"Daniel... Buradayım." Seongwu gözlerindeki yaşları elinin tersiyle itip ayağa kalktı. Gözyaşlarını Daniel'den saklamıyordu sadece onu böyle görmenin sarışını daha çok üzeceğini düşündüğü için tutuyordu kendini.
"Seongwu hyung..." Daniel gözleri kapalı bir şekilde bir kez daha söyledi onun adını. Sonra bir kez daha. Ve bir kez daha.
"Sayıklıyor, birazdan uyanır." içeride olduğunu unuttuğu Baejin diğerlerinin yanından kalkıp tüplerin olduğu yere yöneldi.
"Yeniden uyuduğu zaman benim muayenehaneme götürelim. Kaburgaları haricinde kulağı da çok kötü durumda duyma kaybı olabilir." Baejin elindeki şırıngayı küçük nefesleri arasında Seongwu'nun ismini sayıklayan zavallı çocuğun yarım serum şişesine enjekte etti ve odadakilerle beraber dışarı çıkıp onu Daniel ile yalnız bıraktı.
Seongwu sayıklayan sarışınını sakinleştirmek için saçlarını okşadı. Farklı uzunluktaki tutamlar parmakları arasında kayarken Daniel'in sayıklamaları şiddetlenince Baejin'i çağırması gerektiğini düşünüp uzaklaşıyordu ki Daniel'in kanının bulaştığı lekeli kazağını tuttu bir el.
"Gitme." Daniel sarılı eline rağmen sıkabilmişti ince kumaşı. Hayata sanki o kazak bağlıyordu onu öylesine sıkı tutuyordu ki elinin acısını umursamıyordu.
Seongwu arkasını dönüp kazağı tutan sargılı eli avuçları arasına aldı. Sarışını zor nefes alıyor gibi duruyordu ona bu acıyı yaşatmak istemiyordu ama onun dudaklarından dökülen emre de karşı gelemezdi.
Ellerini yeniden sarışının saçlarına götürüp okşadı. Bir şey söyleyecek gücü bulamıyordu Daniel acısını saklamak için inlemelerini bastırırken ne söyleyebileceğini bilmiyordu.
"Seongwu hyung..." Daniel yarı açık gözleriyle ona bakarken zar zor konuştu.
"Yorulma Daniel, buradayım hiçbir yere gitmeyeceğim." elini saçlardan çekip yaralı yüzü hafifçe okşadı.
"Hyung... Ben sana ihanet etmedim." sarışın patlamış dudağının acısına aldırmadan konuşmaya devam ettiğinde Seongwu'nun kalbine binlerce bıçak birden saplandı. Dolan gözlerini durdurmak için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Biliyorum, biliyorum Niel-ah." elleri yine saçlara gitti. "Şimdi konuşmanın sırası değil, sadece dinlen." dediğinde titreyen sesini fark etmemesini umdu yataktakinin.
"Ben söylemedim, hiç söylemeyecektim. Guanlin'i." umutla bakıyordu konuşurken Seongwu'ya yaralı vücuduna rağmen gözleri esmer adamın ona inanmasını bekleyen bir inançla parlıyordu.
"Daniel biliyorum, her şeyi biliyorum. Lütfen kendini yorma, dinlen lütfen." eğilip saçlarına bir öpücük bıraktı. Onun tüm acılarını geçirmek, yaşadıklarını unutturmak istiyordu.
Daniel kafasını salladığında kulağındaki sargının yastığa sürttüğünü hissetti. Seongwu alnına bir öpücük bıraktı bu kez.
"Ben Baejin'i çağıracağım, sana biraz daha ağrı kesici versin." birkaç adım atıp yataktan uzaklaşmıştı ki yeniden konuşmaya başladı sarışını.
"Hyung... Gitme." Kendini hafifçe ileri itip yatakta biraz yer açtı. "Senin yanındayken canım yanmıyor." eğer yüzü yara bere içinde olmasaydı söyledikleri yüzünden kıpkırmızı kesilirdi. Şimdi de bir farkı yoktu aslında Daniel yanaklarının ateşle yandığını hissedebiliyordu.
Seongwu bir iki adımda yatağın ucuna geldi. Daniel'in yanına uzandığında her zaman olduğu gibi sarışının sırtı onun göğsüne yaslıydı. Fakat bu kez farklı olarak Daniel'in tüm göğsü ve sırtı sargı beziyle sarılmıştı. Seongwu kollarını o yaralı bedene sarmaktan korktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black | Ongniel
FanfictionDaniel karanlık bir dünyanın içine zorla çekilirken kendini gökyüzündeki bütün yıldızlardan daha parlak bir adamın yanında bulur. +13 | Argo, Şiddet, Cinsellik Wanna One | Ongniel Fanfic