9

374 22 90
                                    

Kolları arasındaki çocuk sayıklamaya başladığında Seongwu henüz gözlerini kapatmamıştı. Daniel'in sayıklamaları arasında birkaç "Lütfen" duyabildi sadece. Sarışın çocuğun sayıklamaları hararetlendiğinde vücudu da titremeye başladı. Seongwu onu uyandırmak konusunda emin olamamıştı ki Daniel derin bir nefes çekerek gözlerini açtı.

Vücudu hala titreyen Daniel Seongwu'nun ellerini itip dizlerini karnına çekerek cenin pozisyonunu aldı ve kulaklarını elleriyle kapadı. Seongwu şaşkınlıkla Daniel'in acı cekişini izliyor ne yapacağını bilmiyordu.

"Daniel kabus gördün, ben burdayım, kabustu geçti." eliyle sarışının omzunu sıvazladığında Daniel az öncekinden daha şiddetli bir şekilde titremeye başladı.

"Tamam bir şey yok, rüyaydı bitti." Seongwu bu kez onun terden ıslanmış saçlarını okşadığında Daniel'in titremesi yavaşladı. Kesik kesik aldığı nefes düzene girene kadar saçlarını okşamaya devam etti Seongwu.

Daniel sonunda kendine gelebildiğinde karnına çektiği bacakları düzeltip kollarını Seongwu'ya doladı. Seongwu ona sıkıca sarılıp alnına bir öpücük bıraktı.

"Hepimizin korkunç kabusları var, sakin ol geçti. Ben burdayım senin yanındayım tamam mı? Sabah da tek uyanmayacaksın, gitmeyeceğim. Şimdi kapa gözlerini güzel şeyler düşün." derken sarışının yanaklarını okşadı Daniel onun kollarında uyurken kendine bir gün daha vermek istedi. Bu çocukla tek bir gün daha geçirecekti sadece.

Daniel defalarca bırakmaya çalıştığı ama bir şekilde dudaklarının arasında bulduğu sigara gibiydi. Ondan kaçmayı her istediğinde kollarını ona dolanmış buluyordu kendini ama bu kez sondu yarın akşam buraya gelmeyecekti. Yarın akşam Daniel'in saçlarını okşayıp öpmeyecekti yarın akşam asla böylesine huzurlu hissetmeyecekti...

" Hyung... Seongwu hyung..." Daniel'in zarif sesi odayı doldurduğunda gözlerini açan Seongwu camları olmayan odada saatin kaç olduğunu anlayamadı.

"Hyung neden burda uyudun Guanlin seni görmeden git çabuk." Daniel karanlık odanın lambasını yaktığında zaten zonklayan başına yeni bir ağrı daha saplandı.

"Sen istedin... Dün gece... " Seongwu gözlerini ovuşturarak doğruldu bir kaç düğmesi açık gömleğini iliklerken sorgular gözlerle onu izleyen sarışını fark etti.

"Ne istedim?" Daniel önce Seongwu'nun sonra kendinin yarı açılmış gömleğine bakarken korku dolu bir sesle sordu. Seongwu kendi gömleğini iliklemeyi bitirdiğinde ayağa kalkıp Daniel'in açık bir iki düğmesini ilikledi yüzünde şeytanca bir gülümsemeyle.

"Hatırlamıyor musun? Oysa şarabın yarısını kustun o kadar da sarhoş değildin."

"Biz..." Daniel'in kafasında belli belirsiz birkaç sahne vardı. Guanlin'e el salladığını, dirseğinden destek alarak yatakta uzanmış Seongwu'yu hatırlıyordu. Sonra patorunun ona yakın yüzü belirdi ona yakın o dudaklar ama fazlası yoktu daha fazlasını hatırlamıyordu.

Seongwu Daniel'in morluğuna bir öpücük bırakıp saçlarını karıştırdı.
"Seni öpmedim bile, sen o haldeyken hiç zevki olmazdı." dedikten sonra göz kırptı. Kapıyı açıp çıkarken arkasında kafası allak bullak olmuş bir adam bıraktı.

Seongwu ve Guanlin onun hazırladığı sofrada kahvaltılarını ederken Daniel duşa girmiş kendine gelmeye çalışıyordu. Seongwu ise hala kardeşine kızgın olduğu için yüzüne bile bakmıyordu.

"Ee hyung dün hakkında bir şey demeyecek misin?" Guanlin yüzünde koca bir sırıtmayla sorduğunda Seongwu yalanını çoktan hazırlamıştı.

Black | OngnielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin