"Özgün ben korkuyorum." dedim soğuktan ve korkudan titrerken. Özgün kafasını yana eğip bana baktı. "Bir şey olmayacak." dedi üstüne bastıra bastıra.
Teleferik atlayacağımız yere yaklaşmıştı. Bunu yükseltinin artmasından anlayabiliyordum. "Ya ben kayamazsam ve beni orada kurtlar yerse." dedim gayet ciddi bir şekilde. Daha kahkahası yeni kesilen Özgün yeniden kahkaha atmaya başladığında karnına hızlı bir yumruk geçirdim. "Gülme."
Şaşkınca bana baktı. "Sevgilimden şiddet görüyorum." dedi sanki başkasına derdini anlatırmış gibi. "Sevgilin değilim." dedim ve kaşlarımı kaldırdım. Özgün bana bakıp sırıttı ve "Ne yazık ki bir süre öylesin." dedi. Ona kızgın bakışlarla baktım. Demek böyle düşünüyordu.
"Hah, ben de meraklıydım seninle evcilik oynamaya(!) Dağ ayısı!" dedim ve kollarımı bağladım. "Ben niye dağ ayısı oldum ya?" dedi Özgün hala gülerken. "Bayağı eğlendin sen." Sinirli bir şekilde ona baktım. Özgün kafasını öne çevirdikten sonra tekrar bana döndü. "Tribini aşağıda atarsın. Şimdi atlamamız gerek."
Gözlerim dehşetle açıldı. Gerçekten de atlamamız gereken yere ulaşmak üzereydik. Özgün'e korkarak baktım. "Ben yapamayacağım galiba..." dedim yere bakarken. Özgün birden tek eliyle elimi tuttu ve "Güven bana." dedi son derece sakin ses tonuyla.
Atma şu zehirli oku!
Aklıma yine Gizemli geldiğinde kafamı iki yana salladım. Şu an düşünecek daha önemli şeylerim vardı. "'Üç' dediğimde atlıyoruz..." diye bağırdı Özgün. Kalbim son sürat atmaya devam ederken Özgün saymaya başladı. "Bir, iki, ÜÇ!"
O atladığında otomatikman onun elini tutan ben de atlamıştım. Yere düşerken bütün duygular birbirine karışmış, karman çorman olmuştu. Korku, heyecan ve adını vermeye çalışmadığım birkaç his aynı anda vücudumu esir aldığında aşırı doz adrenalinden öleceğimi düşündüm.
Yerle buluştuğumda Özgün'le ellerimiz ayrılmıştı. Ayaklarımın altından kayan yer bende anlık denge kaybına sebep olsa da kendimi toparladım ve yüzüme vuran soğuk havaya aldırmadan bunu kazasız belasız bitirmeye odaklandım. Özgün önden "S" çizerek ilerlerken bana döndü ve "Yapıyorsun!" diye bağırdı. "Benim gibi yap!"
Başıma bir şey gelmemesini umarak eğildim ve bedenimi kaymak istediğim yöne doğru eğdim. O yöne doğru ilerlediğimde başarılı olmanın verdiği mutlulukla gülümsedim. Bu sefer diğer tarafa doğru eğildiğimde kendimi snowboard yapıyor gibi hissetmeye başlamıştım. Özgün'e yetişmeye çalışırken onun bu işte ne kadar iyi olduğunu fark ettim. Hareketlerinden profesyonellik akıyordu.
Korkumdan eser kalmamışken sadece kaymaktan zevk alıyordum. Pistin sonuna yaklaştığımızda aklıma gelen soru korkumun tekrar ortaya çıkmasına sebep oldu. Nasıl duracaktım?
"Nasıl duracağım?!" diye bağırdım Özgün'e doğru. Özgün arkasına bakmadan "Yan dön!" diye bağırdı. O yan dönüp yavaşladığında ben yan dönmeyi denedim. Başaramadığımda telaşla önüme baktım. Son sürat Özgün'e doğru gidiyordum.
"Duramıyorum!" diye bağırdım endişeyle. Özgün'ün "Kendimi feda edeceğim artık..." dediğini duyduğumda her şey çok hızlı gelişti. Önüme atlayan Özgün'ü gördüğümde ne yapacağımı düşünmeme fırsat kalmadan Özgün'e çarptım. Özgün'den gelen bir inleme duyduğum sırada elimdeki sopalar havalandı ve kendimi yerde yuvarlanırken buldum. Tabii sadece ben de değildim. Özgün de yanımda yuvarlanıyordu. Yuvarlanmam nihayet durduğunda karda tamamen uzanmış bir pozisyondaydım. Bir yerimi kırmamış olmamın verdiği mutluluk çok kısa sürdü. Özgün'ün bir yerini kırmış olabilirdim!
Doğrulup etrafa baktım. Özgün iki adım ötemde yerde yatıyordu. Sürünerek yanına gittim. Gözlerinin kapalı olduğunu gördüğümde kalbim hızlandı. Telaş bedenimi ele geçirdi. Sadece çarpmıştım! Ölmüş olamazdı değil mi?
![](https://img.wattpad.com/cover/196466217-288-k448272.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güven Bana ~yarı texting~
Cerita PendekAyaklarımı bağlayan, ruhumu zincirleyen bu duygu; benim lanetimdi. Asla "Ben böyleyim." diyemedim. Hakkımda söylenen her söz tenime sicim gibi yağan buz taneleri gibiydi. Kozama kapandım, kırıldım. Küçük bir umut ışığı bir gün perdemden içeri sızdı...