21

264 17 80
                                    

Evin kapısına geldiklerinde Daniel sevgilisini uğurlamaya hazırlamıştı kendini fakat Seongwu onunla beraber içeri girdi.

"Ofise gitmiyor musun?" heyecanlandığını belli etmemeye çalışarak sorsa da Seongwu sesindeki o neşeli tonu fark etmişti.

"Asıl sen beraber gidelim diye ısrar etmiyor musun?" sorusunu sorarken elleri alışık olduğu saçlara gitti. O günden beri hiçbir şekilde dokunulmamış saçlar çok uzamış ve sevgilisinin güzel yüzüne düşmeye başlamıştı. 

"Gelebilir miyim yani?" Daniel sırıtmasını saklayamıyordu. Henüz tam olarak iyileşmediğini kendi de biliyordu ama onun asıl merhemi Seongwu'ydu. Onu iyileştiren Seongwu'nun küçük bir tebessümü minik bir dokunuşundan başka bir şey değildi.

"Saçlarını halledelim sonra ofise geçeriz." Daniel'in alnına yaklaşıp bir öpücük bırakmak istedi ama dün gece duydukları yüzünden sevgilisine dokunmaktan çekiniyordu.

Bugün hesaplaşma günüydü. Daniel'i evde yalnız bırakması Baekho'ya onu altın tabakta sunmakla bir olurdu. Seongwu onu hala iyileşmemesine rağmen bu yüzden yanında ofise götürüyordu.

Duş alıp hazırlandıktan sonra soluğu önce bir kuaförde aldılar. Daniel uçları pembe dibi siyaha dönmüş saçlarının kesilmesinin ardından yeniden sarı renge dönmek istedi fakat kuaför saçların böyle bir işlem için biraz daha beklemesini söylediğinde istemeye istemeye razı oldu.

Arabasına yaslanmış sigarasından son nefeslerini alan Seongwu içeriden surat asarak çıkan Daniel'e soru soran gözlerle baktı. Daniel tek kelime etmeden onun elindeki sigarayı alıp derin bir nefes çekti.

"Böyle kalacakmış, ben eskisi gibi sarı olsun istemiştim." eliyle yeni kesilmiş siyah saçlarını işaret ettiğinde Seongwu tıslayarak güldü.

"Beni korkuttun içeride bir şey oldu sandım. Böyle de gayet iyi Niel." yeni kesilip fönlenmiş geriye atılmış siyah saçlarıyla daha farklı duruyordu elbette fakat Seongwu onun her halini seviyordu, karşısındaki Daniel olduktan sonra fark etmezdi.

"Benim altın sarısı saçlarımı gördüğünde dikkatini çektiğini söyledin." Daniel'in asıl derdi ortaya çıktıktan sonra Seongwu gülümsemeden edemedi. Mutsuz sevgilisi sigaradan son nefesi çekip izmariti yere fırlattığında Seongwu onun tam karşısına geçti. Sarı saçlarla sevimli duran çocuk bu saçlarla daha erkeksi ve seksi görünüyordu.

"Sen her halükarda benim sarışınımsın." aralarında tek nefeslik mesafe bırakana kadar ona yaklaşıp gözlerinin içine baktı. Yumuşak dudaklar onu ne kadar çekerse çeksin öpemiyordu.

Daniel, Seongwu ona böyle her yaklaştığında yerinden çıkacakmış gibi çarpan kalbini durdurmanın mümkün olmadığını öğrenmişti. Kalbini daha da çok yoracak o öpücüğü bekledi ki Seongwu'nun bunu yapmaya çekindiğini anladığında onu ensesinden tutup kendine çekti ve dudaklarını birleştirdi.

Dudaklarını aralayıp Seongwu'nun diliyle buluşturmak istedi kendi dilini ama sevgilisi hala ona istediği şeyi vermiyordu. Daniel'in elleri Seongwu'nun saçları arasına girip onu kendine biraz daha bastırdığında Seongwu direnmek ve bu yumuşak öpücüğe devam etmekten vazgeçti. Arzu dolu öpücüğünü daha fazla içinde tutmak sakin olmak yerine açlıkla tadıyordu o dudakların her noktasını. Dili Daniel'in isteğine izin vermiş küçük oyunlarına eşlik ediyor, onun dilinin üstünde kayıyordu. Birbirlerini sanki dün geceden bu yana çok uzun zaman geçmiş gibi açlıkla öpüyorlardı.

Daniel nefes alabilmek için kendini geri çektiğinde Seongwu da derince soludu. Göğüsleri onları yoran bu öpücüğün telaşıyla kalkıp iniyordu.

Black | OngnielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin