Daniel yataktan fırladığında Seongwu ağrıyan bedenini zor doğrultmuştu. Az önceki o büyülü anı mahvedenin kim olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.
"Açma."
"Ama ısrarla çalıyor efendim."
"Kimsenin beni böyle görmesini istemiyorum."
Seongwu'nun sesine yansıyan üzüntü Daniel'in herhangi bir cevap bulamamasına sebep oldu. Daha önce defalarca kez dayak yemiş biri olarak böyle anlarda ne kadar kötü hissettiğini anımsayabiliyordu. İnsanların ona acır gözle bakmasının ne demek olduğunu en iyi o bilirdi. Fakat Daniel güçsüz ve savunmasız biriydi, Seongwu gibi gücü birçok kişiye güven veren birinin onurunun böyle kırılması farklıydı.
Kapı çalmaya devam ederken Seongwu yataktan kalktı. Evin kapısını görebilen penceresine gidip kenardan dışarı baktı ve tahmin ettiği gibi Minhyun'un geldiğini gördü.
Baekho'nun adamlarından Youngmin'in Minhyun'un asistanı Daehwi ile yakın olduğunu biliyordu. Bu yüzden Minhyun'un haber kaynağının her şeyi yetiştiren o kızıl kafalı Youngmin ile Daehwi olduğundan emindi.
Sonunda ses kesildiğinde odanın ortasında ne yapacağını bilmeden dikilen Daniel'i fark etti.
"Çıkabilirsin. Ben duşa gireceğim."
Kendini odanın dışına atan Daniel'in tek düşünebildiği kapı çalmadan önce o yatakta yaşadıklarıydı. Kapı çalmasaydı neler olacaktı diye sordu kendine. Ona cehennemi yaşayacağını söyleyen adamın kollarında hangi aptallıkla cenneti arıyordu? Bunların hepsi belki de Seongwu'nun oyunun bir parçasıydı.
Daniel tüm düşünceleriyle beraber tezgahın başına geçip bir şeyler hazırladı, sofrayı kurduğu sırada dün gece patronunu odaya çıkartırken koltuğa attığı ceketindeki telefonun çaldığını fark etti. Telefonu eline aldığında Minhyun'dan gelen beş cevapsız çağrıyı gördü ve kapıyı çalanın da o olduğunu anladı. Minhyun'un olanlardan nasıl haberdar olduğunu merak etmeden edemedi. Belki de bu sektörde böyle şeyler çabuk duyuluyordu. Telefonu yeniden çalmaya başlamıştı ki Seongwu içeride belirdi ve telefonu Daniel'in elinden alıp kapattı.
Genelde giyindiği klasik ve şık kıyafetler yerine üzerine bir sweatshirt ve rahat bir kot pantolon giymiş olan patronunu süzmeden edemedi. Saçları alnına düşmüş, ona o korkunç ve havalı görüntüyü veren şekilde geriye taranmamıştı. Yüzündeki morluklar olmasaydı Daniel patronunun böyleyken normal bir üniversiteli gence benzediğini bile söyleyebilirdi.
"Woojin ile konuştum o ilgilenecek, kimse beni rahatsız etmeyecek, sen de telefonunu kapat." Seongwu elindeki telefonu Daniel'e uzattı ve masaya geçti. Daniel tabaklara hazırladığı pirinç lapasını doldururken onun her adımını izliyordu Seongwu. Sabah olan şey yaşanmamış gibi davranıyorlardı fakat o dokunuşları, kalplerinin çarpışını unutamazlardı.
"Bizimkiler seni dövdüğünde canın çok yanmış mıydı?" diye sordu Seongwu masanın tüm sessizliğini bozarak.
"Bu zamana kadar yediğim dayakların arasındaki en kalitelisiydi. Sungwoon hyung bir gün boyunca beni dinlene dinlene dövdü. Siz içerde sadece bir buçuk saat kaldınız efendim benim çektiğim acıyı hayal edebilmeniz mümkün değil."
Seongwu'nun kıvrılan dudakları yüzündeki acı sebebiyle buruşmadan önce Daniel ilk kez Seongwu'nun yüzünde gerçeğe yakın bir gülümseme gördü.
"Sungwoon'a bile hyung diye hitap ediyorsun demek. Bundan sonra bana da 'hyung' de."
Daniel o kadar şaşırdı ki elindeki kaşık birden parmaklarının arasından kayıp düşüverdi. Seongwu'nun onu kabul ettiği anlamına mı geliyordu bu ? Konuşmak istedi 'Peki Seongwu Hyung' demek istedi fakat cesaret edemedi ve kafasını sallamakla yetindi. Adını onun dudaklarından duymak için can atan patronunu hayal kırıklığına uğrattığını fark etmedi bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black | Ongniel
FanfictionDaniel karanlık bir dünyanın içine zorla çekilirken kendini gökyüzündeki bütün yıldızlardan daha parlak bir adamın yanında bulur. +13 | Argo, Şiddet, Cinsellik Wanna One | Ongniel Fanfic