"Yüzde yirmi beşi kabul eder demiştin?" Baekho telefonun ucundaki adama kızarken Daniel hareket eden arabanın camından dışarıyı izliyordu.
"Sevgilinle bir olup benimle oynuyor musunuz? Dün akşam yemekte bana imza atacağını söyledin ama bugün ortada bile yoktun?" Daniel bu dünyadan o kadar uzaktaydı ki Baekho'nun konuştuğu kişinin Minhyun olduğunun farkında bile değildi. Tek düşünebildiği Seongwu'nun onu aşağılayan o bakışlarıydı.
"Yüzde otuz beş ve en iyi adamımı istedi, siktiğimin toplantısına gelip Seongwu'yu ikna etmeliydin." Telefonu kapattığında sinirle solumaya devam ediyordu Baekho. Öfkesi o kadar büyüktü ki nerden nasıl çıkaracağını bilmiyordu. Bir önceki akşam Minhyun'la buluşması hiçbir işe yaramamış Seongwu'dan parayı alamadığı gibi bir de onunla dalga geçmesine izin vermişti.
Baekho'nun mekanına geçtiklerinde Daniel içeri girmek yerine dışarda kalıp bir sigara yaktı. Sigarasının ucundaki duman sisli havaya karışırken Seongwu'nun söylediklerini düşünüyordu. Söylediği her şey kelimesi kelimesine doğruydu. Daniel bir aptaldı, bu insanlarla baş edebileceğini düşünmüş herkese korkak olmadığını güçlü olduğunu kanıtlamak istemişti. Ama gerçek ortadaydı o işe yaramaz, acizin tekiydi. Bu zamana kadar kimsenin onun yüzüne söyleyemediği şeyi acımasızca söylemekten çekinmeyen ise her şeye rağmen tüm benliğiyle sevdiği Seongwu'ydu.
Youngmin'den olanları öğrenen Woong bir telaşla dışarı çıktı ve kapının önünde yeni sigarasını yakmaya çalışan Daniel'i buldu.
"Daniel hyung, git." Woong'un telaşlı sesini duyduğunda ikinci sigarasını yakabilmişti Daniel.
"Ne?"
"Lütfen, kaç hadi durma." Woong onu omzundan ittirmeye çalıştığında kapı açıldı ve içeriden Donghyun'la beraber Hyunbin çıktı. Woong her şey için çok geç olduğunu hiçbir şeyden habersiz sigarasını içine çeken Daniel'in aksine biliyordu.
Daniel, Hyunbin ve Donghyun'un peşinden içeri girip onları takip etti. Baekho'nun korumalarıyla beraber alt kata daha önce Daniel'in hiç görmediği bir yerden geçerken içerinin ısındığını fark etti. Merdivenin sonuna geldiklerinde Hyunbin kapıyı açıp Daniel'i kolundan çekti ve kazan dairesine girdiler.
Bahar gelmesine rağmen henüz ısınmayan hava yüzünden eski bina bu eski kazanda yakılan kömürle ısıtılıyordu. Odanın ortasındaki koca kazanın etrafında birkaç çuval kömür haricinde bir şey yoktu. Büyük kazanın kapağı normaldekilerin aksine neredeyse bir oda kapısı büyüklüğündeydi.
Daniel sıcaktan dolayı terlemeye başladığı için ceketini çıkartıp koluna aldı. Donghyun ona kömür tozu yüzünden simsiyah kesmiş bir sandalye getirip oturmasını işaret etti. Daniel az çok ne olacağını tahmin edebiliyordu. Seonho'nun başına gelenleri görmüş olmasaydı belki yanındaki adamlara merakla neden burada olduklarını sorardı ama o çocuğa yapılan her şeye bizzat şahit olmuştu ve birazdan aynısının başına geleceğini Woong'un ona kaç demesinin sebebini anlamıştı.
Baekho içeri girdiğinde az önce ona kaçmasını söyleyen Woong ve Youngmin arkasındaydı. Patronları ceketini çıkartıp Youngmin'e uzattı. İçerisi öylesine sıcaktı ki hepsinin alnından terler süzülmeye başlamıştı.
"Daniel sana bir defa soracağım ve tek bir cevap hakkın olacak." Eğilip sandalyedeki çocukla göz göze geldi. Daniel'in çenesini tutup sıktı ve başını aşağı yukarı sallamasını sağladı.
"Seni öldürmemem için bana söyleyebileceğin bir şey var mı?" Baekho ellerini çekip Daniel'in çenesini rahat bıraktı. Konuşacak bir şeyi olduğunu düşünmüyordu ama yine de ona bu hakkı vermeyi seçmişti. Daniel sessiz kaldığında arsız bir kahkaha çıktı dudaklarının arasından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black | Ongniel
FanfictionDaniel karanlık bir dünyanın içine zorla çekilirken kendini gökyüzündeki bütün yıldızlardan daha parlak bir adamın yanında bulur. +13 | Argo, Şiddet, Cinsellik Wanna One | Ongniel Fanfic