Bölüm 16

547 34 163
                                    

Geldik!

Biliyorum uzun zaman oldu ama kafamı toplayıp yazmak inanın çok zor oldu. Umarım bölümü seversiniz ben çok sevdim. İçinizi ısıtan bir bölüm olacak... Beklediğinize değen bir bölüm olduğunu da düşünüyorum.

Canımı sıkan bir durum var ve bunu size belirtmek istiyorum. Okunma sayısı 300'ü geçmesine rağmen oy sayısı bir türlü 30'u geçmiyor. Ve bu durum beni üzüyor.

İstiyorum ki, okuyan herkes oy verip yorum yapmaktan çekinmesin.

Neyse lafı çok uzatmıyor sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar. ❤

Siz bölümü okuyun bende diğer bölümü yazmaya gideyim hadi yine iyisiniz cncmöxm9mzk

Bölüm şarkısı:
Gökhan Türkmen - Bir Öykü

-

Hiç mutlu bir çocuk olmamıştım.

Aslında geriye dönüp baktığımda, mutlu anılarım çok nadirdi hatta hiç denilebilecek kadar azdı. Böyle olmasını ben istememiştim. Yaşadığım hayatın sorumlusu ben değildim, kendi öz ailem beni bu hayatı yaşamaya mecbur bırakmışlardı. Sevgiye, ilgiye muhtaçtım. Özellikle de anne, baba sevgisine muhtaçtım. Küçükken odam da her gece, pencereden dışarıya bakar ay'ı izlerdim. Yaşadığımı, kendimi iyi hissetmek için geceleri pek fazla uyumaz, geceyi izlerdim.. Gece miydi beni avutan, yoksa çocukluk düşüncelerim mi? Bilmiyordum. Önemi yoktu. Büyümüştüm. Kimseye ihtiyacım olmadan, kendi kendimi büyütmüştüm.

Uzandığım yatakta tavanı izlemeye bir son vererek doğrulup, yatağın üzerinde oturur pozisyona geçtim. Dünden beri pek çıkmamıştım, bana verdikleri odada vaktimi geçiriyordum. Yiğit dün Uğur ile biraz oynadıktan sonra bana sadece buranın benim için güvenli olduğunu söyleyip gitmişti. O gittikten sonra bende bana verdikleri odaya geçerek hiç çıkmamıştım. Sabah Tuğba abla gelmiş kahvaltı için aşağıya inmemi söylemiş bende hiç aç olmamama rağmen onu kırmamak için inmiştim. İyi insanlardı, ama ben çekiniyor onlara rahatsızlık vermek istemiyordum.

Duvarda duran saate baktığımda, 16.42 olduğunu görünce yatağın üzerinden kalkarak kapıya doğru ilerledim. Nereye kadar vaktimi bu oda da geçirebilirdim ki hem ayıp olurdu. Onlar bana iyi davranıyorlardı ama ben onlardan kaçıyordum. Derin bir nefes alarak kapının kulpuna uzandım ve hiç düşünmeden kapıyı açarak kendimi odadan dışarıya attım. Aşağı kata inen merdiven tam odamın yanındaydı. Merdivenleri usul usul inerken, Uğur'un sesini duymaya başlamıştım. Tuğba ablanın sesi de geliyordu. Düzlüğe çıktığım an mutfakta oldukları gördüm.

Uğur masanın üzerinde oturuyordu. Sandalyeye oturmak yerine masanın üzerine çıkmıştı. Yanaklarını şişirerek, "Anne ya," diye sitem etti. "Yumurtalı sucuk istiyorum."

Tuğba abla buzdolabının kapısını açarken. "Anneciğim, o yumurtalı sucuk değil. Sucuklu yumurta." dedi kızarak. "Anla şunu."

Kapının önünde durmak yerine yanlarına giderek, Uğur'u destekledim. "Bence de yumurtalı sucuk o," dedim dudaklarımı büzerek. "Sucuklu yumurta ne ya?" diye devam ettim gözlerimi devirirken.

"Evet," diyerek alkışladı Uğur beni. Tuğba abla ise buzdolabının kapısını kapatarak yüzünü bana döndü. "Al işte," diye konuştu elini sallayarak. "Birinizde benim tarafımı tutun be!"

Uğur ile aynı anda birbirimize baktık. Minik dişlerini göstererek gülümsedi, gülümsedim. "Anne sen yanlış biliyorsun," dedi Uğur masanın üzerinde ayağa kalkmaya çalışırken. Düşeceğini düşündüğüm için hemen yanına giderek, düşmemesini sağladım. Masanın üzerinde ayağa kalktığı sırada. "Lüften," dedi lütfen demek yerine. Kelimeleri tam söyleyememesi çok tatlıydı. Kollarını bana doladı. "Beni yere indir."

YARALI SERÇE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin