkkın bir nefes verip suratıma kapattığında gülerek başımı iki yana salladım. Bu kadına hayranım, az laf söyleyerek çok şey anlatıyor. 

Arabayı çalıştırıp oradan ayrıldığımda kafamda kardeşim vardı; beyni tedavilere tepki veriyor, ama gözlerinde hâlâ hareketlilik yok. Tüm doktorlar, onun kör kalacağından emin.

Evet, zamanında o doktorların kardeşimin öleceğinden emin olması gibi... 

Ölmüyor, tutunuyor işte.

Hastanenin önüne geldiğimde arabayı her zaman park ettiğim yere park edip çantamı alarak indim, yavaş adımlarla binaya yürürken artık beni tanımış güvenlik görevlileri adımla selam çakıyorlar, ben de başımla karşılık veriyordum. Sonunda asansöre bindiğimde aynadaki yansımama baktım; salmıştım. Her ne kadar etrafımdaki eşyaları ve insanları toparlasam da kendime sürekli bakamıyorum. Saçlarım saçma bir uzunlukta, kirli sakallarımı ne zaman tamamen kestiğimi hatırlamıyorum. Gözlerimde herhangi bir ışık yok. Önceden olsa Olkan'ı geride bırakmak için her zaman kişisel bakımımı yapar, ona temizlikten dem vururdum. Şimdiyse giydiğim kıyafetlerde bile özen yok. 

Sonunda Olkan'ın olduğu kata geldiğimizde indim ve kapısının önündeki polislere selam vererek içeri girdim. Çantamı tekerlekli masanın üzerine koyarken Olkan'a bakıyordum; oksijen maskesi çıkarılmış, damar yolları kapatılmış, birçok makineden ayrılmış. Dün doktor aramış, kendi başına nefes alabildiğini söylemişti. Şimdi sadece midesine bağlı hortum var, oradan besleniyor.

KardeşlerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin