Bölüm 12

587 45 67
                                    

Bölüm şarkısı:
Ahmet Kaya - Nereden Bileceksiniz

🌙

Kurtulmuştum...

Peki neden sevinmem gerekirken sevinemiyordum? İçimdeki huzursuzluğun sebebi hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Kurtulmuş olmama rağmen, sevinemiyor olmam aptallık değil de neydi?

Hava çoktan kararmıştı saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Berrak ile beraber tek katlı, eski bir evin önünde durduğumuzda bana güven verircesine bakıp gülümsedi. "Güvendesin korkma. Zeynep abla bize yardım edecektir."

Zeynep abla kimdi bilmiyordum. Kendimi güvende hissedemiyordum. İçimdeki huzursuzluk, güvende hissetmemi sağlayamazdı. Bir kere güvenmiştim Berrak'a artık geri dönme şansım yoktu. Derin bir nefes alarak sahte bir tebessüm kondurdum dudaklarıma. Tekrar eve baktığımda bacasından tüten gri duman havaya karışıp, yok oluyordu.

Berrak evin kapısını çaldığında etrafıma bakınıyordum, neredeyse yarım saat olmuştu mekândan çıkalı Yiğit yokluğumu fark etmişmidir acaba diye düşünmeden edemiyordum. İşini her zaman sağlama alan Yiğit, bu defa benim kaçacağımı hesap edememişti.

Kapıyı üç kez çaldıktan sonra, açılınca kapıyı açan kişiye baktım. Kırklı yaşların başında oldukça bakımlı, ve yaşına rağmen güzel bir kadındı. Berrak'ın, Zeynep abla diye bahsettiği kişi bu kadın olmalıydı. Kadın önce bana sonra Berrak'a baktı. Berrak öne atlayıp, "Abla?" dedi bana bakarak. "Erva ile tanıştırayım seni."

"İçeri geçince konuşuruz, hadi hava soğuk üşütmeyin," dedi Zeynep abla kapının kenarında durarak. Ayakkabılarımızı çıkarıp koridordaki dolaba koyduk. Evin eski olduğunu dışından anlamıştım zaten. Odaya girdiğimizde sobadan yayılan sıcaklık ile soğuğa alışan bedenimin bir anda sıcak olmasıyla kendimi güvende hissetmiştim.

Zeynep abla, "Çorba yapmıştım, içer misiniz? İçiniz ısınsın." dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. Sıcak bir şeyler içmeye ihtiyacım vardı.
"İçeriz tabi ablam," diyen Berrak çoktan sobanın yanına gitmiş kendini ısıtmaya başlamıştı bile. "Gel kız ısınalım."

Dediğini yapıp yanına gittim. Zeynep abla bize çorba getirmek için mutfağa girdiğinde sobanın önünde hâlâ ısınıyorduk. Berrak, "Götümüz dondu be!" deyip sırıttı. "Çorba içince ısınırız."

"Berrak," dedim yutkunarak. "Yokluğumu fark etmişler midir?"

Yokluğumu fark etmeleri kötü olurdu. Kaçmıştım ama nedense tekrar bulunacakmışım gibi bir his vardı içimde. Kaçmış olmam kurtulmuş olduğum anlamına gelmiyordu. Kendimi garip hissediyordum, sebepsiz yere.

Bana üzülerek bakıp, dudaklarını büzdü. "Bilmiyorum."

Zeynep abla oturma odasına girdiğinde bir şey dememiş, sessiz kalmıştım. Elindeki tepsiyi kanepenin üzerine koyunca, Berrak ile birlikte çorbaları içmek için kanepenin üzerine oturduk. Bayağı zamandır boğazımdan sıcak bir şeyler geçmemişti. Çorbayı içtiğim her kaşıkta, içimin ısındığını hissediyordum.

"Anlatın bakalım." Zeynep ablanın sorduğu soru ile ağzıma götüreceğim kaşığı tekrar çorba kasesinin içine koyup, duruşumu dikleştirdim. Bana yardım edecek miydi? Yardımsever birine benziyordu.

Ben susmayı tercih etmiş. Berrak'ın konuşmasını bekliyordum. İçtiği çorba kasesini bir kenara koyup, bana tebessüm ederek baktı. "Anlatacak bir şey yok. Erva benim arkadaşım. Bir süre sen de kalabilir mi?"

YARALI SERÇE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin