Ofisten çıkmadan önce son kez sözleşmeye baktı Seongwu. Elleri arasındaki kağıt düşmanının ölüm fermanıydı fakat onun istediği bundan fazlasıydı. Yarın Baekho her şeyini kaybettiğinde onun kapısına beş parasız bitmiş bir adam olarak geldiğinde Seongwu onu bu zamana kadar yaptığı her şeye pişman edecekti.
Akşam olduğunda tüm günün yorgunluğunu ve toplantıyı unutup büyük bir heyecanla eve gitti. Sabah üzgün bıraktığı sevgilisini görmek için can atıyordu. Daniel'i mutlu edeceğini düşündüğü sürprizinin son detaylarını gözden geçirdikten sonra içeri girdi.
Kollarını Daniel'e sarıp sevgilisinin yüzüne minik öpücükler bıraktı. Koca bir gün içerisinde onu özlediği o kadar çok an oluyordu ki eve döndüğünde onu öpücüklere boğmak ya da sımsıkı sarılmak yetmiyordu.
"Hadi gidiyoruz." dedi Seongwu son öpücüğünü sevgilisinin dudaklarına bıraktıktan sonra.
"Nereye?" Daniel itiraz edecek gibi oldu ama esmer adamın onu kalabalık bir yere götürmeyeceğini biliyordu bu yüzden çok uzatmadan kabul edip üzerini değiştirdi.
Yol boyunca tahminlerde bulundu sarışını fakat Seongwu ona nereye gittiklerinde dair ufacık bir şey dahi söylememişti. Akşam karanlığı kendini gece karanlığına bırakırken sonunda çevrede ne bir bina ne de bir ışığın olmadığı ıssız bir yerde durdu Seongwu.
Daniel onla beraber arabadan inip çevreye baktı. Karanlıkta görebildiği tek şey uzaktaki ışıklı şehir manzarasının yansıdığı karanlık göldü.
"Hyung nereye geldik?" diye sormadan edemedi.
Seongwu arabanın bagajından bir şeyler çıkartmakla meşgul olduğu için onu duymazdan gelip işine devam etti. Arabadan biraz uzağa yere kalın bir halıyı andıran şilteyi serdi iki yastığı yatağın üstüne koyup bir yorganı da üzerine bıraktı.
"Yıldızlara geldik Niel." dedi onu izleyen sarışınına gökyüzünü göstererek.
Daniel Seongwu'nun işaret ettiği yere bakmak için kafasını kaldırdığında yıldızların süslediği karanlık gökyüzüyle karşılaştı. Bu zamana kadar gördüğü en yıldızlı gökyüzüydü bu. Yıldızlar o kadar parlak o kadar güzel ve ona o kadar yakındı ki Daniel ayaklarının yerden kesildiğini hissetti.
O gökyüzüne bakarken Seongwu işini bitirmiş sarışının dibinde almıştı soluğu. Daniel'in gökyüzüne bakan başını elleri arasına alıp kendine bakmasını sağladı.
"Çok güzel değil mi?" diye sordu sarışınıyla gözleri buluştuğunda.
"Muhteşem." Daniel gülümsediğinde Seongwu gökyüzünden daha güzel bir şey gördüğünü düşündü.
"Senin kadar değil Daniel." Seongwu sarışının dudaklarına kısa ama bir o kadar aşk dolu bir öpücük bıraktı.
"Senin kadar güzel senin kadar muhteşem değil. Çirkin olduğunu kusurlu olduğunu düşünüyorsun ama sen yanımdayken bu gökyüzünün hiçbir güzelliğini göremiyorum." Seongwu sustuğunda Daniel onun dudaklarına az öncekine benzer bir öpücük bıraktı.
Öpücükleri son bulduğunda Seongwu arabanın arka koltuğundan aldığı kadehleri sevgilisine uzatıp kırılmaması için özellikle sardığı şarabı çıkarttı.
"Bu o pahalı şarap değil mi?" diye sordu sarışını onun elindeki şişeye hayranlıkla bakarken.
"Umarım bu kez kusmayıp midende tutarsın." büyük olan Daniel'e o geceyi hatırlatmaya çalıştığında sarışını oralı olmadan kadehleri uzattı.
Seongwu kadehleri doldurup birini sevgilisine verdi. Daniel sırtını arabaya yaslayıp kadehi yıldızlara doğru kaldırdıktan sonra susuzluğunu dindirecek büyük bir yudum aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black | Ongniel
FanfictionDaniel karanlık bir dünyanın içine zorla çekilirken kendini gökyüzündeki bütün yıldızlardan daha parlak bir adamın yanında bulur. +13 | Argo, Şiddet, Cinsellik Wanna One | Ongniel Fanfic